Tıpkı siyasi ve ekonomik ilişkilerde olduğu gibi, kültür alanında da iki ülke arasındaki değişim her geçen gün daha da artıyor, kültür, medya ve turizm gibi alanlardaki işbirliği yoğunlaşıyor. Çin ile Türkiye arasında çok eskilere dayanan kültürel temaslar, iki ülke halklarının birbirlerini tanımasını daha da kolaylaşıyor. Bu bölümde iki ülke arasında kültür alanında kaydedilen ilerlemeler hakkında bazı bilgiler sunacağız.
Programa başlamadan önce bu bölümle ilgili iki soruyu soralım:
İlk sorumuz şöyle: Çin'de hangi yıl "Türkiye Yılı" olarak belirlendi?
İkinci sorumuz da şöyle: "Türkiye'de Çin'i Yaşayın" etkinlikleri ne zaman gerçekleştirildi?
Soruların yanıtlarını programımızda kolayca bulabilirsiniz. Yanıtları gönderin, ödülleri kazanın!
Çin ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerin geçmişinden söz açılınca, işe yine Topkapı Sarayı'nda sergilenen Çin porselenlerinden başlamak gerekir. Saraydaki Çin porselenlerinin sayısı 12 bini aşıyor. Bu, bütün Avrupa ülkelerinin sahip olduğu Çin porseleni sayısını geçiyor. Tarihi İpek Yolu'yla Çin'den Osmanlı İmparatorluğu'na taşınan değerli porselenler, iki ülke halkları arasında dostça temaslara ve kültürel değişimlere tanıklık etti.
Çin Başbakanı Wen Jiabao, 2010 yılında Türkiye'ye tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Wen ziyaret sırasında, Türkiye Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'la da görüştü. Ertuğrul Günay, Çin Başbakanı'na Topkapı Sarayı'ndaki Çin porselenlerinin Çin'de, Çin'deki Yeraltı Heykeller Ordusu'na ait eserlerin de Türkiye'de sergilenmesi dileğini iletti. Topkapı Müzesi Müdürü İlber Ortaylı da, sarayda Asya'daki en büyük Çin Proselen Müzesi'ni kurmaya hazırlandıklarını belirtti.
Çin Başbakanı Wen Jiabao bu önerileri memnuniyetle kabul ederek şunları söyledi:
"Türkiye'de Çin Proselen Müzesi'nin, mümkün olduğu kadar çabuk hizmete girmesini diliyorum. Çünkü, Çin proselenleri, hem eski Çin medeniyetini kayda geçirdi, hem de iki ülke arasındaki dostluğa tanık oldu. İşte bu nedenle Tarihi İpek Yolu araştırmasını destekliyorum. Bana kalırsa, Tarihi İpek Yolu araştırmasına Türkiye de katılmalı. "
Bu örnekle Çin ve Türkiye'nin, geçmişten geleceğe uzanan kültürel temaslar köprüsünü kurmak için büyük çaba harcadığını görüyoruz.
İşadamları, ilişkilerin ekonomi boyutuyla ilgileniyor. Fakat kültür denince ilişkiler, insandan insana doğrudan bağlantıya dönüşüyor. İlişkilerin halklara mâl olması, o ilişkilerin geleceğiyle ilgili çok önemli bir öğeyi de bünyesinde barındırıyor. Çünkü halklar birbirlerini iyi tanırsa, birbirlerini severse, o zaman ilişkiler de hızla ilerliyor.
Çin devletinin güçlenmesiyle ve uluslararası konumunun yükselmesiyle, Türkiye de dahil olmak üzere dünyadaki diğer ülkelerin Çin'e duydukları ilgi de giderek artıyor. Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Murat Esenli bu konuda şöyle bir değerlendirme yaptı:
"Hakikaten bugün bakılınca, artık Türk insanı dünyayla çok daha yakın bir yaşam sürüyor. Onun için bu bağlamda Çin'e de büyük bir merak var. Çin Halk Cumhuriyeti'nde de aynı şekilde Çin insanı da artık daha globalleşmiş vaziyette. Çin insanının da Türkiye'ye bakışında değişiklik var, ilgi var. Birbirlerimizi yanlış tanımamalıyız, doğru tanımalıyız. Tarihsel perspektiften başlayarak tanımalıyız. Neler yapabiliriz, buna bakmalıyız."
İki ülke arasındaki kültür değişimini yoğunlaştırmak ve halklar arasındaki dostluğu derinleştirmek iki ülkenin de ortak dileği...
Wen Jiabao'nun Türkiye ziyareti sırasında iki ülke, 2012 yılını Türkiye'de "Çin Yılı", 2013 yılını da Çin'de "Türkiye Yılı" olarak kabul etti.
