CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Beijing'de yine bir hazan vakti
  2010-10-13 18:50:57  cri

    "Siz de Bejing'de geçen sonbaharları bir bir hatırlıyor musunuz?"

    İyi Çince bilseydim Beijing'in ihtiyarlarına bunu sorardım.

    Eylül geride kaldı, Ekim'in ortasına geldik.

    Şehre güz havasının geldiğini fark edince Yahya Kemal'in "Eylül Sonu" şiirini hatırladım:

    "Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları

    Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharlarları."

    Beijing yaşlıları acaba neler anlatır? Kimbilir ne çok şey görmüşlerdir!

*

    Beijing'de zamanın geçişi, kendini mevsim değişimleriyle çok keskin bir şekilde belli ediyor. Dünyada tanıdığım hiçbir şehirde mevsimler birbirlerinden bu kadar kesin sınırlarla ayrılmış değil. Kuzey Avrupa'nın puslu ve soğuk şehirlerinde bile mevsimler kendileri gelmeden önce işaretlerini gönderir. Bejing'de ise habercilerinin görünmesi ile kendisinin gelmesi arasında geçen süre çok az. Bazen sadece bir gün sürdüğü bile oluyor.

*

    Ay Bayramı da denen Güz Ortası Bayramı hanidir geldi geçti. Yani, geleneksel Çin takvimine göre güzün ortasını da epeydir geride bıraktık. Oysa ne zaman başladığını bile fark edemedim. Demek ki, başı yaza denk geliyor. Öyleyse, sonu da kışta olmalı.

    "Tabi öyle olacak" denebilir. Ama sonbaharın da başlı başına bir başı ve sonu olması gerekmez mi? Bir mevsim kendini sadece ortasıyla mı hissettirmeli? Biz kendimizi hâlâ yaz mevsiminde sanırken o başlamış da, haberimiz bile olmamış. Yine kendimizi hâlâ sonbaharda sanırken bir de bakacağız, kış gelmiş olacak.

    Ay Takvimi'ne göre, yılın birinci günü doğa uyanmaya başlıyormuş. İyi ama Bahar Bayramı Ocak ya da Şubat ayında bir güne rastlıyor. Yani daha zemheri soğukları çıkmamışken...

*

    Geleneksel Çin usulüne göre yapılan bu hesaplamayı zihnen anlasam da, duygu olarak tam benimseyebilmiş değilim. Herhalde, henüz ruhsal sindirim için gerekli süreyi tamamlamadım. Yoksa Çin, ne kadar yabancı olursa olsun, kendini herkese kabul ettirebilme, hatta kendine benzetebilme gibi eşsiz bir hünere sahip.

*

    Sonbahara "mevsimlerin en melankoliği" diyenler var. Bu melankoli en açık olarak İskender Selanik'in iki dizesinde belli eder kendini:

    Sonbahar, hazan, hüzün...

    Güzün sararmış solmuş yüzün...

*

    Sonbahar neden yaşlılığı hatırlatıyor? Yaprakların sararıp dökülmesi, doğanın parlak renklerini yitirip soluklaşması mı bunun nedeni? Öyleyse, belki de şiir sanatının doğuşundan beri kullanılmış olan bu benzetmenin zamanla eskimiş olması, harcıalem bir mecaz haline gelmiş olması gerekmez mi?

    Ama kimi usta şairlerin dizelerinde hâlâ içimize işleyen bir tema olmuş sonbahar. Yahya Kemal'in Kanlıcalı ihtiyarları kimin yüreğine dokunmaz?

*

    Yaşlılık neden hüznü akla getirir?

    Bazen parkta bir araya gelmiş yaşlıları birbirlerine sakin sakin birşeyler anlatırken görüyorum. Kimi zaman bir iki tanesi bir banka oturmuş, bir şey konuşmadan sessizce duruyorlar. O sırada ne düşündüklerini, neler hissettiklerini dile getirmek mümkün olabilir mi? Yahya Kemal bu duyguyu şiir diline "İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık/ Zor, böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!" dizeleriyle çevirmiş. Şairlik yeteneği de olan çok becerikli bir çevirmen bu dizeleri Çinceye çevirseydi ve gözleri uzaklara dalan bu yaşlılara okusaydı, ne derlerdi? Belki de birşey demez, sadece dudak uçlarıyla gülümserlerdi!

*

    Kimileri asla yetmeyecek olan o ömrü uzatmak için, sağlıklarını geliştireceklerini düşündükleri hareketler yapıyor. Kanmak mümkün olmasa bile içilen o ömür içkisinden birkaç damla daha fazla tadabilmek için, spor hareketleri yapanlar, ya da elle vücudun belli bölgelerine vurarak kan dolaşımını hızlandırmaya çalışanlar var. Artık deli deli akmayan kanı elle harekete geçirmek nafile gelmiyor onlara demek ki! Bazı yaşlıların son zamanlarında bile yaşama büyük bir istekle sarıldıklarını görmek doğrusu insanda hayranlık uyandırıyor.

*

    Ama Metin Eloğlu gibi sonbaharı özleyen şairler de olmuş.

    "Serçeler dışa taştı, sonracığıma bir nakış hızı

    En güzlerde olsa da, insanoğlu özlüyor güzü"

    Nazım Hikmet de, Bursa'da hapisteyken güzün kendisini olmasa bile, o mevsimde birini özlüyordu: Onun o sırada içinde bulunduğu duygusal çalkantıyı bilenler, sonbaharın hem ayrılıkların hem beraberliklerin mevsimi olduğunu söyleyecektir. O da bir ayrılığı ve yeni bir aşkı yaşıyordu o sırada.

