CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Türk şairlerinde Çin şiiri
  2011-02-09 16:13:51  cri

    Türk edebiyatının ünlü şairlerinden İlhan Berk, "Şiirin Gizli Tarihi" isimli kitabında "Tang çağında memurları şiir bilgilerine göre seçerlerdi" diyor

    İlhan Berk'in Tang Hanedanı dönemi şairlerinden Li Bai'den söz ettiği bir de şiiri var. "Li Po'yu Okurken" başlıklı şiir şöyle:

    Koyundu ilkçağda ölçüsü buğdayın, bezin, aletin

    Ve altının:

    40 gr. Buğday

    1 koyun 20 metre bez

    2 balta 3 gr. Altın

    Altın adtı sonra yerini buğdayın bezin aletin,

    Yani ilk dolaşım,

    Ve: İlk kağıt para Çin'de görüldü,

    Li Po, Çin şairlerinin

    en büyüğü

    İlk sarsıntı.

    O gün yavaş yavaş bıraktı sakalını, bıraktı uzasın.

    Ünlü şair Cemal Süreya da Li Bai'yi bir şiirinde işler:

    Kimsenin ölümü,

    Çinli şair Li Po'nunki kadar güzel olamaz.

    Li Po sandaldaydı, yeterince içmişti.

    Hava açıktı.

    Günaçığı değil de, ayaçığı bir gece.

    Li Po, ayın sudaki görüntüsünü bütünüyle kucaklamak istedi. Bunun için suya sarktı.

    Kollarını gepgeniş açarak daha da sarktı.

    Çin tarihinin çok çeşitli dönemleri ve bunların her birinde birçok edebiyatçı var. Fakat iki şairin de dikkatini sadece Tang dönemi şairi Li Bai çekmiş. Bu, sadece Türk şairleri için değil, Çin edebiyatıyla ilgilenen diğer ülke edebiyatçıları için de söz konusu. Örneğin Li Bai'nin Chang'e'yı kucaklaması Danimarkalı şair Peter Laugessen'in şiirine de esin kaynağı olmuş:

    Dolgun ve yabansı

    yüzüyor ay suda

    atlayabilirim

    onun üstüne birazdan

    bodoslamasına

    Li po ustanın

    çekiçleyen kalbine

    fırlatılan bir ok gibi.

    Neden Çin şiiri denince akla önce Tang şiiri geliyor? Bu elbette nedensiz değil. Tang Hanedanı dönemi "Çin şiirin altın çağı" olarak biliniyor.

    Uzun bir geçmişe sahip olan Çin klasik edebiyatı, Tang Hanedanı döneminde şiir alanında göze çarpan gelişmelerle olağanüstü bir düzeye gelmiş. Asıl yaratıcılar tabii hâlâ edebiyatçılardı. Fakat ortada artık sadece onlar yoktu. Edebiyatçıların yanında, imparatorlar, generaller, bakanlar, cariyeler, hizmetçiler, küçük esnaf, hamallar ve çengiler ile Budistler ve Taocular da dahil olmak üzere farklı toplumsal katmanlardan birçok kişi şiir yazmaya meraklıydı. Şiir, günlük yaşamın bir parçası olmuştu.

    Saray kayıtları, resmi ve kişisel mektuplar, taşlamalar, kendine özgü içerik ve kafiyesiyle sözlü anlatım ürünleri, öykücülük ve ozanlıkla ilgili edebi ürünler hep şiir biçiminde verilmeye başladı.

    Şiirin bu altın çağını en iyi ifade edenlerden biri de modern Çin şairi ve bilim adamı Wen Yidio olmuş. Wen, şiirin o dönemdeki yerini işaret ederek, "Herkes Tang şiirinden söz ediyor, fakat bence 'şiirdeki Tang'dan, yani şiir tarihindeki Tang Hanedanı'ndan söz etmek gerekir" demiş.

