Gece yağan kar
Yastığım yorganım soğuyuverdi birden
Anladım ki yine ağardı pencerem
Gece derin, biliyorum, kar ağır,
Bambu çıtırtısı duyuyorum bazen.
Çin şiirinin en ünlü üç şairinden biri olan Bai Juyi'nin adı, Li Bai ve Du Fu'yla birlikte anılır. 772 ile 846 yılları arasında yaşamış olan Bai Juyi, Henan eyaletindeki Xinzheng'de doğmuş.
Beş yaşındayken şiir yazmaya başlamış. 10 yaşına geldiğinde, eğitim alması için ailesi onu zamanın başkenti Changan'daki akrabalarının yanına göndermiş. Babasının ölümüyle geçim koşulları zorlaşmış. O yüzden 28 yaşına kadar memurluk sınavına girememiş. Sonrasında, bu sınavı kendisiyle birlikte kazanan arkadaşı şair Yuan Zhen'la imparatorluk kütüphanesinde âdeta nöbet tutarak çalışmaya başlamış. İkisi de bundan sonra hem edebî çalışmalarında, hem de politik reform çabalarında ömürleri boyunca bir arada olmuşlar. İlişkileri, Çin edebiyat tarihindeki en ünlü arkadaşlık olarak nitelendirilir.
Bai Juyi, 807'de Changan'daki Hanlin Akademisi'nin ünlü bir üyesi olmuş ve burada parlak bir memuriyet dönemi geçirmiş. 814 yılında saraydaki hasımları çeşitli iftiralarla sürgüne gönderilmesine neden olmuşlar. Aslında bunda daha çok, şairin yoksulların yaşamı üzerinde durması ve siyasal eleştirilerde bulunması etkili olmuş. Başkentten uzak olduğu dönemlerde Zhangzhou, Hangzhou ve Suzhou valilikleri yapmış
Bai, döneminin kalıplaşmış saray tarzı şiirini reddederek aynı eğilimdeki şairlerin başını çekmiş. Zamanla, hiciv ve kinaye yüklü şiirleri okuyucuya kabul ettirmiş. Han Hanedanı döneminde şiire uyarlanan halk şarkılarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini de savunmuş. Şiire sadelik getiren bu çalışmalarını da şair arkadaşı Yuan Zhen'la birlikte yürütmüş.
Bai Juyi bunların dışında özellikle manzum öyküleriyle de tanınır. En ünlüleri, "Sonsuz Hüzün" ve "Pipa Çalgıcısının Şarkısı"dır. Şiir eleştirmenleri asırlardır "Sonsuz Hüzün" şiirini dünyanın en güzel şiirleri arasında değerlendirirler. Konusu, imparator Xuanzong ile cariyesi Yang'ın aşkları ve birbirlerine olan sadâkatleridir. Şiirin son dizeleri bugün bile aşk sadakatini anlatmak için yaygın olarak kullanılır:
Gökte yan yana uçan iki aşk kuşu olalım,
Yerde bir ağacın sıkıca sarılmış dalları olalım.
Göğün ve yerin uzun ömrü olsa da sonu var,
Hüzün ise, sonsuza kadar...
Bai Juyi'nin şiirlerini şair arkadaşı Yuan Zhen, derleyip toparlamış ve hepsinin bir arada olduğu nüshalar çıkarmış. Bai'nin 2800'ü aşkın şiirinin günümüze kadar ulaşmasında Yuan Zhen'ın katkısı büyüktür. Şairin bugün çok sevilen şiirlerinden biri de "Şakayıklara Şefkat"tir:
Koyulaşır hüznüm eşikteki kırmızı şakayıklarla
Yalnızca ikisi kalacak geriye, akşam olduğunda
Onlar da dağılıp gidecek, sabah rüzgârıyla
Koruyorum yiten kızıllığı, geceleri, fenerimin ışığıyla
Pek çok Tang dönemi şairi öldükten sonra tanınıp ün kazanmıştı. Fakat Bai Juyi yaşadığı zaman da ünlüydü. Üstelik bu ün sadece Çin'le sınırlı değildi. Japonya'da ve Kore'de de tanınıyordu. Ününün 20 yıl kadar süren zirve döneminde, şiirleri evlerin ve çeşitli tapınakların duvarlarını süslüyordu. İnsanlar, bu şiirleri elinde nüshasını bulunduranlardan şarap ve çay karşılığında alıyordu. Yabancı ülkelerin yöneticileri de, bir tane Bai Juyi şiiri nüshası alabilmek için tüccarlara yüzlerce altın veriyordu.
