Japon otomotiv üreticileri, 1970'li yıllarda ABD'ye göre daha çabuk, daha az maliyetli ve güvenilir otomobiller üretmeye başladı. ABD'nin otomotiv başkenti Detroit'te adeta feveran vardı. 3 büyük otomotiv devine ev sahipliği yapan şehirde en çok duyulan şikayetler: ucuz işgücü, damping, haksız rekabet ve döviz kuru manipülasyonuydu. 1991'de yayınlanan kapsamlı bir sektör araştırması ise, gerçeği ortaya koydu. Toyota ve Honda, üretim hattında çok daha verimliydi.
Bugünlerde, ABD'de kırk yıl önce duyulan şikayetler yeniden canlandı. Bildik yakınmalar, bu kez yine başka bir Asya ülkesi olan Çin için dillendiriliyor. Verimlilik katsayıları düşen Amerikanlılar, ucuz işgücünden, haksız rekabetten ve döviz kuru manipülasyonundan bahsediyor. Seçimler yaklaşırken popülizm peşinde koşan Amerikan milletvekilleri, Senato'dan bir yasa geçirmeye çalışıyor.
Bu noktada, John Hagel tarafından yayınlanan kitap, Amerikan popülizm rüzgarına şu soruyu soruyor:
Acaba, Çinli şirketler bizden daha verimli olabilir mi!
1991'de Japonya için yayınlanana benzer biçimde, kitapta sırrın kapsamlı elastik zincirde yattığı ortaya konuyor. Çekildikçe genişleyen bu zincir, binlerce basamağın eklenmesiyle yükselen bir platforma dönüşüyor.
Elastik zincir yapısıyla verimlilikte rakip tanımayan Çin şirketlerinin başında Li&Fung geliyor. Belkide adını hiç duymadığınız bu 15 milyar dolarlık dev şirket, süpermarketten aldığınız her iki kıyafetten birini sizin için temin ediyor olabilir. Çin'de 15 bin fabrikayı orkestra gibi idare eden şirketin, dünya çapında 15 bin çalışanı var ve 80 ülkede faaliyet gösteriyor.
Elastik zincirdeki binlerce fabrika, başta hazır giyim ürünleri olmak üzere hediyelik eşyadan oyuncağa kadar geniş bir yelpazede, birbirine bağlı olarak üretim yapıyor. Endüstri düşük kar marjlı olsa da, Li Fung'un verimlilik ölçeğinde eriştiği nokta, şirketin geçtiğimiz 20 yılda çift haneli oranlarla büyümesini sağladı.
Çinli şirket Li&Fung, pratikte hiç birşey üretmiyor! Li&Fung'un rolü, fabrikaları maestro gibi idare etmek. Orkestranın elemanları, böylece birbirleriyle uyumlu hareket ediyor ve tek başlarına asla erişemeyecekleri verimlilik katsayısına ulaşıyor. Her fabrikanın kendi alanında uzmanlaşması sağlanıyor. Böylece, imalatta uzmanlaşma katma değer artışı getiyor. Üstelik, imalatta etkinlik durmaksızın ilerliyor. Li&Fung'un orkestrasındaki binlerce üretim elemanı, ortaya çıkan ekosistem sayesinde de verimlilik eğrilerini tırmandırıyor. Başka bir anlatımla, fabrikalar zincirin alt ve üstüne bakarak öğreniyor. Yalnızca zincirden değil, kurulan ortaklık ilişkileri ve değer zincirinden de. Daha sade bir anlatımla, Li&Fung, ipliği Kore Cumhuriyeti'nden alıp, Tayland'da boyatıp, Taiwan'da dokutup, Çin'in ana kesiminde işletebilir. Fermuarı Japonya'dan ya da zincirin en verimli halkası neresiyse, oradan getirebilir.
Bu arada, ABD senatosunda oylanan Renminbi yasasına da değinmek gerekiyor. Amerikan parlementosu, bir iç yasama işlemiyle, uluslararası yükümlülüklerine aykırı düşecek şekilde başka bir ülkeyi cezalandırma girişiminde bulunuyor.
Söz konusu yasa tasarısına tepki öncelikle ABD Başkanı Barack Obama'dan geldi. Obama, Senato üyelerine yasanın Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı olduğu uyarasında bulunurken, diğer uluslararası yükümlülüklere ve antlaşmalara da aykırı olacağı görüşünü savundu.
Amerikan kongresinin eski üyesi Chris Chocola'dan da parlementer arkadaşlarına bir mektup var.
Mektup, bugünlerde halka Çin korkusu salmak moda diye başlıyor. Politikacılar, Amerikan ekonomisinin kendi zayıflıkları için parmaklarını Çin'e yöneltiyor.
"Peki, öyle mi?" diye devam ediyor mektup ve şöyle devam ediyor:
"Korumacılık ticaret savaşlarını tetikler. Herhangi bir tarih öğrencisi, 1930'da çıkarılan Smoot-Hawley Gümrük Yasası'nın ekonomiyi canlandırmadığını, aksine ağır ticaret savaşlarını tetiklediğini bilir. Örneğin, Barack Obama 2009 yılında Çin menşeli lastik ithalatına vergi getirdi. Çin, Amerika'dan ithal tavuk etine benzeriyle karşılık verdi."
Öte yandan, Japonya'ya benzer biçimde verimlilik eğrileri giderek artan Çinli üreticiler, Amerikalı tüketiciler için süpermarket alışverişlerini daha ekonomik hale getiyor. Çin menşeli ürünlere koyulacak bir tarifenin bedelini, öncelikle Amerikalı tüketiciler ödeyecek. Gümrük tarifeleri, böylece pratikte Amerikan vatandaşlarının sırtına ek vergi olarak binecek. Diğer yandan, Çin yalnızca ABD'ye elektronik ve ayakkabı gibi nihai tüketim malları ihraç etmiyor. Çin'den Avrupa'ya milyarlarca dolar tutarında hammadde ve ara mal ihraç taşınıyor. Dolayısıyla, tüketim vergisi yalnızca tüketicilere değil, üreticilere de ek vergi yükleyecek. İşte bu nedenlerle, ABD'de aralarında ticaret odaları, tüketici ve perakende birliklerinin de yer aldığı çok sayıda kuruluş ve şirket tasarıya karşı çıkıyor.
Bu arada, Çin'in 2005 yılında başlattığı döviz kuru sistemi reformu da ilerliyor. Son beş yılda efektif bazda yüzde 45 değerlenen Renminbi'nin, önümüdeki yıllarda yıllık ortalama yüzde 5 değer kazanması bekleniyor.