Türkiye'nin devlet televizyonu TRT'de eskiden "Uzaktaki Yakınlarımız" isimli bir program yayınlanırdı. Yurtdışında yaşayan arkadaşlarım, dostlarım bu programın saatini hep dört gözle beklediklerini belirtirlerdi. Programın, yüreklerine nasıl bir sıcaklık yaydığını onları dinlerken net olarak hissediyordum. Şimdi düşünüyorum da Çin Uluslararası Radyosu Türkçe Haberleri de sanırım bende aynı hisleri yaşatıyor.
"Çok okuyan mı yoksa çok gezen mi bilir?" Yanıt sorunun içinde gizlidir. Hem çok okuyarak bilgilenir hem de çok gezerek bilgilerinize yeni bilgiler katabilirsiniz. Örneğin, çok okuyarak ömrünüzün yetmeyeceği gezilere çıkabilir, başka başka dünyalara kapılar açabilirsiniz. Hem de ardına kadar. Ancak kapıdan adım attığınızda kitaplardaki bilgi, bir yere kadar size rehberlik eder. Ne kadar değerli olursa olsun, yine de başkalarının gözüyle kaleme alınmış bilgilerdir. Genlerinizdeki keşif duygusu sizi dürtmeye başlar. Yola düşersiniz. Kitaplardaki bilgilerin rehberliğini yadsımazsınız ama bu kez kendi pusulanızla yolunuzu bulmaya çalışır, yeni keşiflere yelken açarsınız.
Bu gezi, benim, Çin'e ilk yelken açışım. Çin'i, geçmişte, kendimce güvenli bulduğum kaynaklardan araştırıyor, okuyor, öğrenmeye çalışıyordum. Ancak yansız kaynakların yetersizliği nedeniyle bölgeyi çoğu kez Batı basınının gözleriyle görüyordum. "Xinjiang'ı Yakından Tanıyalım" adlı bilgi yarışması sayesinde Çin'i ve Xinjiang Bölgesi'ni bu kez herkesten bağımsız, kendi pusulamla öğreneceğim.
Xinjiang, "Şarkı ve dans memleketi" diye anılır. Tıpkı ölüsüne de sevgilisine de türkü yakan, harmanda ekinini rüzgâra savururken "Haydar Haydar" diye türkü söyleyen, kapı gıcırdasa halaya duran benim ülkem gibi.
Xinjiang, 4 büyük dinin buluştuğu, etnik olarak çok sayıda kültürün yaşadığı, kaynaştığı ve zenginlik yarattığı bir bölge. Tıpkı, 4 semavi dinin ibadethanelerinin yan yana olduğu, kardeşçe birlikte yaşadığı, Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan köprü benim ülkem gibi.
Xinjiang, "Meyve cennetidir" ve Xinjiang'da toprağa düşen tohum ağaç oldu, meyve verdi. Bu meyveler, İpek Yoluyla dünyaya dağılan insanlığın, ortak kültürüdür. İpek Yolu, Türklerle Çinlilerin buluştukları ortak bir geçmiştir. Evet, binlerce yıl birlikte, yan yana yaşadık. Ticaret de yaptık, kız alıp, kız da verdik. Düğün alayları kurduk. Bu nedenle yüreğimdeki Çin, ülkemden binlerce kilometre ötede bir ülke değil, yakın akrabalarımın yaşadığı bir ülke.
İranlı Şair Sadi, "İçinden gül geçerse gül olursun" diyor. Bu yarışma sayesinde aranızdayım ve biliyorum ki bugün içimden bir gül geçecek ve gül olacağım. Özerk Bölge Yönetimi ve Uluslararası Çin Radyosu'na, siz akrabalarımla kucaklaşma fırsatı tanıdıkları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.