    Şiirdeki bu zenginlik ve başarı, kendini öncelikle sayısal fazlalıkta göstermiş. 1000 yılı aşkın bir süre içinde pek çok şey değişmiş. Fakat, 2 bin 300'ü aşkın şairin 50 binden fazla şiiri günümüz edebiyatında yerini koruyor.

    Tang Hanedanı döneminde öylesine başarılı ustalar varmış ki, Tang şairleri camiası adeta ışıltılı yıldızlarla dolu bir galaksi gibiymiş. Bunlardan 701 ile 762 yılları arasında yaşamış olan Li Bai ve 712 ile 770 arasında yaşamış olan Du Fu, zaten dünya edebiyat tarihinin iki ünlü şairi. Li Bai'ye "şiir perisi"; Du Fu'ya da "şiir dahisi" deniyor. Du Fu için Batı'da "Çin'in Shakespeare'i" benzetmesi de yapılıyor. Bunların yanında Wang Wei, Bai Juyi, Han Yu, Li He, Li Shangyin ve Du Mu da bu dönemin ünlü şairleri arasında sayılabilir.

    Tang dönemin, sarayın ihtişamına uygun olarak edebiyat ve sanatın da en parlak dönemi olmuş. Şiirdeki bu zenginliğin kökleri Han Hanedanı'na, 3. yüzyıla ve daha önceki dönemlere kadar uzanıyor. Fakat bu dönemlere ve daha eski dönemlere ilişkin yazılı kaynak yok denecek kadar az. Biraz incelendiğinde şiirin gelişiminin de, eldeki kaynakların da maddi yazı malzemesiyle ilişkili olduğunu görüyoruz

    Eski Çin edebiyatı döneminde, yazı yazmak masraflı ve zormuş. Edebiyatın gelişimini biraz da bu koşullar belirlemiş. İlk dönemlerde yazı, dar tahtalara ya da bambu levhalara yazılırmış. Uzun belgeler çok ağır ve kullanışsız olduğundan, yazılar mümkün olduğu kadar kısa yazılmalıymış.

    Bu mecburiyet, gündelik konuşma dili ile yazı dili arasındaki farkı giderek açmış. Konuşma dili, yazılı edebiyat dilinden çok farklı, daha açık ve kullanılan sözcük sayısı bakımından daha zenginmiş.

    Sözlü halk edebiyatı konuşma dilindeymiş. Klasik romanlara da konu olan öyküler, özel anlatıcılar tarafından konuşma dilinde anlatılırmış. Bu anlatışların günlerce sürdüğü olurmuş. Ne de olsa bu türün malzeme derdi yokmuş. Fakat yazılı edebiyatta durum tam tersineymiş. Bu edebiyat, malzemelerin kıt ve masraflı oluşu yüzünden, anlatılmak istenenin simgelerle ve söz sanatları kullanılarak ifade edilmesiyle gelişmiş. Eski Çin edebiyatında sözlü edebiyat ile yazılı edebiyat arasındaki farkı anlatmak için birincisini mektuba, ikincisini de telgrafa benzetmek pek yaygındır.

    Önceleri tahta levhalar üzerine yazılan yazı, sonraki dönemlerde ipek üzerine yazılmaya başlanmış. İpek de çok harcanamayan ve herkesin kullanamayacağı bir malzemeymiş.

    Kağıdı MÖ 200'lü yıllarda Çinlilerin bulduğunu biliyoruz. Bu icat büyük ihtimalle üzerine yazı yazmaya yarayan malzemeyle ilgili sıkıntılar yüzünden yapılmıştı. Çinliler, saman ve talaş gibi maddeleri sıkıştırıp yazı malzemesini ucuza getirmeye çalışmış olabilir. Bundan sonraki dönemler daha rahat olsa da, bilginler o dönemlerde kağıt alamadıklarından şikayet ettikleri pek çok rapor yazmış ve bunların pek çoğu günümüze ulaşmış.