Kültürel düzeydeki ilişkilere bazı örnekler vermek için, şu gelişmeleri hatırlatalım:
"Çin'i Yaşayın" etkinlikleri, Çin Devlet Konseyi Basın Ofisi tarafından yurt dışında başlatılan geniş çaplı bir uluslararası iletişim etkinlikleri dizisi... Etkinlik, 1999 yılından beri Almanya, Fransa, İsviçre, ABD, Meksika, Brezilya, Rusya, Kore Cumhuriyeti ve Güney Afrika Cumhuriyeti de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerde gerçekleştirildi. Bugün Çin'in uluslararası iletişimde tanınmış bir markası haline gelen "Çin'i Yaşayın" etkinlikleri, dünya halklarının Çin'i kendi ülkelerinde doğrudan tanımasını sağlayan önemli bir platform oluşturuyor.
Çin ile Türkiye'deki ilgili kuruluşların ortak çabaları sayesinde, Çin halkının dostluğunu taşıyan "Çin'i Yaşayın" etkinlikleri 2010 yılında Türkiye'de de gerçekleştirildi. Siyasi ve ekonomik forumlar, sanat gösterisi, yemek festivali, film ve televizyon haftaları, Çinli ve Türk yazarların buluşması ve basın kuruluşları arasındaki karşılıklı ziyaretler gibi zengin içerikli bu etkinlikler dizisi, Türk halkının Çin'i ve Çin kültürünü çok yönlü olarak tanımasına, dolayısıyla iki ülke halklarının birbirleriyle geniş kapsamlı iletişimde bulunmasına olanak sağladı.
Bu etkinlikler, Türkiye'de çeşitli çevreler ve şahsiyetlerde geniş yankılar uyandırdı.
Türkiye'de Çin'i Yaşayın etkinliklerinin açılış törenine katılan bir izleyici mikronlarımıza, beğenisini şöyle dile getirdi:
"Kültürleri, renkleri, dansları çok etkiledi, yani Çin'e yaklaştıkça... Uzaktan kültür değişikliği gözüküyordu. "
Ankara'daki Hilton Oteli'nde düzenlenen Çin Yemek Festivali'ne katılan bir Türk öğrenci de dugsularını şöyle ifade etti:
"Çin yemeklerine karşı önce çok önyargılıydım. Neden yapıldı, nasıl bir şey diye… Çünkü görünüş ve bizim dinimiz itibariyle biraz kabul görmeyen bir şey. Ama gayet lezzetliler, çok güzeller… Sınıf arkadaşımın babasının Tunalı Caddesi'nde bir Çin lokantası var, onun vesilesiyle biz buraya geldik. Hani, ceserat edip pek gidemiyorduk, ama artık gidebiliriz. Yemeklerin lezzetli olduğunu anladıktan sonra..."
Ayrıca, Shanghai'da 2010 yılının Mayıs-Ekim ayları arasında süren EXPO Dünya Fuarı, iki ülke arasındaki kültürel temaslar açısından önemli bir platform oluşturdu. Türkiye tarafından yapılan istatistiklere göre, EXPO parkına giren kişilerin yüzde 10'u ile 11'i, Türk pavyonunu ziyaret etti, böylece pavyonu ziyaret edenlerin sayısı 6 milyonu aştı.
Türkiye'nin Beijing Büyükelçisi Murat Esenli EXPO'nun Türkiye açısından kültürel olarak önemli bir tanıtma fırsatı sağladığını vurguladı.
Çinli turistler, Türkiye Pavyonu'nu ziyaret ettikten sonra Türkiye'ye karşı ilgilerinin arttığını belirtti. Chongqingli bir ziyaretçi izlenimlerini şöyle ifade etti:
"Türkiye Pavyonu'na gelmeden önce düşündüklerim ile geldikten sonra düşündüklerim çok farklı. Türkiye'nin uzun bir tarihi geçmişe sahip olduğunu hiç bilmiyordum. Çünkü tarihi hakkında hiç fikrim yoktu. Türkiye Pavyonu'nu ziyaret ettikten sonra Türkiye'ye gitmek istiyorum. Çünkü gerçekten çok güzel bir ülke olduğunu gördüm."
