Çin deyince, akla bir zamanlar "ucuz işçiler memleketi" gelirdi. Oysa, özellikle son 5 yılda işçi ücretlerinde kaydedilen yükselişler, Çinli işçilerin yaşam standartlarını yükseltirken, iç tüketimi de canlandırdı. Diğer taraftan, yükselen işçi ücreterine paralel olarak, Çinli şirketler üretim zincirinin katma değeri daha yüksek kademelerine kaydı. Çin'in ucuz işgücüne dayalı, emek-yoğun alanlarda bıraktığı boşluğu ise, Bangladeş ve Vietnam gibi henüz yeni gelişmeye başlayan ekonomiler dolduruyor.
Bu noktada, hemen istatistiklere başvuralım: Çin'de işçi ücretleri son iki yılda ortalama yüzde 20 artış gösterdi. İmalat sektöründeki asgari ücretler ise her yıl yüzde 20'ye yakın artıyor. Çin'in ihracatının üçte birini yapan imalat üssü Guangdong'da ücretler son 5 yılda ikiye katlandı ve gelecek 5 yılda bir kez daha katlanması bekleniyor.
Öte yandan, küresel kriz dış pazarları zayıflatınca, Çin hükümeti ihracata dayalı ekonominin sürdürülebilir olmadığı olgusundan hareket ederek, "büyüme modelinin değiştirilmesi" politikasına ağırlık verdi. Çinli liderler ve ekonomistler, ülkenin geleceğinin yalnızca "iç tüketimle" kurtulacağı görüşünde mutabık. Bunun yolu da hiç kuşkusuz işçi ücretlerinin artırılmasından geçiyor.
Çin'de işçi ücretlerinin artmasının bir diğer nedeni de, ülkede toptan bir endüstriyel sıçrayış yaşanması. Katma değeri daha yüksek ürünler üreten işletmeler, daha nitelikli işçilere gereksinim duyarken, işçilerin ortalama kazançları da buna paralel olarak yükseliş gösteriyor. Yatırım kuruşuluşu UBS tarafından ABD ve Avrupa Birliği ithalat verileri baz alınarak hazırlanan bir rapora göre, Çin'in imalat ürünlerindeki payı yüzde 50'nin üstünden gerileyerek, 48 seviyelerine indi. Düşük katma değerli ürünlerin üretildiği Bangladeş'in bu alandaki payı ise yüzde 19'a çıktı. UBS'e göre, rakamlar emek yoğun hafif imalat sanayisinde bir "dönüm noktasına" işaret ediyor: İmalat Güney Asya'ya kayıyor.
Bu noktada, söz konusu kayışın, Çinli liderler tarafından özellikle "teşvik" edildiğinin altını önemle çizmek gerekiyor. Örneğin, krizden sonra güneyin imalat merkezini yöneten Guangdong Başkanı Wang Yang, üretim zincirinin alt kademesindeki imalatçıları yukarı doğru tırmanmaya zorladı. Başkan Wang Yang, Çin ekonomisinde geleneksel model konumundaki Guangdong'un büyüme hedeflerini de oldukça aşağı çekti. Çin'in son 30 yılında en hızlı büyüyen eyaleti olan Guangdong'un, 2015'e kadar her yıl ortalama yüzde 8 büyümesi öngörülüyor. Geçmişle kıyaslandığında oldukça küçük görünen rakam, sembolik olarak büyük önem taşıyor. Çünkü, Çin'de artık büyümenin niceliğinden çok, niteliğine önem atfediliyor.
Çin, katma değeri düşük, emek-yoğun alanlarda üstünlüğünü kaybederken, daha doğrusu üstünlüğünü bırakırken, teknoloji yoğun sektörlere geçişi hedefliyor. Huawei ve ZTE gibi bölge şirketleri bu açıdan sembol özelliği taşıyor.
Bu arada, dünya ekonomisinde yaşanan doğuya kayışa da dikkat çekilmeli. Dünyanın en büyük tedarik şirketi Li & Fung'a ait mali veriler de, bu hususa işaret ediyor. Li&Fung'a göre, imalatta Güney Asya'nın önemi gittikçe artıyor. Walmart gibi dev perakendecilere tişörtten ayakkabıya, güzellik ürünlerinden ev aletlerine kadar sayısız ürün sağlayan Li & Fung'un, 16 milyar dolarlık tedarik sepetinde Bangladeş'in payı bu yıl yüzde 50'den fazla arttı. Li & Fung tablolarına göre, Türkiye ve Endonezya'nın payları da beşte bir oranında genişledi.
