Çin'de enflasyon ardı ardına iki ay gerileyerek Eylül ayında yüzde 6.1 olarak gerçekleşti.
Çin Ulusal İstatistik Bürosu tarafından açıklanan makro ekonomik verilere göre, tüketici fiyatları enflasyonu Eylül ayında yıllık bazda yüzde 6.1 yükseldi. Gıda fiyatlarında yüzde 13.4 artış kaydedilirken, temel gıda maddeleri arasında yer alan domuz eti fiyatı artışı yıllık bazda yüzde 43'ü aştı. Gıda dışı tüketim malları enflasyonu ise yüzde 2.8 olurken, gıda fiyatları kaynaklı enflasyon baskısının sürdüğü ortaya çıktı. Çin'de enflasyon, Temmuz ayında yüzde 6.5'e çıkarak son 2 yılın en yüksek seviyesine erişmişti. Ülkede son bir buçuk yıldır uygulanan sıkı para politikası önlemlerine rağmen, enflasyon direncini koruyor. Bu doğrultuda, Çin Merkez Bankası yetkilileri, enflasyonun halen yüksek seyrettiğine işaret ederek, görece sıkı para politikasının devam edeceğini belirtiyor.
Öte yandan, ekonomistler, gerileme eğiliminin enflasyona karşı savaş açan Çin hükümetini rahatlattığını vurguluyor. Avrupa borç krizi ve ekonomik durgunluk gibi küresel ekonomik gelişmelere paralel olarak yavaşlayan ekonomide, enflasyon kaygısıyla ardı ardında gelen faiz artırımları sert iniş korkuları yaratıyordu. Büyümenin hız kestiği bir ortamda, enflasyona karşı alınan tedbirlerin işe yarıyor olması, dünyanın durgunluk tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bu dönemlerde oldukça önemli bir gelişme. Çin için yüzde 6 büyümenin durgunluk sayılacağı dikkate alınırsa, 6 trilyon dolarlık bir ekonomide bu yıl kaydedilmesi beklenen yüzde 9 civarında bir büyümeninin küresel bakımdan önemi daha net ortaya çıkıyor.
Peki, enflayondaki gerileme sürecek mi. Çinli ekonomistler, hükümet tedbirlerinin henüz etki göstermeye başladığını vurgulayarak, düşüşün süreceğini ileri sürüyor. Enflasyonun, yaz aylarında tepe noktasını gördüğü görüşü üzerinde fikir birliği bulunuyor. Buna rağmen, enlasyonun yine de yüzde 5 gibi yüksek sayılabilecek bir seviyede kalmaya devam edeceği tahmin ediliyor.
Daha ayrıntılı bakmak gerekirse. Temel tüketim maddelerinden et fiyatlarındaki artış hızı yavaşlamaya devam edecek. Bu oldukça önemli. Gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer alan ülkede gıda giderlerinin, harcanabilir hanehalkı geliri içindeki payı halen yüksek. Fakat, uzun vadeli enflasyon faktörlerinin sayısı hiç de az değil. Öncelikle, olağan fiyat yükselişlerinin ötelenmesinin yarattığı yapısal faktörler söz konusu. Bunların başında hammadde kaynaklı fiyat artışları geliyor. Maliyet ve arz-talep faktörleri eklendiğinde, sebze-meyve ve tahıl fiyatlarının gelecek yıl da yükseleceği söylenebilir. İmalat girdileri kaynaklı artışlar da, kendisini tüketim mallarının pahalılaşmasıyla gösterebilir.
Çin'de orta ve alt gelirli vatandaşların sayısının yüz milyonlarla ölçülüyor olması, halkın enflasyona karşı duyarlılığını son derece artıyor. Başta Başbakan Wen Jiabao olmak üzere, Çinli liderler enflasyonla mücadelenin en büyük öncelikleri olduğunu sıkça yineliyor.
Bu arada, Çin'de enflasyonla savaşın yalnızca iç şartlara bağlı olmadığı belirtilmeli. Enflasyonla savaşta en büyük tehdidi küresel borç krizi oluşturuyor. Çünkü, küresel hükümet borçlarının miktarı 45 trilyon dolara ulaşmış durumda bulunuyor. Yani, dünya gayri safi hasılasına eşdeğer. Krizle boğuşan Avrupa'nın yanı sıra, Japonya kamu borçlarının miktarı ekonomisinin yaklaşık iki katına ulaştı. ABD ekonomisi, bir yıl boyunca ürettiği katma değerle bile borçlarını temizleyemeyecek halde bulunuyor. Dolayısıyla, dünya ekonomisinde kamu borçları kaynaklı bir başka kriz, Çin'in enflasyonla mücadelesini tabiatıyla zorlaştıracak.
