CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Beijing Kitap Fuarı'nda
  2010-01-20 09:47:04  cri

    Türkiye'de bulunmadığım zamanlar hariç tutulacak olursa, İstanbul Kitap Fuarı'nı başladığı yıldan beri hiç kaçırmadım. Yurtiçinde ve yurtdışında bulunduğum çeşitli kentlerde de kitap fuarlarını hep izlemeye çalıştım. Kitap yayıncılığının en önemli etkinliği sayılan Frankfurt Fuarı'na da imkân buldukça gittim.

    Dünyadaki en önemli kitap fuarlarından biri de Beijing'de düzenleniyor. O nedenle arkadaşım Chen Zhubing beni Beijing Kitap Fuarı'na davet edince çok sevindim. Matbaanın icat edildiği ülkede yapılan kitap fuarlarını merak ediyordumFuarın başlamasına daha epeyce zaman vardı. Fuara davetiyeyle giriliyor. O yüzden bana vakitlice bildirdi ki, görmek istersem davet ayarlanabilsin. Bunu konuştuğumuz zaman daha geçen yılın Aralık ayı başlarıydı. Fuar zamanını beklemeye başladık. Zhubing'in fuar heyecanının ayrı bir nedeni de vardı, çünkü yeni bir kitabı yayınlanacaktı.

    Chen Zhubing, Türkçeden Çinceye ve Çinceden Türkçeye çeviri yapan başarılı bir çevirmen. Türkiye'de kaldığı 10 yılın kazandırdığı sözlü dil becerilerini, yazılı dilde de aynı ustalıkla kullanıyor.

    Zhubing neredeyse bir yıla yaklaşan bir süredir Orhan Pamuk'un "Masumiyet Müzesi" adlı romanını çeviriyordu. Çeviriye koyulmadan önce kitabı birkaç defa okudu, ön hazırlıklar yaptı… Her bölümü bitirdikten sonra geri dönüp kontrol ediyordu. Çeviri tamamlanınca da defalarca gözden geçirdi, tekrar tekrar inceledi. Daha önce yaptığı bölümlere yeniden yeniden döndü. Sonunda kendi gönlü de yaptığı metne razı olunca yayınevine teslim etti. Yayınevi, kitabının çıkışının Ocak ayındaki fuar zamanına denk getirileceğini söylemiş. Zhubing, daha önce de Orhan Pamuk'un ilk romanı "Cevdet Bey ve Oğulları"nı yine böyle ince eleyip sık dokuyarak çevirmişti. Şimdi yazarın Nobel ödülünü aldıktan sonra yayınladığı ilk kitabını Çinceye çevirmiş oldu.

    Ben Çince bilmiyorum, o nedenle kendi başıma bir fikir edinme imkânım yok. Ama kitabın Çince editörüne sordum; dilinin son derece düzgün ve akıcı olduğunu söyledi. Bunu özellikle öğrenmek istedim, çünkü Orhan Pamuk'un kitaplarını özgün dilinden okuyanlar üslûbunu, cümle kuruluşlarını öteden beri eleştirir. Bu eleştirilere karşı o da, yanlış hatırlamıyorsam "Ben Türkiye'deki okuyucular için değil, dünyadakiler için yazıyorum" mealinde bir cevap vermişti. Bu yaklaşım tabii ki tartışılabilir; ama gerçek olan şu ki, yazarın kitaplarını başka dile aktaran çevirmenler kendilerini, metni cümle kuruluşları açısından herhangi bir eleştiriye meydan vermeyecek şekilde yeniden üretmek zorunda hissediyor. Bütün bunlar düşünülünce, yayınevinin çevirmen seçiminde son derece isabetli davrandığını söylemek isterim, çünkü Zhubing'in en küçük ayrıntılarda bile ne kadar özenli davrandığına birinci elden tanık oldum. Aynı dikkati "Cevdet Bey ve Oğulları"nda da göstermişti.

    2010 Beijing Kitap Fuarı 8 Ocak'ta açıldı. Biz de fuarın ikinci günü gittik. Girişte kitabın editörü tarafından karşılandık ve doğruca yayıncının standına gittik.