    Sonraki bin yılda kağıt yavaş yavaş ucuzlamış. Fakat, maddi şartlar yüzünden gelişen "kısa ve öz" yazma adetinin etkisiyle şiir giderek daha çok ön plana çıkmış. Bundan sonraki dönemlerde de sadece şiirler Çin edebiyatı içinde değerlendirilmiş. Yakın zamana kadar romanlar ve diğer yazılı metinler, Çin edebiyatına dahil sayılmazmış.

    "Şarkılar Kitabı-Shi Jing" de, Çinlilerin en eski klasikleri arasında yer alıyor. "Beş Klasik Kitap" denen bu kitaplar, MÖ 1050 yılından sonraki döneme ait. Çince'de Jing, klasik kitap anlamına geliyor.

    Bazı yerlerde "Şarkılar Kitabı-Shi Jing"deki şiirlerin MÖ 500 yılında bizzat Konfüçyüs tarafından derlenip düzenlendiği söylense de, çoğu araştırmacı bunların onun tarafından değil, sonraki dönemlerde öğrencilerince derlendiği kanısında. Bu kitaptaki şiirler, MÖ 800'lü yıllara kadar geriye gidiyor. Kitabın hazırlandığı dönemde, çok daha fazla şiir bulunsa da, dahil edilen şiirler daha çok siyasi mülahazalar göz önünde tutularak seçilmiş.

    "Şarkılar Kitabı"ndaki şiirlere "dörtlü şiir" deniyormuş. Çünkü bir dizede hep dört yazı karakteri var. Şiirler bir veya birkaç dizeden oluşuyor. Kitabın adı "Şarkılar Kitabı", fakat bunlar güfte değil de, şiir olarak değerlendirildiğinden, Çin şiirinin ilk örnekleri içinde sayılıyor.

    Kitaptaki şiirlerin çoğu, hükümdarı eğlendirmek için ülkenin çeşitli bölgelerinden derlenip, yine bu bölgelerden gelen şarkıcılar tarafından okunan halk şarkıları... Fakat, bunların okunmadan önce, saray edebiyatına uygun hale getirilmeleri, sarayda anlaşılması için uyarlanmaları gerekiyormuş. Sarayda bu iş için görevliler bulunurmuş. Şiirlerin konuları bizdeki divan şiirine benziyor. Konu genellikle aşk. Bu aşk, asilzadeler ile hükümdarlar arasındaki ilişkileri temsil ediyor. 'Mâşuk' hükümdar, 'âşık' da hükmedilen olarak tasavvur edilmiş. Bugün Güney Çin'de söylenen halk şarkılarının çoğu, bin yıllar geçmesine rağmen bu kitaptaki bazı şiirlerin hemen hemen aynıymış.

    İşte, Tang şiirinin dayandığı Han Hanedanı dönemindeki şiirler de "Şarkılar Kitabı"ndaki şiirlerle bağlantılı. Han Hanedanı'nın zirve dönemlerinde saray, imparatoru ve saray mensuplarını öven, böylece iş ve kariyer temin eden kasideci şairlerle doluymuş. Bunların övgü şiirlerine "Ci şiiri" deniyormuş. "Beşli şiiri" yani her dizesi beş karakterli olan ve "yedili şiir" türleri varmış. Yani, divan şiirindeki muhammes ve müsebba gibi…

    MS 3. ve 6. yüzyıllar arasında, Çin'in güneyinde ve kuzeyinde, meydana gelen farklı siyasi gelişmelerle ilgili olarak, edebiyatın da farklı şekillerde geliştiği görülüyor. Bu dönemlerde Türk dilli halkların hakimiyeti altında bulunan kuzeyde, yerli Türkçe şarkıların taklit edilmesiyle halk dilinde, etkili ifadelerle kısa ve basit şiirler yazılırmış. Güneyde ise şiirler sarayda bilginlerce saray edebiyatına uyarlanacak biçime sokulmaya başlanmış. Böylece belirli şiir kalıpları oluşmuş. İşte, Tang dönemi şiiri de bu kalıpların etkisi altında kalmış. Fakat Tang şiirini asıl üne kavuşturan, bu kalıplarla kuzey şiirinin gerçek duyguları yansıtan zengin içeriğinin birleşmesi olmuş. Şiirin altın çağı böyle meydana gelmiş. 