Öte yandan, uluslararası piyasalarda Çin'in faizlerle oynayıp oynamayacağı merak konusuydu. Son iki aydır gerileyen enflasyon ve eğilimin devam edeceği beklentileri bu soruya bir nevi yanıt oldu. Çünkü Çin, Haziran ayına kadar her ay bir kez faiz artırımına gitmişti. Haziran ayında, enflasyonun tepe noktasına yaklaştığını belirten Çin Merkez Bankası, bu varsayımına uygun olarak faiz artırımlarına da ara vermişti. Enflasyonun, bankanın öngörüsüne uygun olarak gerilemesi, yeni faiz artırımı ihtimalini de oldukça düşürdü.
Öte yandan, aslında enflasyon kadar önemli ve onunla doğrudan bağlantılı bir başka veriye daha göz atmak gerekiyor: M2 verisine. Başka bir anlatımla, enflasyon teknesini yüzdüren su seviyesinin yüksekliğine!
Çin Merkez Bankasının yayınladığı üçüncü çeyrek verilerine göre, Eylül ayı sonu itibariyle, M2 ile ölçülen para tabanı yıllık bazda yüzde 13 artış gösterdi. Oran, beklentilerin oldukça altında çıktı. Oysa, 2010 yılı sonunda M2 tabanındaki genişleme oranı tam 6.7 puan daha fazlaydı. Miktarlarla ifade etmek gerekirse, Çin bankaları Eylül ayında piyasaya toplam 470 milyar yuan kredi sürdü. Bankacılık sistemi, müşterilerine geçen yılın aynı ayında 131 milyar yuan daha fazla kredi sağlamıştı. Böylece, Çin'de geniş ifadesiyle dolaşımdaki para miktarı tam 79 trilyon yuane yaklaştı. Para tabanı, finansal kriz öncesinde 50 trilyon yuan civarındaydı. Dolayısıyla, FED'in niceliksel genişleme döneminde finansal krize karşı uyguladığı likidite arttıcı önlemler, Çin'de para tabanını son 3 yılda yarıya yakın genişletti. Bu bakımdan, enflasyonun yapısal direnci de açıklanmış oluyor. Piyasadaki aşırı likiditenin çekilmesi büyük sorunlara yol açacağı için, Çin Merkez Bankası'nın parasal büyüme hızını düşürme politikasının da işe yaramaya başladığı söylenebilir .
Çin'in en büyük ikinci bankası olan Bank of China'nın ekonomi stratejisti Zhou Jingtong, enflasyon yüksek düzeyde seyrettiği için, para politikasında kapsamlı bir gevşemeye izin verilemeyeceğini savunuyor. Çin hükümetinin en önemli önceliğinin enflasyonla mücadele olduğu hatırlanırsa, para politikasında ancak küçük çaplı değişiklikler beklenebililir. Bu çerçevede, tarihinin en yüksek düzeyinde bulunan munzam karşılık oranlarının bir ya da iki kez azaltılması söz konusu olabilir.
Bu arada, çeyrek bazlı döviz rezevleri 3 trilyon 201 milyar dolara çıktı, buna karşın Eylül ayında döviz rezervlerinde düşüş kaydedildi. Bu noktada, söz konusu gerilemenin 16 aylık bir yükseliş serisinin ardından gerçekleştiğine dikkat çekmek gerekiyor.
Makro ekonomik verilerin yoğunlukta olduğu geçen hafta biraz gölgede kalan bir başka gelişme de konut fiyatları alanında yaşandı. Çin'de aşırı yükselen konut fiyatları gerilemeye başladı. Açıklanan resmi verilere göre, başkent Beijing'de yeni inşa edilen konut fiyatları yılın ilk 9 ayında yüzde 5.3 geriledi. Konut balonu riskinin görece yüksek olduğu başkentteki düşüş, hükümetin aldığı sıkı önlemlerin etkilerini göstermeye başladığını gösteriyor. Çin hükümeti, halkın en büyük problemlerinden biri olan yüksek konut fiyatlarına karşı geçen yıl adeta savaş açmıştı. Ardı ardına gelen faiz arttırımları ve mortgage ön ödemelerinin yükseltilmesinin yanı sıra, mülk satın alma hakkına da ciddi sınırlamalar getirildi. Örneğin, birden fazla evi olanlara banka kredileri yasaklandı. Çin'in kalbindeki gelişmenin gösterge niteliğinde olduğunu ayrıca belirtmek gerekiyor.
Son olarak, Çin borsasındaki son gelişmelere de kısaca değinmeli. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki durgunluk riski ile Avrupa'daki borç krizinin etkileriyle, Shanhai borsası son iki yılın en düşük seviyelerinden biraz yukarı tırmandı. Aylardır süren düşüşlerin ardından, Shanghai Bileşik Endeksi son 5 aydaki en büyük haftalık yükselişini kaydetti.