CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Ortak Bilgeliğimiz: Hermes'te tanıdığımız Hz. İdris ve Buddha
  2010-06-30 16:26:46  cri
    "Biz seni bütün isimlerinle Arapça ey Utarid, Farsça ey Tir, Latince ey Harus, Yunanca ey Hermes, Hinduca ey Budd diye çağırırız."

    Evet, bir kitapta, eski bir duada İdris ile özdeşleştirilen Hermes'e Buddha diye seslenildiğini öğreniyoruz. Türkiye'den gelen bu kitap benim Beijing'de elime geçti.

*

    Yurtdışında oturup da okumaya meraklı olan insanlar, en çok neyin eksikliğini hisseder?

    Ben kendi hesabıma, en fazla büyük kitapçıları özlüyorum. Türkiye'deyken yayın dünyasını yakından izler, kitapçılarda saatlerce oyalanır, sahafları gezerdim.

    Beijing'de de büyük kitap mağazaları yok mu?

    Var tabii. Zaten zaman zaman geziyorum. Çoğunda İngilizce kitaplar da satılıyor. İlgimi çekenleri alıyorum.

*

    Ama yine de, Türkçe kitapları özlüyorum. Özellikle edebi eserleri... İsterse özgün dilleri Türkçe olmasın, bunları işinin ehli çevirmenlerce yapılmış ustalıklı çevirilerinden okumayı tercih ediyorum. Ama yurtdışındaysanız, ha deyince bulamıyorsunuz işte bu kitapları. Bir de, çağdaş yazarlar var. Onları da merak ediyorsunuz. Ayrıca edebiyat alanının dışında kalan konularda yazılmış nice nice ilginç, meraklı kitaplar çıkıyor. Ne çare ki, çoğu zaman internetteki kitap sitelerine bakıp boynunu bükmekten başka bir şey gelmiyor elden...

*

    Almanya gibi çok sayıda Türkün yaşadığı ülkelerde bazı büyük kentlerde Türk kitapçıları var. Ama Beijing veya Shanghai'da Türk kitapçısı açılacak kadar Türk yaşamadığı gibi, var olanların da bir kitapçının ayakta durmasını sağlayacak kadar talepleri yok. Geriye, Türkiye'ye giden dostlardan birkaç kitap alıp alamayacaklarını sormak, gelirken fazla yükleri yoksa getirmelerini istemek kalıyor. Sağ olsunlar, yükleri olsa da çoğu kırmıyor.

    Dostlarımdan Kamil Erdoğdu artık bu ricalarıma alıştığı için, Türkiye'ye giderken bir şey isteyip istemediğimi değil, kitap listemin hazır olup olmadığını soruyor.

*

     Beijing'deki uluslararası otellerden birinin genel müdür yardımcısı olarak çalışan, kitap ve kültür dostu Zeki Özal, birkaç hafta önce Türkiye'den dostları olan İclal ve Cemal Ertaş çiftinin bir süre sonra Beijing'i ziyarete geleceklerini, kitap isteğim varsa getirmelerini isteyebileceğini bildirdi. Ben de onun verdiği cesaretle birkaç kitap istedim. İclal ve Cemal Ertaş, eksik olmasınlar, gelirken getirmişler. Kitap okuyanların artık garip kişiler olarak karşılandığı bir ortamda, dünyada kaç kişi yedi bin kilometre ötede oturan, üstelik tanımadıkları bir kişi için Ankara'da kitap arar ve alıp getirir? Bunu yapabilmeleri için gerçekten kitap dostu olmaları gerekir.

    Yeri gelmişken, Yön Radyo Haber Müdürü Erdal Emre tarafından ortaya konan bir kitapseverlik örneğini de anmak isterim. Türkiye'ye giden bir Çinli arkadaşımdan bazı kitaplar istemiştim. Bulamamış. Ama Erdal Emre "Ben bulup gönderirim" demiş. Başka bir Çinli arkadaşla bana gönderdi. Bunları, ancak kitabı bir ihtiyaç olarak gören insanlar yapabiliyor. Onun için, size kitabı getirdikleri için müteşekkir kalmanızın yanı sıra, bir de kitaba böyle değer verdikleri için teşekkür etmek istiyorsunuz.

