Çin dünya çapında bir yatırım seferberliği başlatıyor. Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun İzlanda, İsveç ve Polonya'yı kapsayan resmi ziyaretleriyle Merkel buluşması da bu yönde atılmış büyük bir adım olarak yorumlanıyor.
Çin basını Wen'in ziyaretlerini önemle ele aldı.
Önce bir bilgi verelim.
Başbakan Wen'in ziyareti, İzlanda'yla diplomatik ilişkilerin başladığı 41 yıldan beri Çin'den yapılan ilk ziyaret. İsveç'i 28 yıl sonra ilk kez bir Çin başbakanı ziyaret etti. Ve geçen yıl sonunda stratejik ortaklık anlaşması imzaladıkları Polonya'yı 25 yıl sonra ilk kez bir Çinli lider ziyaret ediyor.
Bu rakamlar, ziyaretlerin önemini ortaya koyuyor...
Merkel'le baş başa
Başbakan Wen'in, sadece iki ay önce Beijing'de kabul ettiği Alman lider Angela Merkel'le yeniden buluşması da, Çin-Alman stratejik ortaklığının önemini ve olgunluğunu göstermesi bakımından önemli bulunuyor.
Ziyaret sırasında Başbakan Wen ile Başbakan Merkel'in birlikte katıldıkları Hannover Messe'nin açılışı ve Çin-Almanya İş Zirvesi boyunca devamlı konuştuklarına dikkat çekiliyor.
Bu yıl Çin-Almanya diplomatik ilişkilerinin 40. yıldönümü.
Çin'in yardım eli olmazsa, kriz derinleşir
Çin Siyaset Bilimleri Akademisi yöneticisi Jiang Shixue'nin Renminbau gazetesinde 2 mayıs günü yayımlanan yazısından bir paragraf aktaralım:
"Wen'in ziyareti, yalnızca Avrupa'yı değil tüm dünyayı etkileyen borç krizinin üstesinden gelinebileceği konusunda onlara güven kazandırdı. Çin Avrupa'yı krizden ne tür bir yardımla kurtarabileceğine açıklık getirdi. Gerçektan de Çin'in yardım eli olmazsa Avrupa'nın krizi daha da derinleşecek. Wen, Avrupa turunda Çin'in onları nasıl 'kutaracağına' değil, ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesinin borç krizinin aşılmasını nasıl sağlayacağına işaret etti."
Demek ki Çin Avrupa'ya balık değil, olta sunuyor. Başbakan Wen Jiabao'nun da görüştüğü devlet adamlarına bu tutumlarını açıkça bildirdiği belirtiliyor.
Ancak önemli bir sorun var.
Ziyaret edilen ülkeler dikkatle seçildi
Çin basınında yer alan yorumlarda, Avrupa'nın Çin'e karşı önyargılı tutumundan örnekler verildi ve bunların aşılması için çaba harcanması gerektiği vurgulandı. Ziyaret edilen Avrupa ülkelerinin önyargıyı önemli ölçüde aşmış ülkeler olması da dikkat çekiyor.
Çin Siyaset Bilimleri Akademisi yöneticisi Jiang Shixue de Renminbau gazetesinde yayımlanan yazısında "İzlanda Batı Avrupa ülkeleri arasında Çin'in pazar ekonomisi statüsünü ilk tanıyan ve serbest ticaret müzakerelerini ilk başlatan ülke" dedi. Ziyaret sırasında İzlanda ile Çin arasında ileri teknoloji yatırımları içeren anlaşmalara da imzalar atıldı.
İsveç de Çin'in son yıllarda ticari işbirliğini geliştirdiği, yatırımlarını hızla artırdığı Avrupa ülkelerinden biri. İsveç, Çin'in sekizinci büyük ticaret ortağı ve AB ülkelerinden Çin'in yaptığı teknoloji ithalatında İsveç üçüncü sırada. Çin de İsveç'in Asya'daki en büyük ticaret ortağı.
Çin ile Polonya arasında geçen yıl sonunda imzalanan stratejik işbirliği anlaşmasından sonra, iki ülkenin her alandaki pragmatik işbirlikleri büyük hızla ilerledi. Merkezi ve Doğu Avrupa arasında Çin'in yıllık ticaret hacimini 10 milyar doların üzerine çıkardığı ilk ülke Polonya.
Bu gelişmelere rağmen, bütün Asya ülkelerinin Avrupa ülkelerindeki toplam yatırımı, ABD'nin sadece üçte biri kadar.
'Çin Avrupa'yı satın alıyor' telaşı
Çin Siyaset Bilimleri Akademisi yöneticisi Jiang Shixue, Çin'in Avrupa'daki yatırımlarının gelişememesini şöyle açıklıyor:
"Örneğin Çin'in Pazar ekonomisi statüsünü, AB hâlâ tanımış değil. Avrupa basını ve düşünce kuruluşları Çin'in Avrupa'daki yatırımlarına karşı önyargılı ve bu durum Çin'in önünde engel oluşturuyor. Çinli bir turizm şirketi yatırımları için bir adacık satın almaya kalktığında, Financial Times gazetesi, 'Çin, Kuzey Atlantik'te stratejik ve jeopolitik bir noktayı ele geçirmeye çalışıyor' diye yazmıştı…"
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin 2011 temmuzunda yayımladığı bir raporda da 'Çin Avrupa'yı satın alıyor, tehlike, durdurun bu girişimi' gibi ibareler yer alıyordu.
Avrupa'yı anlamaya çalışalım
Konuyu, yine Çin Siyaset Bilimleri Akademisi yöneticisi Jiang Shixue'nin satırlarıyla bitirelim:
"Avrupalılar Çin hakkında hiç bir şey bilmiyor,Çinliler de Avrupa hakkında çok az bilgiye sahip. Karşılıklı yanlış anlaşılmalar kötü sonuçlara yol açıyor.
"Elbette konuşmak yapmaktan kolay. Ancak her iki taraf da beklemeyi bırakıp geleceğe umutla bakarak, her alanda ve her düzeyde ilişkileri geliştirmek için büyük çaba sarf etmeli. Avrupa Çin'in gelişme düzeyini ve gelişme yolunu kabul etmeli. Çin'e düşense, Avrupa'yı dinleyip anlamaya çalışmak, yanlış anlaşılmaların önüne geçmektir."