    Bu etkilerle yazan ilk şair Chen Zi'ang olmuş. Daha sonraki dönemde Wang Wei bu etkilerle yazdığı şiirleriyle Tang Hanedanı döneminin tanınan şairlerinin başında gelmiş. Wang Wei, aynı zamanda ressammış. Konu bakımından, resimleri ile şiirleri arasında bir birlik yaratmak istemiş. Song Hanedanı'nın ünlü şairi Su Shi, onu "şiirinde resim, resminde şiir olan sanatçı" diye tanımlıyor. Müzisyen ve devlet adamı olan Wang Wei'nin bir şiiri şöyle:

    Güneyde yetişen kırmızı börülce,

    Ne kadar olur dersin bahar gelince?

    Hasadın iyi olmasını istersin,

    İşte böyle bir şeydir aşk özlemi de…

    Orta Tang dönemi olarak anılan sonraki yılların en önemli şairlerinin başında da Bai Juyi geliyor. Bai Juyi ve şair arkadaşı Yuan Chen de anlaşılır, akıcı bir dille yazmış. Şiirlerinde dönemin politikalarını ve soylu aileleri eleştirmişler. Bai Juyi, şiirlerinin anlaşılırlığını ölçmek için, onları temize çekmeden, halktan bir kadına okurmuş. Kadın şiiri anlarsa, o şiir mükemmel demekmiş.

    Tang döneminde, kısa şiir giderek gelişmeye devam etmiş. "Ci" denen bu şekilin temelinde Güney Çin'deki halk şarkıları var. Bu tarz, bir şarkının bestesine daima yeni güfteler yazılarak gelişmiş. Bu "ci"ler, sonra, sarayda sergilenen temsiller sırasında okunmaya başlamış. İşte ünlü Çin operasının başlangıcı da bu temsiller olmuş. Zaten araştırmacılar, Çin tiyatrosunun iki kaynaktan geliştiğini ortaya koyuyor. Bunlardan birincisi kuzeyden gelen Türk dilli kavimlerin danslı temsilleri ve kurban oyunları. Bunlar daha çok kılıç oyunlarından oluşuyor. Diğeri de "ci" denen Güney Çin şiirleri…

    Tang döneminde, şiiri, tiyatroyu, müziği birbirinden ayırmak biraz güç. Çünkü hepsi birbiriyle iç içe gelişmiş. Kuzeyde, Orta Asya kavimlerinin Çin tiyatrosu üzerindeki etkisi daha sonraki dönemlerde de devam etmiş. Bu etkiyle, önce gerçek tiyatronun temelleri atılmış, sonra da imparatorluk sarayında büyük temsiller verilmeye başlanmış. Ayrıca, sarayda bu tür etkinlikler için oyuncular ve müzisyenler yetiştiren bir konservatuvar açılmış.

    Tang dönemi şairlerinin çoğu, Türk dilli kavimlerle olan savaşlardan söz ettikleri gibi, aynı zamanda Türkleri öven şiirler de yazmışlar. Tang müziği de Orta Asya kavimlerinin etkisinde gelişmiş. Çayhanelerde, özellikle Kuça şehrinden gelen, desenli halılar üzerinde dans eden rakkaslar varmış…

