Oysa ben manolyaları hep Zeki Müren'in şarkısındaki o nazlı çiçek gibi bilirdim.
MANOLYA GELİN
Geçen hafta Uluslararası Heykeller Parkı'nda manolyaların bulunduğu alana bakmıştım. Bu hafta sonu da oradaydım. Manolyalara üst üste iki hafta, yalnızca güzellikleri için bile gidilir. Ama benim başka bir nedenim daha vardı.
Saymadım ama, o alandaki manolya ağaçları yüzlercedir. Bir tanesi tâ uzaktan dikkatimi çekmişti. Beyaz beyaz açmış, adeta bir gelin gibi süslenmişti. Yanına gittim. İnsanı büyüleyen bir letâfeti vardı. Elimde olmadan bir süre sadece bu ağaca baktım. Neredeyse bütün çiçeklerine tek tek eğildim.
NAZLI ÇİÇEK
Sonra yavaş yavaş çevreme bakınmaya başladım. Acaba diğer ağaçların ahvâli nasıldı? Beş-on metre ilerideki bir ağacın üzerinde de tek-tük çiçekler vardı. Ayrıca iri iri tomurcuklar da takınmıştı. Ama, bunun gibi sereserpe açmış değildi. Sanki biraz nazlanır gibi bir hali vardı. Aslında açmaya istekli ama, teşvik bekliyor gibi. Yani yapmak istediği şeyi bile egosunu okşatarak, kendini pışpışlatarak yapacak. Zeki Müren'in nazlı çiçeği bu olsa gerek... Oysa manolya gelin, kendi içinden geldiği gibi davranmış. Hiçbir hesaba kitaba girişmeden hepsinden önce varını yoğunu ortaya koymuş.
İÇİNDEN PAZARLIKLI
Sonra öteki ağaçlara da göz gezdirmeye başladım. Bunların açılmış çiçekleri yoktu, ama bazılarının üzerinde tomurcuklar vardı. Kimi tomurcuklar daha iri, kimileri daha küçük. Sanki ağaç ne yapacağına karar verememiş. "Açsam mı açmasam mı?" diye düşünüyor, bir iki-iri tomurcukla deneme yapıyor gibi. Bunları birer algılayıcı olarak kullanıp duruma bakıyor. Hava ısınırsa ötekileri de açacak, ama soğursa kendini tehlikeye atmamış olacak.
Bazı ağaçlar daha da temkinli. Onlar sadece birkaç küçük tomurcukla sondaj yapıyor. Demek ki, bunlar en fazla bir-iki tomurcuğu feda edebileceği hesabını yapmış. İçinden pazarlıklı bunlar.
HER DEVRİN MANOLYASI
Bir de adamakıllı sağlamcı olanlar var. Dalları birer sopa gibi. Nesi var nesi yoksa içinde tutuyor, dışarı bir şey belli etmiyor. Soğuk çıkarsa, hiç don yemeyecek, bir şey kaybetmeyecek. Öylece durmuş, sinsi sinsi ötekilere bakıyor. Belki de içlerinden diğerleriyle alay bile ediyordur bunlar. Hele o cesur güzeli hem küçümsüyorlardır, hem de için için kıskanıyorlardır.
Herkesin az veya çok fikrini açıkladığı, biraz da olsa rengini belli ettiği bir toplulukta, bunlar ne olumlu ne olumsuz hiçbir şey söylemiyor. Ketum. Duruma bakıyor. Havalar ısınırsa, ne âlâ; o da açılacak. Yok, soğursa, istifini bozmayıp, uslu uslu duracak yerinde. İşte o zaman o öncülük eden, kendini ortaya atan kahraman ağacın vay haline. Bütün çiçekleri donup simsiyah olacak. O zaman bunlar içlerinden şöyle konuşur: "Doğrusu hak etti! Neredeyse sadece çiçek açmakla kalmayacak, ağaç olduğunu bakmadan bir de oynayıverecek! Çek cezanı bakalım!"
Eyyamcı bunlar, her devrin manolyası...