    Kitabı Shanghai merkezli Century Publishing grubu bünyesinde yer alan Horizon Media yayınlamıştı. Standa sıra sıra "Masumiyet Müzesi" dizilmişti. Bu Zhubing'in kitabını ilk görüşüydü. 11 aylık emeğinin ürününü ilk kez eline alıyordu. Doğrusu duygularını yüzünden okumak pek kolay değildi, ama böyle bir yıllık emeklerle kitap çevirmiş biri olarak, neler hissediyor olabileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyordum.

    Yayınevi, kitabın okuyucuyla buluşması dolayısıyla "Turkish Mum" adlı restoranda bir akşam yemeği verecekti. Biz de Zhubing ile Fuarı dolaşmaya çıktık.

    Fuar alanı olarak iki büyük salon ayrılmıştı. Birinci salonda Beijing dışından gelen yayınevleri, ötekinde de merkezi Beijing'de bulunan yayınevleri stant kurmuştu. Fuara Çin'in ana kesimindeki 500'ü aşkın yayıncılık kuruluşunun yanı sıra Hong Kong, Makao ve Taiwan bölgelerindeki 200'den fazla yayınevi katılıyordu. Ayrıca, yurtdışında Çince kitaplar satan 100'ü aşkın kitapevi de bulunuyordu. Fuar yetkilileri, bu yılki etkinliğin katılım açısından rekor düzeye ulaştığını söylüyor. 

    Katılımcı sayılarına bakılınca ortaya düşündürücü bir durum çıkıyor. Çin gibi çok eski kitap kültürüne sahip ve nüfusu, dolayısıyla da okuyucu sayısı çok fazla olan bir ülkede fuara katılan yayınevlerinin sayısı azmış gibi görünüyor. Bildiğim kadarıyla Türkiye'deki yayınevlerinin sayısı 2 bini geçiyor. Üstelik Türkiye'de okuyucu sayısının sürekli azaldığından, yayıncılığın giderek daha büyük güçlüklerle karşılaştığından söz edilir. Böyle olunca Çin'deki yayınevlerinin sayısının daha fazla olması gerekmez miydi?

    Sorunun cevabı, herhalde Türkiye'deki ve Çin'deki kitap sektörlerinin yapısında yatıyor. Aslında Türkiye'deki yayıncılığa "sektör" demek doğru mu, bunu da pek kestiremiyorum. Çünkü "yayıncılığın sektörleşmesinden" söz edilen bir yerde, sektör olma durumu henüz gerçekleşmemiş demektir. Dahası bunu bilmek için terim tahlillerine de gerek yok. Türkiye'deki kitap yayıncılığıyla azıcık ilgilenmiş olan herkes, az sayıdaki bazı örnekler dışarıda bırakılacak olursa, yayınevlerinin ezici çoğunluğunun küçük kuruluşlar olduğunu bilir. Hatta çoğu zaman bir ya da iki kişi tarafından işletilen bir yayınevine kuruluş demek bile yanlış olabilir. Dolayısıyla yayınevlerinin sayısı fazla, ama güçleri sınırlı… Burada bunun nedenlerini tartışmıyorum, sadece mevcut duruma işaret ediyorum.

    Çin'de ise yayınevlerinin büyük çoğunluğu Türkiye'dekilerle kıyaslanamayacak kadar büyük işletmeler. Tabii ki küçük yayınevleri de var, ama asıl ağırlıklı olanlar büyük kuruluşlar. Bunların önemli bir bölümü de kamu mülkiyetinde...

    Fakat önümüzdeki dönemde kitap yayıncılığında yeni oluşumların görüleceği tahmin ediliyor. Çünkü Çin Devlet Konseyi, ya da bizdeki karşılığıyla söyleyecek olursak hükümet, yayıncılığın geliştirilmesi için bir dizi yeni politikalar belirledi. Buna göre, kamu işletmesi niteliğindeki Çin yayınevleri yerli ve yabancı özel işletmelerle de işbirliği ve ortaklıklar kurabilecek; yurtdışında faaliyet gösterebilecek; yabancı ülkelerde, sermayesinin bir bölümü ya da tamamı kendisine ait olan yayıncılık şirketleri oluşturabilecek. Bu ve daha başka önlemlerle Çin yayıncılığı önümüzdeki dönemde çok daha canlanacak.