Baotoulu bir ziyaretçi de Türkler ile Çinliler arasındaki benzerliği farkettiğini belirterek şunları söyledi:
"Bence Türkiye Pavyonu'nun ilk bölümünde sergilenen eserler, bizim ülkemizin kuzey bölgelerinde yaşayan Xinjiang Uygur ve İç Moğolistan özerk bölgelerinde göçebe etnik grupların eserlerine çok benziyor. Bunların hepsi göçebe insanların yaşamını gösteriyor. Özellikle coğrafya birbirine benziyor. "
Türkiye'nin en büyük dans topluluğu olan dünyaca ünlü Anadolu Ateşi, 13 Aralık 2010 tarihinde Çin'e gelerek 45 günlük bir turneye çıktı. Beijing'in ardından başta Guangzhou ve Shanghai olmak üzere ülkenin 16 kentinde icra edilen danslar, Çinli izleyicilerde derin izlenimler bıraktı.
Anadolu Ateşi'nin temel konsepti uygarlıkların buluşması... Topluluk, Doğu ve Batı kültürlerinin birbirlerine yaklaşmasını hedefleyen, evrensel barış mesajları veren bir dans projesi olarak doğmuş. Halk danslarının bale, modern dans ve dansın diğer disiplinleriyle sentezlenmesi sayesinde, dünyaya modern standartlarda bir kültür şöleni sunuluyor. Kaynağını Anadolu'nun binlerce yıllık mitolojik ve kültürel tarihinden alan Anadolu Ateşi hemen hemen her yöreden derlenmiş 3 bin halk dansı figürü ve halk müziğini içinde barındıran özgün bir proje...
Anadolu Ateşi, Çin'de parlak Türk kültürünü, tarihini ve uygarlığını sergilerken, iki ülke halkları arasındaki dostluğu da derinleştirdi.
Grubun koreograflarından Abdullah Ateş, yaptığı açıklamada, Çin'de beklentilerinin üzerinde ilgi görmeleri nedeniyle bir turne daha düzenlemeyi planladıklarını, hatta iki turne düzenlemeleri için talep olduğunu söyledi.
Çin'de yaşayan ve öğrenim gören Türk öğrenciler gösteriyi seyrettikten sonra duygularını şöyle anlattı:
Zaten Müzik ve dans bütün dünya ülkelerini birleştiren bir unsur. Danslar çok anlamlı, çok güzel. Bütün ülkeler ve bütün insanlar bu konuda aynı diller konuşuyorlar.
Gösteri seyrettikten gösteri ilk aşamada yani beni Türkiye'ye götürdü. Özellikle Çin'deki Çin vatandaşının Türkiye'yi tanıması için çok güzel bir fırsattır. Çünkü sanat inanılmaz açılımlı bir harekettir, bir köprüdür.T ekrar bekliyoruz bir daha gelmesini.
Çin ile Türkiye arasında diplomatik ilişki kurulmasının 40. yıldönümü dolayısıyla Ankara'da 17 Mayıs'ta bir konser verildi.
400 kişinin izlediği konserde, Çinli ve Türk sanatçılar, "O Uzaktaki Yer" ve "O Sole Mio" gibi ünlü Çince ve yabancı şarkılar ile bazı operalardan örnekler sundu.
Çin'in Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng, konseri izledikten sonra verdiği demeçte şöyle konuştu:
"Türkiye'de bir Çin sanat topluluğunun verdiği konserin Türk seyircilerce beğenilmesi, Çin ile Türkiye arasındaki kültürel temasların Türkiye'de ne kadar hoş karşılandığını ortaya koyan bir gösterge oldu. Gelecekte Çin'den daha fazla sayıda nitelikli kültür topluluğunun Türkiye'ye giderek Çin kültürü ve sanatındaki gelişmeleri Türk sanatseverlerine aktarmalarını diliyorum."
Çin ile Türkiye arasında diplomatik ilişki kurulmasının 40. yıldönümünün kutlandığı 2011 yılı boyunca, iki ülkede çeşitli konserler de dahil olmak üzere bir dizi kültürel etkinlikler düzenlenecek.
Çin Başbakanı Wen Jiabao, Türkiye ziyareti sırasında Türkiye'deki kültür çevrelerinden temsilcilerle görüşürken, iki ülke arasındaki kültürel değişimin geleceğine güvenle baktığını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Dünya kültürü, çeşitlilik özelliğini koruyor. İşte bu, parlak ve renkli bir dünyanın yaşamasını sağlıyor. Köklü kültürlere sahip olan Çin ile Türkiye, modernleşme yolunda ilerleyen ülkeler... İki ülke, hem eski, hem de çağdaş uygarlığa sahip. Bu, aralarındaki kültürel değişim için güçlü bir zemin oluşturuyor. Ben, Çin ile Türkiye'nin el ele vererek kültürel değişim konusunda daha önce kararlaştırılan önlemlerin hayata geçirmesiyle, iki ülke halkları arasındaki geleneksel dostluğun devam ettirilmesini umuyorum."