    Tüm bunların ışığında Tang şiirine Türk-Çin şiiri demek pek de abartılı bir niteleme olmasa gerek... Şiirin biçimi güneyden, duygular kuzeyden… "Divan-ı Lügat'it Türk"de yer alan şiirlerin koşma tarzında olduğunu biliyoruz. İşte, bu koşmalar Çin şiirine uyarlanmış ve Ci denen kısa şiirler oluşmuş sanki…

    O dönemde İpek yolunun denetimi Tang Hanedanı'nın eline geçmiş. Uygurlar, ülkenin her yerinde serbestçe ticaret yapabilmişler, kültürler birbirine karışmış. Uygur şarkıları, şarkı sözleri de kültür yaşamında çok etkiliymiş. Tang şiirinin en önemli özelliklerinden biri de, şairlerin şiirlerini halk şarkılarına nazire yaparak oluşturmaları. Li Bai'nin de çoğu şiiri böyleymiş.

    Kuzey kavimlerinin şiirlerinin yanında Uygur şarkı sözleri de kısa şiirlerin gelişiminde etkili olmuş. Uygur müziği de altın çağını Tang şiiriyle birlikte yaşamış. Tang şairi Wang Jian "Liang Jiu'ya seyahat" adlı şiirinde şöyle diyor:

    "Tan ağarmadan duydum öten horoz sesini,

    Şehr-i Loyang'da tüm evler meşk eder Uygur sazını…"

    Yine Tang şairlerinden Yuan Chen şiirinde Uygur müziğinden ve sosyal yaşamdaki yerinden söz ediyor:

    "Olmuş Uygurca giyinmek, kız kadınlar adeti

    Zor maharet oldu sazı çalmak Uygurlar gibi

    Sumurug Ateşi'nin sedası ile donmuşsa eğer

    Dağıtırdı bir serinlik bahar bülbül nevâsı"

     Tang döneminde gelişen Ci şiiri belli motifler barındırıyor. Song Hanedanı döneminde de bu devam etmiş. Örneğin, "Nian Nu Jiao" motifi var. Nian Nu, Tang döneminde yaşamış ünlü bir şarkıcının adıymış. "Nian Nu Jiao", "Güzel Nian Nu" demek. Bu, Song şairi Su Shi'nin bir şiirinin adı. Bu motifler modern şiire de örnek olmuşlar. Yüzyıllar sonra Mao Zedong da ünlü "Kuanluan" şiirini "Nian Nu Jiao" motifiyle yazmış. Eray Canberk'in çevirisiyle bu şiir şöyle:

    Uzanmış boşlukta ve yöneten dünyayı,

    Dev Kuanluan, yeryüzünün bütün güzelliklerini görmüş!

    Üç milyon beyaz jad ejderi buradan çıkarlar,

    Bütün gökyüzü buz kesiyor soğuktan.

    Yazın çözülmesiyle buzların,

    Irmaklarımız taşıyorlar,

    İnsan balık ya da kaplumbağa yerine kondu.

    Değerleri ya da binlerce yıllık suçları için,

    Kim getirdi doğru dürüst bir yargıyı?

    Ama şimdi, sana söylüyorum, ey Kuanluan,

    Bu denli yüksek olma, bu denli karlı olma.

    Sırtımı dayayıp gökyüzüne çekemem kılıcımı,

    Seni üç parçaya bölmek için!

    Parçalarından birini Avrupa'ya verirdim,

    Birini Amerika'ya,

    Ve birini de Çin için saklardım!

    Barış içinde dünya,

    Bütün toprak sıcaktan da soğuktan da alırdı payını.

    Tang Hanedanı Doğu Türk Kağanlığı ile sıkı işbirliği içinde kurulmuş. Zaten, ordunun önemli yerlerinde hep Türk dili konuşan kavimlere mensup komutanlar varmış. Orta Asya şehirlerinin müziği, edebiyatı, hanedanın kurucularından imparator Tai Zong'un ilgisini çekiyordu. Daha hanedanın ilk yıllarında, bulunan bütün edebiyat eserleri toplanmış ve büyük bir devlet kütüphanesi kurulmuş. Her davette, toplantıda şiirler okunurmuş. Kendileri de şiirler yazan imparatorlar, her saray memurunun şiir yazmasını şart koşmuş. Memurların yüksek mevkilerde bulunabilmesi iyi şiir yazmalarına bağlıymış.