    Aslında Çin yayıncılığına bakınca, bu piyasanın daha şimdiden çok canlı olduğu söylenebilir. Doğrusu, Beijing'deki büyük kitapevlerini belirgin bir gıpta duygusu hissetmeden gezemiyorum. Evet, baskı ve satış sayısı az olmasına rağmen, Türkiye'de yayınlanan kitaplarda çeşit bolluğu var; ama asıl çeşidi burada görmek gerek.

    Fuar alanını gezerken bu imrenme hissini daha yoğun olarak duydum. Çince bilmediğime en çok bu fuarı gezerken üzüldüm. Şöyle sular seller gibi Çince bilseydim de bütün bu envai çeşit kitap içinden seçtiklerimi alıp okuyabilseydim…

    Sonra aklıma kitap dostu bir arkadaşımın söyledikleri gelince, belki de Çince bilmeyişimin bu cennet içinde aklımı korumama yardımcı olduğunu düşündüm. İstanbul Kitap Fuarı'na giden dostum, almak istediği o kadar çok kitabı almaya parası yetmediği için delirecek gibi oluyormuş… Peki ya burada olsaydı? Bütün bu kitapların dilini anlayıp da almak istese ne yapardı acaba? İyi ki perakende satış yapılmıyor.

     Fuar sadece meslek erbaplarının görüşmesine, iş ilişkileri kurmasına ve toptan siparişler vermesine imkân sağlıyor. Bizdeki kitap fuarları gibi, tek tek okuyuculara perakende satış yapılmıyor. Beijing Uluslararsı Kitap Fuarı'nın son gününde perakende satış da varmış. Ama bunda yok.

    2010 Beijing Kitap Fuarı'ndaki stantların sayısı bu yıl 2283'e ulaşmış. Stant sayısında geçen yıla göre 200'lük bir artış olmuş. Sergi alanlarının toplamı da 46 bin metrekareyi bulmuş.

    Hong Kong, Makao ve Taiwan bölgelerinden 200'ü aşkın yayıncılık kuruluşu, Fuara 7 bin çeşitten fazla kitap getirmiş. Singapur, Japonya ve Tayland gibi ülkelerde Çince kitaplar satan kitapevleri de sipariş vermeye gelmiş.

    4 günlük fuarda yeni kitapların tanıtımının yanı sıra, yayın hakları satışı ve çeşitli forumlar da yapıldı. 23'üncüsü yapılan 2010 Beijing Kitap Fuarı, Çin'deki yayıncılık sektörünün gelişme yönünü gösteren bir "rüzgârgülü" olarak nitelendiriliyor.

    Az önce, Beijing'de yapılan bir başka kitap fuarından söz ettim. Bizim gezdiğimiz fuara başka ülkelerden de katılım olduğu halde, uluslararası nitelikte değil. Daha çok Çin'i ve Çince konuşulan dünyayı ilgilendiriyor. 30 Ağustos ile 3 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan öteki fuar, Beijing Uluslararası Kitap Fuarı adını taşıyor. Bu yıl 17'ncisi yapılacak olan bu fuar, dünyadaki dört büyük kitap fuarından biri sayılıyor. Öteki üçü, Frankfurt, Londra ve Book Expo America. Meksika'daki Guadalajara Fuarı da bu alandaki önemli etkinliklerden biri sayılıyor. İstanbul Kitap Fuarı'nın bu listedeki yerinin nerede olduğunu bilmiyorum.  