    "Çiçekli badem ağaçlarını unut.

    Değmez,

    bu bahiste

    geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.

    Islak saçlarını güneşte kurut:

    olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın

    nemli, ağır kızıltılar...

    Sevgilim, sevgilim,

    mevsim

    sonbahar..."

    Bir kadına bunu derken, bir başka kadına da şöyle sesleniyordu:

    "Günler gitgide kısalıyor

    yağmurlar başlamak üzere.

    Kapım ardına kadar açık bekledi seni.

    Niye böyle geç kaldın?"

*

    Gerçekten de sonbahara ayrılıkların zamanı dense bile, birçok beraberlik bu mevsimde başlıyor. Hatta beraberliklerin bu mevsimde başlaması eski geleneklerde kutlu sayılırmış. Yaşlıların gençlere söylediği "Ömrün uzun, düğünün güzün olsun" sözü bu kut inancından kaynaklanıyor olsa gerek. Hem duygular mevsimlik mi olurmuş?

*

    Öyleyse nereden geliyor bu güz hüznü?

    "Ah nerede gençliğimiz" diye yazıklanıp "Elde var hüzün" hesabı yapan Attila İlhan neden, "Adım sonbahar" diyor?

    "Nasıl iş bu

    her yanına çiçek yağmış

    erik ağacının

    ışık içinde yüzüyor

    neresinden baksan

    gözlerin kamaşır

    oysa ben akşam olmuşum

    yapraklarım dökülüyor

    usul usul

    adım sonbahar."

*

    Bence sonbaharla ilgili şiirlerin en güzellerinden birini edebiyatımızda romanları kadar şiirleriyle de seçkin bir yeri olan, Ahmet Hamdi Tanpınar yazmıştır. Tanpınar, "Sonbahar" adlı bu süssüz, sade şiirinde güzün kendini hüzne kaptıran herkese seslenir gibidir.

    "Durgun havuzları işlesin bırak

    Yaprakların güneş ve ölüm rengi,

    Sen kalbini dinle, ufkuna bak.

    Düşünme mevsimi inleten rengi

    Elemdir mest etsin ruhunu

    Eser rüzgârların durgun ahengi.

    Yan yana sessizce mevsimle keder

    Hicrana aldanmış kalbimde gezin

    Esen rüzgârlara sen kendini ver."

    "Bursa'da Zaman"ın şairi Tanpınar, bu şiiri güzü Beijing'de geçirenler için söylemiş gibi. Büyük sanatçılar zamanı ve mekânı aşanlardır.

*

    MS 8. yüzyıldan bir Türk şairinin gönlüne uzanan Li Bai de zamanı ve mekânı aşan büyük sanatçılardan biri. Güz ortası bayramı da denen Ay Bayramı'nde Cemal Süreya'nın Li Po yazılışıyla andığı bu büyük Çinli şairi hatırlamamak mümkün mü? Ay'ın Yangtze nehrindeki yansısını kucaklamak isteyen Li Bai'nin ölümünü, Cemal Süreya şöyle anlatır:

    Kimsenin ölümü,

    Çinli şair Li Po'nunki kadar güzel olamaz.

    Li Po sandaldaydı, yeterince içmişti.

    Hava açıktı.

    Günaçığı değil de, ayaçığı bir gece.

    Li Po, ayın sudaki görüntüsünü bütünüyle kucaklamak istedi. Bunun için suya sarktı.

    Kollarını gepgeniş açarak daha da sarktı."

*

    Li Bai, Yangze sularına yansıyan Ay'da muhakkak Chang'e'yı görmüştü. Onu kucaklamak zorundaydı. Çünkü başka insanlardan farklı bir yeri vardı onun. Zaten bunu kendi de "İnsanlardan Öte" adlı şiirinde anlatmıştı. Cevat Çapan'ın konuşturduğu Türkçeyle Li Bai şöyle diyor bu şiirinde:

    "Neden oturuyormuşum yeşil dağda, bunu

    soruyorsun;

    susup gülümsüyorum, hiçbir şey umurumda

    değil çünkü.

    Dereye düşen şeftali çiçeği nasıl süzülüp giderse

    bilinmezliğe,

    ayrı bir dünyam var benim de, insanlardan öte"

*

    Ama başka dünyaları olsa da biz sevdiklerimizin ayrılmasını istemeyiz, bizimle kalmalarını dileriz. Geçen zaman da bizden bir şeyler alıp götürüyor. Belki sonbahar bize kendimizden de bir şeylerin gittiğini hatırlatıyor. Oysa biz sevdiklerimize de, kendimize de Aziz Nesin gibi şöyle demek isteriz:

    "Bir tohum verdin

    Çiçeğini al

    Bir çekirdek verdin

    Ağacını al

    Bir dal verdin

    Ormanını al

    Dünyamı verdim sana

    Bende kal."

*

    Dalıyla, gülüyle, çiçeğiyle bütün sevdiklerimizin bizde kalması ne güzel olurdu. Ama evrenin düzeni başka türlü kurulmuş. Zaman akacak, mevsimler geçecek… Dünya güneşin çevresinde döndükçe…

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China