    Zhong Kui, Çin mitolojisinde bir karakter. Sınav Tanrısı, Kapı Tanrısı, Edebiyat Tanrısı olarak biliniyor. Hakkındaki söylenceler binlerce yıl öncesine dayanıyor. Fakat, kimliği en fazla Tang Hanedanı döneminde belirginleşmiş ve son halini almış; en çok bu dönemde popüler olmuş.

    Song Hanedanı kaynaklarına göre, ünlü Tang imparatoru Xuan Zong ağır hastayken, rüyasında iki hayalet görmüş. Bu hayaletlerden küçüğü imparatorun flütünü ve yine hanedan görevlilerinden birinin para kesesini çalmış. Memur şapkası giyen büyük hayalet, bunun üzerine küçük hayaleti yakalamış ve onun gözlerini çıkarıp yemiş. Sonra da kendisini imparatora, "Zhong Kui" diye tanıtmış. Xuang Zong'a, imparatorluğa musallat olan şeytanları yakaladığını söylemiş.

    İmparator uyanır uyanmaz iyileşmiş. Rüyasında gördüğü, memur şapkası giyen, şeytanları yakalayan, böylece imparatorluğu koruyan Zhong Kui'nin diğer imparatorluk memurlarına örnek olmasını istemiş. Saray ressamlarından Wu Daozi'yi Zhong Kui'nin bir resmini yapmakla görevlendirmiş. Tang Hanedanı döneminden sonra da Zhong Kui, resmedilen memur şapkası giymiş haliyle ve bu söylenceyle anılmış.

    İlhan Berk'in memurların şiir bilgisine göre seçildiğine dikkat çekmesi boşuna değil… Tang döneminde bilginler ve şairler aynı zamanda devlet görevlisiydi. Hepsi saray çevresindeydi. Bu görevlere gelmek için çaba sarfediyor, sınavlara giriyorlardı. Edebiyatla siyaset iç içeydi. Şiir okullarını da şekillendiren hep siyaset olmuş. Tang dönemi her bakımdan ihtişamın göz kamaştırdığı bir dönemdi. Edebiyatın buna paralel olarak gelişmesi, bu refahın göstermelik olmadığını ortaya koyuyor. Şiirin altın çağı olan bu dönemde, imparatoru şifaya kavuşturanın ve imparatorluğa dadanmış şeytanları yakalayanın Edebiyat Tanrısı olması da; diğer memurlara örnek olsun diye resminin yapılması da çok doğal…

    Tang döneminde çeviri büroları açılmış, Budizm Doğu Asya'ya yayılmış. İlk gazete basılmış, ilk opera topluluğu kurulmuş… Ekonomik zenginlik, edebi zenginliği de getirmiş. İşte Edebiyat Tanrısı, böylelikle hanedanın koruyucusu ve şeytan avcısı olmuş.

    Li Bai de Edebiyat Tanrısı Zhong Kui'yi resmettiren imparatorun döneminde yaşamış; o dönemde devlet görevlisiymiş. Tang şairler galaksisinin en parlak yıldızı oşmuş. "Uzak Sevgililer" adlı güzel şiiri, Li Bai'nin günümüzde de ışıl ışıl parladığını göstermiyor mu:

    Sis bastırmış iyice, sular yükselmiş

    Yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin

    Sadece ay –bulutlar ötesinde, mavi gökte-

    Parlıyor üzerinde uzak sevgililerin

    Bütün gün aklımda bu, neye baksam

    Yürek dayanmıyor.

    Açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım

    Her gece, gölgesi gelir diye düşümde

    Yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China