    Çin yayıncılığının dünyada büyük ilgi uyandırması doğal… 1 milyar 300 milyonluk nüfusu ve bu büyük nüfus içinde okuyucu oranının yüksek olmasıyla kitap satışları açısından büyük fırsatlar sunuyor. Az satan bir kitap bile, başka ülkelerde "çok satanlar" listesindeki kitaplardan fazla alıcı buluyor. O bakımdan dünyada yayıncılık açısından önde gelen ülkelerin Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'yla yakından ilgilenmeleri anlaşılır bir şey. Ayrıca, bu fuar Asya piyasasına giriş bakımından da bir anahtar olarak görülüyor.

    Beijing'deki büyük kitapçıları gezdiğinizde çeviri kitapların çok fazla olduğunu ve giderek arttığını görüyorsunuz. Çin'de yayınlanan çeviri kitapların özgün adı genellikle kapağa da yazıldığından, Çince bilmeseniz bile kitabın çeviri olduğunu anlıyorsunuz.

    Yönetimin İngilizce öğretimine önem verilmesi kararı almasıyla, bu dilin konuşulduğu ülkelerin edebiyatlarınca üretilmiş eserlerin sayısı büyük bir hızla artmaya başladı. İngilizce yazılmış klasik kitaplar, ya da başka dillerde yazılan klasik kitapların İngilizce çevirileri bol bol ve ucuz fiyata bulunabiliyor. Tabii çevrilenler sadece İngilizceden değil. Daha pek çok başka dilden çeviriler yapıldığını ben kitapçılara yaptığım ziyaretlerden de anlıyorum.  

    Haliyle bu çeviri dalgası içine, çoğu iyi okuyucunun pek nitelikli sayamayacağı kitaplar da karışıyor. Rowlings'in "Harry Potter" dizisi, 7 milyon satarak Çinli yayıncısının satış rekoru kırmasını sağlamış. Dizinin bazı kitapları sınav zamanında yayınlandığı halde öğrenciler kitapçıların önünde kuyruk oluşturmuş. Dan Brown'un "Da Vinci Şifresi" ve Bill Clinton'un "Yaşamım" adlı kitabı da "çok satanlar" arasına girmiş. "Da Vinci Şifresi"nin kazandığı satış başarısı, Dan Brown'un öteki kitaplarının da çevrilip yayınlanmasını getirmiş. 2000 yılından beri Çin'de 100 binden fazla yabancı kitap yayınlanmış.

    Nanjing merkezli Yilin yayınevinin yayın hakları bölümü müdürü Zhao Wei, Çinli okuyucuların en çok çağdaş edebiyata, anılara ve sosyal bilimlerle ilgili konuları işleyen kitaplara rağbet ettiğini söylüyor. O nedenle, daha önce klasik eserleri yayınlamayı tercih eden Çinli yayıncılar da bakış açılarını değiştirmeye başlamış. Zhao "Klasik edebiyat eserleri yayınlamaya devam edeceğiz. Ama son yıllarda bunlar pek de iyi satmıyor. Bu yüzden biz de okuyucuların tercihleri doğrultusunda hareket ederek daha fazla 'çok satar' türde kitaplar yayınlıyoruz" diyor.

    James Wallers'ın "The Bridges of Madison Country" adlı kitabı, bildiğim kadarıyla Türkçeye çevrilmedi. Daha sonra kitap filme çekilince, "Madison İlçesinin Köprüleri" olarak çevrilebilecek ismine Türkçede "Yasak İlişki" adı yakıştırılmıştı. İşte Çin'de İngilizceden çeviri kitapların satış açısından ilk başarılı örneği 1990'lı yıllarda bu kitapla olmuş. Önce 700 bin satan kitap filme çekilince satışı daha da artmış.

    Yapımcılığını ve başrol oyunculuğunu Clint Eastwood'un yaptığı, Meryl Streep'in de rol aldığı sıradan bir romantik dramaya temel oluşturan bu kitabın neden bu kadar çok sattığını anlamak kolay değil. Halk Edebiyatı yayınevince yayınlanan kitabın başarısını, yayınevinin satış müdürü şöyle açıklıyor: "Kitap, ülkenin birçok önemli değişimler geçirdiği, geleneksel değerler ile dışa açılma politikasının getirdiği liberalleşme fikirlerinin çatıştığı bir dönemde yayınlandı. Halk, bu türden seçeneklerle karşı karşıya kalan Batılıların ne yaptığını merak ediyordu."

