UÇURTMA ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİLDİR
Önceki günlerde uçurtmalar, semâyı yoklamaya çıkan izciler gibi tek tük görülüyordu. Ama ataları anma bayramının kutlandığı Qingming günüyle beraber, bütün uçurtmalar, soğuk Beijing kışı boyunca bekledikleri yerden çıkıp adeta göğe huruç etti. Yeşillisiyle allısıyla, kuyruklusuyla saçaklısıyla, her biri üstâdlarının yönetiminde gökyüzüne çıktı.
Uçurtmanın üstâdı olur mu?
Uçurtma yönetmek ne demek?
Evet, uçurtmanın üstâdı da olurmuş, "yönetim" denebilecek teknik beceri isteyen uçurtmalar da olurmuş!..
Uçurtmanın çocuk oyuncağı olmadığını ben Çin'de öğrendim.
DİLEK UÇURTMASI
Oysa bizim çocukken kendi yaptığımız uçurtmalar ne kadar basitti! Renkli kağıt alamazsak çıtaları gazete kağıdıyla kaplar, yapışkan bulamazsak annemizden istediğimiz unla sulu hamur yapar onunla yapıştırırdık. Bizim uçurtmalarımızı uçurmak öyle ince ustalık gerektirmezdi, ama bizim de kendi cirmimizce marifetlerimiz yok değildi. Örneğin, uçurtmayla dilek tutardık. Bir kağıda dileğimizi yazar, uçurtmanın ipine takar, rüzgârla yukarı tırmanıp uçurtmaya ulaşmasını beklerdik. Ulaşırsa dileğimiz tutacak demekti. Artık "dilek uçurtması" olurdu o.
UÇURTMA PİLOTU
Buradaki uçurtmaları ise nasıl anlatmalı! Gökte ejder gibi uçanını mı istersiniz, yoksa ipe bağlı sayısız küçük kuş misâli sürü olup kaynaşanını mı!... Hele bazılarını uçurmak için adeta küçük çaplı bir pilot eğitimi almış olmak gerek. İki iple ya da dört iple yönetileni ve bu ipler marifetiyle hüner icra edenleri var. Türk Yıldızları gibi yüreğinizi ağzınıza getirmeseler de, bunlar da kendi çapında hava akrobasisi yapıyor.
Öyle olunca iş çocuk oyuncağı olmaktan çıkıyor. Zaten burada uçurtmayı çocuklardan ziyâde yaşını başını almış insanlar uçuruyor. Çocukların elinde, bizim küçükken uçurduğumuzdan pek de hallice olmayan uçurtmalar var. Ama marifetli olanları üstâdlar uçuruyor.
ANORMAL NORMALLİK
Bizde uçurtma uçuran, topaç çeviren orta yaşın üzerindeki insanlara herhalde biraz acıyarak bakılır. Kahvehâne gibi tek cinse özgü kapalı ve sağlıksız mekânlarda toplanma ise normalin de normalidir. O kadar normaldir ki, artık bu kadarı anormalleşmiştir.
Burada açık havada yapılan bu tür etkinliklerle her yaştan insanın meşgul olduğunu görünce ben de pek heveslenmiştim. Kendime bir uçurtma ve ip ile ipin düzenli bir şekilde sarılacağı, böylece kolayca bırakılıp toplanabileceği bir düzenek aldım. Niyetim zamanım elverdiğince parka gidip uçurtmamı sâkin sâkin uçurmaktı.
GÖNLÜ YERDE OLANIN GÖZÜ ASUMÂNA ÇIKAR
Parkta kendi uçurtmamı uçururken, hâliyle diğer uçurtmalara da bakıyorum. Kimileri süzüle süzüle uçarken, kimileri hızlı figürler yapıyor. Kimileri eski zaman savaşçıları gibi erkekçe çalımlar atarken, kimileri şuh bir kadın gibi fettan fettan gerdan kırıp göz süzüyor.