*

    Gelgelelim, Ertaş çifti Beijing'e geldiğinde ben Shanghai'daydım. Gerçi gidecekleri günden bir gün evvel Beijing'e döndüm ve karşılaşıp yüz yüze teşekkür etmek istedim. Ama onların Beijing'deki son günüydü ve hem benim bulunduğum semtten epey uzaktaydılar, hem de Çin Seddi gezisini bile son güne bıraktıkları için çok yoğun bir programları vardı. Teşekkürlerimi yüzlerine bildirmeyi çok istediğim halde, araya bir de ben girip iki ayaklarını bir pabuca sokmamak için, Zeki Özal'ın aracılığını rica ettim.

    Bunu anlatışımın bir nedeni, meraklısı için kitabın uzak yerlerde ne kadar değerli olduğunu vurgulama isteğiyse, asıl önemli nedeni Ertaşların getirdiği kitaplardan birinde rastladığım kimi bilgilerdi. Bu kitaplardan birinde Çin kültürü ile bizim kültür iklimimiz arasında kimi bağlantılar olduğunu gösteren bilgilere rastladım. Bu vesileyle de, o bilgilerin kaynağı olan kitabın nasıl elime geçtiğini de anlatmak istedim.

*

    Ertaş çiftinin getirdiği kitaplardan biri Mahmud Erol Kılıç'ın "Hermesler Hermesi: İslam Kaynaklarının Işığında Hermes ve Hermetik Düşünce" adlı çalışması. Daha önce "Halid-i Hikmet Felsefesi" adlı incelemesini yararlanarak okuduğum Kılıç'ın bu kitabı aslında yüksek lisans teziymiş. Hazırlamasının üzerinden 21 yıl geçmiş, ama bir kez daha ele alıp yeni çıkan kaynaklarla zenginleştirememiş. Benim bildiğim kadarıyla, Türkiye'de Hermes konusunda özgün çalışma olarak yalnızca Sibel Özbudun'un "Hermes'ten İdris'e: Bir Dinsel Geleneğin Dönüşüm Dinamikleri" adlı kitabı çıktı. O kitap da çok değerli, ama Kılıç'ın çalışması Hermes'in izini İslam kaynaklarında sürdüğü için, konularının tam örtüşmediği söylenebilir. Dolayısıyla yeniden ele alamaması, yeni kaynaklar açısından fazla bir kayıp değil. Aynı şey, uluslararası camiada yayınlanmış Hermes incelemeleri için de söylenebilir. O bakımdan, Kılıç'ın yayını zaten gecikmiş olan kitabını "Yeni kaynaklarla zenginleştiremedim" endişesiyle daha fazla bekletmemesi iyi olmuş.

*

    Bu kitapta, Çin kültürü ile bizim kültür iklimimiz arasında kimi bağlantılar olduğunu gösteren bilgilere rastladığımı söylemiştim. Bunların neler olduğunu anlatmadan önce bir noktayı belirtmek isterim. Ben sonuçta, insan bilgeliğinin ortak bir kaynaktan gelişip beslendiği kanısındayım. Bu, bilgeliğin tek bir yerde doğduğu, dünyanın geri kalanına oradan yayıldığı anlamına gelmez. Benim sözünü ettiğim ortaklık, insanın insan olmaktan gelen özellikleri nedeniyle soyut düşünmenin aynı genel kurallara tabi olması. O itibarla dini düşüncenin de ortak zemini olduğu kanısındayım. Bu düşüncenin kanıtlarını, farklı mantık örgüsüyle de olsa, Rene Guenon, Frithjof Schoun ve Seyid Hüseyin Nasır gibi bilginlerin eserlerinde de görüyoruz. Aldous Huxley, "Ebedi Felsefe" diye Türkçeleştirebileceğimiz "The Perennial Philoposphy" adlı eserinde, çeşitli kutsal metinlerden yaptığı derlemelerle bunu gözler önüne serer.

    Tekrar kitaba dönecek olursam, Kılıç Ortadoğu ve Batı dünyasında dinsel ve felsefi düşüncede önemli bir yeri olan Hermes Trismegistos figürünün değişik kültür iklimlerindeki karşılıklarından söz ederken Buddha'nın da adını sayıyor.