Çin şiir tarihinde en çok hiciv şiiri yazan şair Bai Juyi olmuş. Onun hicivlerinden sadece dönemin politikacıları nasibini almamış. Bai'nin ünlü filozof Lao Zi hakkında da böyle bir şiiri var. "Lao Zi'yi Okurken" başlıklı şiir şöyle:
Bilmediğinden konuşur kişi, sessizdir bilen
İşittim bu sözleri yaşlı bir bilgeden
Bilenlerden ise bu yaşlı bilge eğer,
Beş bin kelimeyi yazması neden?
Ünlü Türk şairi Can Yücel de asırlar sonra buna benzer bir şiir yazmış. Bu şiiri yazarken Bai Juyi'nin şiirinden etkilenmiş olabilir. İşte, "Bu da Benden Bir Otomatizma" adlı şiir:
Mâruf Çin feylesofu Laotze (İ.Ö.604)
Hayatın hiçliği karşısında
Konuşmanın beyhûdeliğini
Ve sükûtun faziletini izah için
Almış kalemi eline
Geçmiş masanın başına
Oturaklı ve okkalı bir yazı yazmış
Bir solukta
Tam yüzkırkbirbuçuk sayfa...
Bai'nin şiirlerindeki konu yelpazesi de çok geniş. Hiciv şiirlerinin yanında yoğun romantizm barındıran şiirler de yazmış. En tanınmış şiirlerinden biri de "Bozkır" başlıklı şiiri:
Boydan boya düzlükler uzanır bozkırda,
Senede bir yeşerir; ardından kurur her sene
Yanar tutuşur ama, kül olmaz kırın ateşiyle
Hayat bulur tekrar, bahar rüzgârı estiğinde
Mis gibi bir koku yayılır uzaklardan, eski yola
Zümrüt yeşili buluşur, harâbeye dönmüş kasabayla
Anlarım ki aziz dostum ayrılıp gidecek yine
Dolup taşarım ayrılığın hüznüyle.
Budizm, Bai Juyi'nin yaşamında önemli bir yer tutmuş. Muhalif oluşu ona ne kadar çok sürgün hayatı ve sıkıntı yaşatırsa yaşatsın hiç melankoliye kapılmamış; kariyerindeki düşüş morâlini etkilememiş. Bai Juyi'nin Budist tapınaklarla ilgili pek çok şiiri var. Bunlardan biri, "Dalin Tapınağı'ndaki Çiçekler" başlıklı şiiri:
Uçup gider çiçek kokuları dördüncü ayda
Oysa yeni açıyor şeftali çiçekleri dağ tapınağında
Çok üzmüştü beni, baharın iz bırakmadan gidişi
Nereden bilecektim taşınıp buraya geldiğini?
Tang Hanedanı'nın zirvesinde saraydaki pek çok bilginin önceki yaşamlarını görme gücüne sahip oldukları düşünülürdü. Bai Juyi de böyleydi. Bu gücüyle ilgili olarak şunları söylemiş:
"Ünlü şair Wang Wei, geçmiş yaşamında bir ressamdı. Ben de, ne zaman önceki yaşamımı görebilmek için meditasyon yapsam, kaderimin bozulmaz bir şekilde şiirle iç içe olduğunu görüyorum.''
Bai Juyi, bu sözüyle, şiirinin devamlılığını ve önceki yaşamlarının birikimi olduğunu vurgularken, herhalde, yüzlerce yıl sonrasında bile okunacağını ta o zamanlardan görebildiğini ortaya koymuş.