ÖNDER SORUMLULUĞU
Geçen hafta manolya ağaçları arasında dolaşır, onlara bakarken, bu güzel bitkinin de tıpkı insanlar gibi davrandığını düşünmeden edemedim. Galiba sadece insanlar ile manolyalarda değil, bütün canlılar dünyasında böyle bu. Kimileri bazı şeyleri başkalarından önce seziyor, hissediyor, farkına varıyor, biliyor; kimileri ise geç kalıyor. Başkalarından önce içinde bu dönüşümü yaşayanların kimileri öz çıkarlarını düşünmeden, kendilerini öne atıyorlar. Öncülük, önderlik doğanın düzeninde var demek ki.
BİR HAFTA HESAP YAPMIŞLAR
Bu hafta sonu da parkta manolyaların bulunduğu alana gidişimin nedeni, daha ne kadarının açtığını, geçen hafta ile bu hafta arasında fark olup olmadığını görmek içindi. Aradan geçen bir hafta boyunca havada, çiçeklere zarar verecek bir değişiklik olmadı. Böyle bir mevsimde bir hafta önemli bir zamandır. "Herhalde pek çok ağaç çiçeklenmiştir" düşüncesiyle gidip bakmak istedim.
Doğrusu, o alana yaklaşırken o ilk öncüye daha birçoğunun katılacağını umuyordum. Uzaktan beyazlı morlu renklerin beni karşılayacağını sanmıştım. Yanılmışım.
O ilk ağaca, nazlı davranan öteki de katılmış; mor renklerle süslenmiş. Beyaz geline hayranlıkla bakanları görmemiş olamaz. Tomurcukları iri olan ağaçlar da yapraklarının ucunu açmış. Küçük tomurcukları olanlar, bazı tomurcuklarını irileştirmiş. Diğer bir iki tanesi ilk tomurcuklarını çıkarmış. Fakat o en tedbirli, en ketum, en sağlamcı, en hesaplı olanlarda henüz bir hareket yok. Hâlâ "Dur bakalım, belli mi olur" hesabı içindeler. Üzerinde küçücük bile olsa tek bir tomurcuk olmayan o ağaçlara kızgınlıkla baktığımı fark edince, kendimi kınadım. Ama, kimileri o gelinin bir metre uzağında duruyor. Toprağı aynı toprak, havası aynı hava. Bu kadar da olmaz ki!..
ORTAK AD
Demek ki, manoyla deyip geçmemek lâzımmış! Hem ansiklopediye baktım, birçok türü varmış. "Manolya", zaten bitkiler aleminde takım adı: Magnoliophyta takımına dahiller. "Kapalı tohumlular" da deniyormuş. O temkinli olanların bunca kapalı oluşlarının nedeni bu olabilir mi? Sınıf olarak Magnolipsida sınıfına, yani "iki çeneklilere" dahiller. Bu da onlara "iki ihtimali de düşünme, hesapçı olma" özelliği mi katıyor acaba? Takım adı Magnoliles imiş. Hepsinin ortak adı buradan geliyor, soyadları gibi. Ama soyadları aynı olsa da aile içinde karakter farkı büyük. Familyası Magnoliaceae, cinsi de Magnolia. İşte bu cinse mensup pekçok tür var. Buradakiler beyaz ve mor çiçekli. Baktığım kaynakta doğru teşhis edebildiysem, beyazın botanik bilimindeki adı Magnolia wieseneri, öteki ise Magnoli soulangeana.
PIERRE MAGNOL NE DERDİ?
Aslında türlerin doğal yetişme alanı oldukça darmış. Kuzey Amerika'nın doğusu, Orta Amerika, Batı Hindistan ile Doğu ve Güney Doğu Asya'yı içeriyor. Yani, Çin doğal olarak yetiştiği bölgeler arasında. Çin'e özgü bir de "herdem yeşil Çin manolyası" var. Bunun botanikteki Latince adı magnolia devavayi.
Manolya, tür adını Fransız botanikçisi Pierre Magnol'dan alıyormuş. Acaba Pierre Magnol, adını verecek kadar yakından tanıdığı bu bitkilerden kimileri hakkında ettiğim bu sözleri duysaydı ne derdi?
O ne derse desin, ben manolya mevsiminin başladığı Beijing'de bulunan dostlara bu güzelliği kaçırmamalarını, şu sıralarda buraya gelecek olanlara da imkanları varsa gezilerini manolya zamanına denk getirmelerini öneririm.
Bejing'de Zaman'da gelecek hafta tekrar buluşmak üzere.