*

    Ben, bilgelik ortaklığıyla ilgili olarak söylemek istediklerimi böylece dile getirdikten sonra, araya fazla girmemeye çalışarak, Hermes figürü ile Buddha ilişkisi hakkında yazarın sözlerini aktarmaya çalışayım.

    Kılıç, kitabının "Hermes'in Kimliği" başlıklı birinci bölümüne şu bilgileri vererek başlıyor:

    "Ortaçağ'da Hermes, zaman zaman Mısırlıların Thoth'u, Yahudilerin Uhnuh'u, eski İranlıların Hûşeng'i ve zaman zaman da Müslümanların İdris'i ile bir tutulmuştu. Hangi coğrafyada olursa olsun, bu insanlar onu insanlığa ilâhi bir mesaj getiren ve ilimlerin kurucusu bir peygamber olarak görmüşlerdi. Fakat 'Hermetizm' adıyla anılacak bir ekol ancak çok daha sonraları Mısır ve Grek geleneklerinin İskenderiye'de birleşmesinden sonra vücuda gelecektir."

*

    Kılıç, bu farklı isimler altında anılan şahsiyetin bir ve aynı kişi olup olmadığı konusunda yazarlar arasında görüş ayrılığı bulunduğunu belirtiyor.

    Kimi yazarlara göre, "Hermes" bir kişi ismi değil, tıpkı Buddha gibi bir tür unvanmış. Yani nasıl Siddharta Gautama ya da Sakyamuni adıyla bilinen şahsiyet, "aydınlanmış", "bilge" , veya "hekîm" anlamına gelen bir san ise, Hermes de öyleymiş. Sakyamuni'den önce başka Buddhalar olduğu gibi son bedenlenişinden önce de Hermes unvanını alan başka kişiler de yaşamış.

    Başka bazı yazarlara göre ise, Hermes, diğerlerine göre daha geç döneme ait ve tek bir kişiymiş. Örneğin, oryantalist Theodor Nöldeke, Hermes'le özdeşleştirilen İdris'in Andreas olduğu görüşündeymiş. Andreas da, Büyük İskender'in beraberce ab-ı hayatı aramaya çıktığı aşçısıdır. Ama birçok bilim adamı bu görüşü reddediyormuş.

    Ali Sami Neşşar, Hermes'in aslında Yeni Pythagorasçı Ammonias Sakkas olduğunu iddia ediyormuş. Yazar Kılıç, bu noktada bir dipnot düşerek bu görüşe karşı çıkıyor ve Ammonias Sakkas'ın çok daha sonraki dönemlere ait Hermesçilerden biri sayıldığı uyarısını yapıyor.

*

    İdris'in Uhnuh olduğunu ilk ileri süren, "Taberi Tarihi"yle tanıdığımız âlim Ebu Cafer Taberi olmuş. İdris'in Buddha olabileceğini ilk söyleyen de Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî olmuş.

    Yazar Kılıç bir makalesinde de şunu söylüyor: "Tarihçi Mesudî 'Hermes' kelimesinin Utarid, (yani Merkür gezegeni) demek olduğunu söylerken ona tarihî oluştan ziyâde kozmik bir yer biçer. Zaten Hind geleneğinde de bir felekî Buddha bir de tarihî Buddha bulunmaktadır. Tarihî Buddha'nın annesinin adı Maya'dır. Grek mitolojisindeki Hermes'in annesinin adının da Maia olması hayli ilginç mukayeseler ortaya çıkarır".

*

    Gerçekten de ortaya farklı karşılaştırmalar çıkması kadar akla değişik çağrışımlar da geliyor. Kendi zihnimde oluşan bu çağrışımlardan bazılarını ille de belli bir sonuca bağlamaya çalışmadan aktarmak istiyorum.

    Birûnî'nin Hindistan ve Orta Asya'da geziler ve incelemeler yaptığı biliniyor. Budizm'in Çin'e doğrudan Hindistan'dan değil, Orta Asya üzerinden gittiği de malum... Buralarda Türkçe konuşan kavimler yaşıyordu. Uygurların tarihlerinin belli bir döneminde Budist olduklarını biliyoruz. Sadece Budist sutraları ve catikleri değil, bizatihi Buddha'nın adını bile Türkçeleştirmişlerdi. Budist oldukları dönemde ona Burhan derken, sonra Farsçanın da etkisiyle "Bud" ya da "Büd" demeye başladılar. Bizim bugün kullandığımız "put" sözcüğünü kökeni budur.