Bu gelişmelerin emek-yoğun, düşük imalat kademelerinde yaşandığını vurgulamak gerekiyor. Altyapı, ölçek etkisi ve uzmanlaşmış işgücü gibi çok sayıda faktör Çin'in imalattaki göreceli üstünlüğünü koruyor.
Bu açıdan bakıldığında, Çin imalat coğrafyasında yaşanan konsolidasyon, üretim zincirinin yukarılarına tırmanış, katma değer marjındaki genişleme gibi etkenler, tekstil ve hazır giyim ihracatında rekor getirdi. Ocak-Temmuz döneminde beşte bir genişleyen ihracat, 26 milyar dolara çıktı. Dolayısıyla, çevre ülkelerin kazançlarının Çin'in aleyhine işlemediğinin vurgulanması gerekiyor. Bu açıdan, çevre ülkelerin kazançları, esasen Çin'in katma değer zincirinin tabanında bıraktığı boşluktan kaynaklanıyor.
Çin'in alt düzey imalat sektöründeki ücret artışları, işçi haklarındaki ilerlemeler, yüksek enerji tüketimi ve düşük katma değer gibi pek çok etken, Bangladeş tarafından bakıldığında ülke için büyük fırsatlar getiriyor.
Durumu, Çin'in 30 yıl önceki başlattığı dışa açılma ve reform döneminin başlangına benzeyen Bangladeş'in, geçen yıl kaydettiği yüzde 6.7'lik büyümede yüzde 50 artışla 10 milyar dolara yaklaşan tekstil ve konfeksiyonun önemli payı var.
Son olarak, Bangladeş-Çin imalat denkleminin sıfır toplamlı olmadığı özellikle vurgulanmalı.Geçen hafta verilere göre, Çin geçen ay 152.5 milyar dolarlık ithalat yaparak, tarihinin en yüksek dışalımını gerçekleştirdi. İthalat, yıllık bazda yüzde 30'a yakın artış gösterdi. Bu açıdan bakıldığında, dünyada üretimin yanı sıra, tüketimin ağırlık merkezinin de Asya'ya doğru hızla kayıyor.
Üretim zincirinin katma değeri yüksek alanlarına yükseliş olgusunu daha da somutlaştırmak için rüzgar gücünü elektrik enerjisine çeviren rüzgar türbinleri sektörüne göz atmak yeterli. Bu alanda, Vestas ve Siemens gibi dünyanın en iyi rüzgar türbini üreticilerinin, kısa zaman öncesine kadar Çinli şirketlerden endişe etmesine gerek yoktu. Oysa, saatte ortalama bir türbin kuran Çinli şirketler, aradaki farkı hızla kapatıyor. Beş yıl öncesine kadar ilk 10'da yer almayan Çinli şirketler, bugün bu alandaki dünya devlerine meydan okuyor.
Avrupalılar, kısa süre öncesine kadar birbirine birkaç saat sürüş mesafesindeki dev yenilenebilir enerji şirketleriyle övünüyordu. Çünkü, rüzgar enerjisinin ağırlık noktası olan yaşlı kıtada, yerkürenin en büyüğü olan Danimarkalı Vestas'ın yanı sıra, Almanya Enercon ve Siemens, İspanyalı Gamesa gibi türbin üreticileri yer alıyor.
Buna karşın, Avrupalı şirketlerle Çinli şirketler arasında teknolojideki fark hızla kapanıyor. Bunun sonucu olarak, son beş yılda 4 Çinli üretici, dünyanın en büyük 10 türbin üreticisi arasında girdi. Sinovel, Vestas'ın hemen ardına kadar tırmanırken, Goldwind, Dongfang ve United Power onu listeye hızlı giriş yapanlar arasında yer alıyor.
Son olarak, fosil dışı kaynakların payını artırmakta kararlı olan Çin'in, geçen yıl rüzgar enerjisi alanında ABD'yi geçtiğini hatırlatalım. Üstelik, bu hızla, Çin'deki rüzgar türbinlerinin, 2020 yılına kadar dünyanın en büyük barajı olan Üç Bogazlar'dan 13 kat daha fazla elektrik üretmesi planlanıyor.