    Bu kitabın kazandığı satış başarısı üzerine yayınevleri daha fazla "çok satan" türde çeviri kitaplarına yönelmiş. Ama bütün seçimler aynı başarıyı yakalayamamış. Bazan, çok satacağı sanılan kitaplar fiyaskoya uğramış. Örneğin Amerikalı macera-gerilim romanları yazarı Stephen King, Çinli okuyucuların beğenisine hitap etmemiş.

    Bu türden kitaplarda ciddi bir artış olmasına rağmen, gene de nitelikli kitaplar yüksek sayılarda yayınlanıyor. Çin'de seçkin okuyucuların bulacağı iyi kitaplar her zaman çok sayıda var.

    Beijing Uluslararası Kitap Fuarı, sadece yabancı yayıncıların kitaplarını Çinli yayıncılara satacağı bir platform olmakla kalmıyor; aynı zamanda Çin kitaplarının da yabancı yayıncıların karşısına çıktığı bir sahne işlevi görüyor. Asya'da, Çin dışında Çince konuşulan bir dizi ülke var. Bu ülkelerde Çin'den alınan kitaplar satıldığı gibi, oralarda da Çince kitaplar yayınlanıyor. Beijing Uluslararası Kitap Fuarı bu yayıncılar için önemli fırsatlar sunuyor.

    Ama fuarın cazibesi sadece Çince kitap yayınlayanlara uzanmakla kalmıyor. Dünyanın pek çok ülkesinden yayıncılar, yayın hakları satmak için fuara katıldığı kadar, yayın hakkı satın almak için de geliyor. Son zamanlarda giderek daha çok Çin kitabının çevirisinin yabancı ülkelerde yayınlandığı görülüyor. Önümüzdeki yıllarda bu kitapların sayısının artmasını beklemek gerekir. Çin'in artan ekonomik gücü, her alanda olduğu gibi yayıncılıkta da dikkatlerin bu ülkeye yöneltilmesini sağlıyor.

    Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'nın önemi de buna uygun olarak arttı. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı ülkelerden katılımlar sürekli olarak yükseliyor. ABD'den sonra en çok İngilizce kitap yayınlanan ülke olan Hindistan'daki yayıncılar Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'nı çok yakından takip ediyor.

    Fuar, Beijing Olimpiyat Oyunları nedeniyle 2008 yılında Tienjin kentinde yapılmıştı. 2009'da gene Beijing'e döndü ve katılım düzeyinde önemli artışlar meydana geldi. 2010 yılındaki fuarda da katılımcı sayısı bakımından rekor kırılması bekleniyor. Bazı Amerikan fuar organizatörleri, sektör yayınlarına verdikleri ilanlarda, Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'na katılacak yayınevleri için anahtar teslimi stant kurmayı içeren paket programlar sattıklarını duyuruyor.

    Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'ndan söz ederken, insanın aklına ister istemez Türk yayıncıları da geliyor. Başka ülkelerin yayıncıları böyle hazırlanırken acaba bizden katılım olacak mı? Belki de daha önceki yıllarda Türkiye'den katılım olmuştur. Özel bir araştırma yapmadan bunu bilme imkânım yok. Ama Türk yayıncılarının Frankfurt Fuarına katıldıklarını bilmek için herhangi bir özel çabaya gerek bulunmuyor. Tabii benim bilgisizliğim de olabilir, ama eğer dişe dokunur bir katılım olsaydı, kitaba meraklı bir insan olarak ille bir yerden kulağıma çalınmış olması gerekirdi.

    "Türkiye'deki yayınevlerinin eti ne budu ne? Nasıl ta Beijing'e gelip katılsınlar?" denebilir.

    Bu sözler haklı da sayılabilir. Ama her yıl birçok yayıncının Frankfurt'a gittiği biliniyor. Hatta kimilerinin yayıncılıkla ilgili pek somut faaliyetler yapmasalar da "Fuarda Frankfurt'taydım" diyebilmek için gittikleri konuşuluyor.