*

    Ölümsüzlük suyunu arayan Büyük İskender'in Çin'e gelmediğini biliyoruz; ama gene de kimi geleneklerde Çin Seddi'ni onun yaptırdığına inanılıyor. İslâm âleminde de kimileri, Kuran-ı Kerim'in "Kehf" suresinde sözü edilen setin, Çin Seddi olduğu yorumlarını yapıyor. Gerçi tarihsel veriler bunu doğrulamıyor, ama olsun. Bu, tarihsel açıdan doğru ya da yanlış oluşundan çok, geleneksel inançların farklı kültürel kaynaklardan nasıl etkilenebileceğini gösteriyor.

    Yine Ertaş çiftinin getirdiği kitaplar arasında olan ünlü Macar Türkoloğu Arminius Vambery'nin anılarında da buna benzer bir şeye rastladım. Vambery, "Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi"nin bir yerinde bir duvardan söz ederek şöyle bir şey anlatıyor:

    "Kılavuzum Kızıl Ahund, malumatlı bir zat olmasına karşın, 'İskender Seddi' adıyla ünlenmiş bu duvarın, İskender'in emriyle cinler tarafından yapıldığına inanıyordu. Hatta bana, 'İskender bizim gibi salih Müslümanlardandı, cinler ve periler kendisine boyun eğmişler, emir ve fermanına itaat ederlerdi' diye söze başlayarak İskender'in ölümsüzlük suyunu, yani ab-ı hayatı araştırmak amacıyla karanlıklar ülkesine gittiğine ilişkin ünlü hikâyeyi anlatmaya giriştiyse de, sözüne pek kulak asmayarak duvardan bir tuğla koparmaya çalıştığımı görünce sustu."

*

    Büyük İskender Çin'e gelmediğine göre, aşçısı Andreas veya İdris'le birlikte ölümsüzlük suyunu burada aramış olamazdı. Oysa belki de gelmesi gerekirdi. Neden böyle dediğimi anlatayım:

    Bir defasında seyyah İbn Batuta'nın Beijing'e gelip gelmediğini merak etmiştim. İbn Batuta "Rıhle"sinde, ab-ı hayatın kaynağının Beijing'in kuzeyinde, Farsça "Kûh-ı Buzene" denen bir dağda olduğunu söylüyor. "Kûh-ı Buzene", hangi dağ olabilir? "Buzene" nedir? İranlı bir arkadaşıma bu sözcüğü sordum, Farsçada öyle bir sözcük olmadığını söyledi. Ama "be" harfi üç noktalı olsaymış "puzine" okunurmuş ki, o da maymun anlamına gelirmiş. Bu ipucu, sözü edilen dağın yerini tespit etmekte çok işe yaradı. Çünkü dört ünlü Çin romanından biri olan "Batı'ya Yolculuk"ta "Huaguo Dağı"ndan söz ediliyor. İsmi "Çiçek ve Meyveler" anlamı taşıyan bu dağ, "Maymun Kral Sun Wukong"un da aralarında bulunduğu birçok efsanevi varlığın yurdu... Bu dağda, bir mağaranın önünü kapatan bir şelale var. Sun Wukong da aslında, Tang hanedanı zamanında Hindistan'dan Budizmin 81 sutrasını getiren Xuan Zang'ın dört yardımcısından biri.

    Budizm'in kutsal metinlerinin, İskender'in de etkisinin olduğu Kuşan devleti üzerinden yola çıkarak Orta Asya üzerinden Çin'e getirildiğini biliyoruz.

*

    Serbest çağrışımlarıma bir son verip tekrar Kılıç'ın kitabına devam edeyim. Yazar kitabında Hermes'in kimliğine ilişkin bilgileri özetlerken şöyle devam ediyor:

    "Diğer bir görüşte ise 'Ahnaton' kelimesinin 'Uhnuh'a, 'Osiris' kelimesinin de 'İdris'e dönmüş olabileceği ihtimali ileri sürülür. Hermes kelimesi ile 'Ehram', 'Herma' kelimesi arasında da bir irtibat kurulur. Mandeistlere göre, nur meleklerinden biri olan Zehrun, güneş feleği ile özdeşleştirilirdi. Hürmüz ya da Hermez kelimelerinin buradan geldiği ve daha sonra Sabiilerce Hermes'e dönüştürülmüş olabileceği üzerinde de durulur. Çünkü Hermes-ül Mısrî'yi Sabiiler peygamberlerinden biri olarak görmekteydiler."