    Demek ki, böylesi etkinliklere katılmak için yapılacak masraflar pek o kadar göze alınamayacak cinsten değil. Ayrıca, Beijing'e gitmekle Frankfurt'a gitmek arasında mali bakımdan çok büyük farklar yok. Yeter ki bununla ilgili düzenlemeler yapılsın. Bunun için de Yayıncılar Birliği'nin girişimiyle uygun düzenlemeler yapılabilir. En azından "sektör temsilcisi" denebilecek kuruluşlar düzeyinde katılım olabilir. Yoksa uluslararası piyasada tutulan Çin kitaplarını gene Batılılar üzeriden alıp Türkiye'de yayınlamaktan başka yol kalmayacak. Çoğu alanda zaten birbirimizi Batılıların prizmasından kırılıp geçtiği şekliyle tanıyoruz. Artık doğrudan temasların zamanı geldi de geçiyor.

    Beijing Uluslararası Kitap Fuarı'nda bizim herhangi bir varlığımız dikkat çekmezken, başka ülkeler fuarın onur konuğu oluyor. 2005'ten beri onur konuğu olan ülkeler sırasıyla şöyle: Fransa, Rusya, Almanya, Yunanistan ve Kore. 2010 yılında onur konuğu ülke ise Arjantin olacak.

    Yayıncılığımızın zor durumda olduğu herkesin malumu, ama iflasın eşiğindeki Yunanistan'da, bizden de beter ekonomik sıkıntılarla boğuşan Arjantin'de daha mı iyi? Fakat bu ülkeler girişimleri devlet eliyle yaptı. Zaten bu işler böyle oluyor. Türkiye'nin Frankfurt Kitap Fuarı'na onur konuğu olması da o sayede mümkün olmuştu. İnşallah Türkiye'yi de Beijing Uluslararsı Kitap Fuarı'nda onur konuğu ülke olarak görürüz.

    Beijing Kitap Fuarı'nın iki büyük salona yayılmış stantlarını gezdikten sonra, Orhan Pamuk'un kitabını yayınlayan yayınevinin çalışanlarıyla birlikte Beijing'in Chaoyang semtindeki Sanlitun Caddesi yakınlarında bulunan "Turkish Mum" restoranına gittik. Yemekte çeşitli Çin gazetelerinin kültür-sanat bölümünde görevli gazeteciler de vardı.

    Yemeğin ilerleyen saatlerinde Orhan Pamuk üzerine bana da bazı sorular soruldu. Doğrusu bu sorulara cevap vermeden önce belli bir tereddüt geçirmedim değil. Çinli dostlarımız, Çin'de Türkiye hakkında pek fazla şey bilinmediğine işaret ediyordu. Çinlilerin çoğunun Türkiye hakkında bildikleri bir önceki dünya şampiyonasında futbol milli takımımızın dünya üçüncüsü olması ve Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü almasıymış. "Bu durumda, Pamuk'un ödül alması ve ondan sonra kitaplarının daha fazla yayınlanması Türkiye'nin tanıtımına yapılmış katkıdır" dediler. Buna itiraz etmedim. Orhan Pamuk'un bütün kitaplarını okumuş ve edebi değerine fazla ikna olmamış bir insan olarak bu konuda bir tartışmaya girmeyi gerekli görmedim. Sadece edebi değeri konusunda Türkiye'deki aydınların bir bölümünün yurtdışındaki aydınlardan farklı düşündüğünü söyledim ve Nobel ödüllü olmayan çok değerli yazarlarımız olduğunu belirterek bazı isimler saydım.

    Yayınevi editörlerine bunun dışında da söylediğim bir şey oldu: Çevirmen olarak çok isabetli bir seçim yapmışlardı. Çin yayınevlerinin Türkiye'den daha çok yazarın eserini çevirtip yayınlamaları ve bütün bu eserlere Chen Zhubing gibi başarılı çevirmenler nasip olmasını dilerim.

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China