    Yazar Kılıç burada uzunca bir dipnot veriyor. Dipnotun bir yerinde şu bilgiyi okuyoruz:

    "… Sabiiler 7 Azar (Ocak) tarihini Hermes Bayramı olarak kutlarlar. Mecritî'nin 'Gâyetü'l-Hekîm' isimli eserinin Sabiiler üzerine olan yedinci bölümünde 'Tabiat-ı Tamme' bizzat Hermes'e atfedilir ve ona yapılan şöyle bir münacaat aktarılır…" En başta aktardığım münacat işte budur: "Biz seni bütün isimlerinle Arapça ey Utarid, Farsça ey Tir, Latince ey Harus, Yunanca ey Hermes, Hinduca ey Budd diye çağırırız."

    Sabiiler Hermes'e "Buzasaf" diyormuş. Kılıç, "Buzasaf" ile "Buddha" ismi arasında etimolojik bir benzerlik olduğunu kanısında.

*

    Mahmut Erol Kılıç'ın kitabında bu bilgilere rastlayınca şunu düşünmeden edemedim: Türkiye ile Çin, muazzam Asya kıtasının iki ucunda yer alıyor. Aramızda coğrafi bakımdan büyük bir mesafe var. Fakat tarihsel olarak ilişkilerimiz çok sık olmuş. Araya zaman etkeni girince uzun yüzyıllar Türkiye Türkleri ile Çin arasında fazla iletişim olmamış. Budizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülükle beraber Çin'de dinsel nitelikli geleneksel düşüncelerin üç kaynağından biri. Türkler geçmişte Budist oldukları için Buddha pek yabancımız sayılmaz. Ama sonra kabul ettiğimiz İslam dininde nebi sayılan Hz. İdris ve yerleştiğimiz Akdeniz coğrafyasında önemli bir şahsiyet olarak görülen Hermes üzerinden de bir bağlantımız var. Yani, birbirimize sandığımızdan da yakınız.

*

    Hermes, İbranilerde Hanok, yani "Yol'da Yürüyen" olmuş. Kuran'da da İdris "Gizli Yolu Öğreten" diye karşımıza çıkmış. "Tao" da yol demek değil mi? Çin'de en eski Hermetik öğretiler Taoculuk ve Yin-Yang felsefesi... "I Ching" de önemli bir yer tutuyor.

    Bunları Çinliler ile Türkler arasındaki bağları vurgulamak amacıyla öne çıkarıyorum. Yoksa hepimiz birbirimize sandığımızdan da yakınız.

    Mahmut Erol Kılıç, Hermes ile Buddha'nın aynı şahıs olarak görüldüğüne işaret ettikten sonra şunu ekliyor:

    "Ayrıca İskandinav mitolojisinde geçen Odin, Woden veya Wotan'ın Romalılar tarafından Mercurius'a çevrildiği diğer bir görüştür. Aztek medeniyetindeki Quatzzalcuhuatl figürünün Hermes figürü ile ortak yönleri de vardır. İrlanda ve Kelt mitolojisinde ise Lug'a tekabül ettiği ileri sürülmektedir."

*

    Günümüzde Türkiye'den uçağa binen kitapseverler yanlarındaki eserleri 10 saat sonra Çin'e getirebiliyor. Elektronik ortamda bilgilere daha da çabuk ulaşıyoruz. Eskiden kültür kaynakları bu kadar hızlı hareket edemiyordu. Ama insanlık ulaşım ve iletişim araçlarının daha yavaş çalıştığı zamanlarda da birbirini etkiledi. Bu belki yüzlerce, binlerce yıl içinde yapıldı. Ama sonuçta bugün hepimiz ortak bir bilgeliğin mirasçıları olduğumuzu fark ediyoruz.

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China