Ben de ötekilerden geri kalmamak için uçurtmamı arş-ı âlâya olmasa da görünen asûmâna çıkarmaya karar verdim. En uzun ipi almak için uçurtmacıya gittim. Satıcı bir şeyler söylemeye çalıştı, ama ben ne anladım ne de umursadım. Bir dahaki sefere uçurtmamı hakikâten bulutlara çıkardım. Öteki uçurtmacılara bakıp içimden konuşuyordum da: "Bizim de çocukluğumuzda uçurtma uçurmuşluğumuz var. Sadece kendinizi mârifet ehli bilmeyin."
Hâlbuki mârifet en yukarı çıkarmak değilmiş. Gelgelelim, bunu sonra öğrenecektim. Öğrenene kadar o uzun ipi kaç kere toplama düzeneğine dolaştırdım, bilmiyorum.
FENGZHENG
Tabiî, uçurtma uçurmak için parka gide gele öteki uçurtmacılarla bir göz aşinâlığımız da oluştu. Bu aşinâlık kısa süre sonra "Ni hao" deyip selâmlaşmaya dönüştü. Benim "Ni hao" dediğimi duyan uçurtmacı yoldaşlarım Çince bildiğimi sanıp uzun uzun konuşmaya başladılar. Bir şey anlamasam da, uçurtma sözcüğü ilk öğrendiğim Çince sözlerden biri oldu. "Feng" sözcüğünün rüzgâr anlamına geldiğini daha önce öğrenmiştim. Bu bilgiyle "fengzheng" sözcüğünün uçurtma demek olduğunu çıkarabildim. Sonunda Çinli uçurtmacıların azimli çabalarıyla kavradım ki, uçurtmacılıkta esas başarı en yükseğe çıkmaktan çok, alete değişik manevralar yaptırabilmekmiş.
KALEDEN KALEYE ŞAHİN UÇURDUM
Ama bu yeteneği elde edebilmek kolay mı? Bu uğurda saç sakal ağartmış olmak gerek. Hele içlerinde kimileri var ki, bunlara uçurtmacı değil, kuşbaz demek lâzım. Uçurdukları sanki uçurtma değil, ele avuca sığmaz birer alıcı kuş! Görüntüleri tıpkı kartal, şahin, doğan, aktuğrul, atmaca gibi kuşlar biçiminde. Gagasından teleklerinin tek tek iğnelerine kadar hakiki kuştan farkları yok... Alamut Kalesi'nin Şeyhi Hasan Sabbah'ın şahincileri bunlar kadar hünerbaz kuş yetiştirmemiştir. Birden kanat çırpıp göğe yükselmeler mi dersiniz, daire biçiminde süzüle süzüle alçalmalar mı dersiniz, beklenmedik anda âniden pike yapmalar mı dersiniz, her türlü fetbazlık bunlarda. Bütün bu cambazlıkları ipin ucundaki uçurtmacının el hareketleriyle yapıyorlar. Bunlar ne mârifet ehli uçurtmacılar böyle! Hayvanatın dilini bilen Hazret-i Süleyman kuşlarla konuşsa ancak bu kadar söz dinletebilirdi.
MANTIK ÜT-TAYYAR
Uçurtmacılar kendi aralarında toplanıp uçurtma sohbetleri de yapıyor. Bazen az sayıda oluyorlar, bazen daha kalabalık. Ben dil engeli yüzünden onlara pek katılamıyorum. Ama içimden kendi kendime konuşuyorum. "Mantık-üt Tayr", yani "Kuşlar Meclisi"nin yazarı Ferdideddin Attar onları görse "Mantık-ut Tayyar", yani "Uçurtmacılar Meclisi" diye bir eser yazar mıydı? Uçurtmaların Simurg'u nasıl olurdu acaba?
Bu işin en becerikli erbaplarından biri, ben anlamasam da hem konuşarak hem el işaretleriyle aynı sanatı icraya özendirmeye çalışıyor. Önce anlamamış gibi yapmaya kalktım. Ama sonunda ip düzeneğini elime tutuşturdu. İlk denememde onca özene bezene yapılmış yapay kuş gaga üstü yere çakıldı. Ama hayret! Hiçbir yeri kırılmadı. Böyle vartalara alışık olmalı. Tekrar denedim. Sonuç aynı. Tekrar, gene aynı. Etrafımda toplanan Çinli mârifet ehli üstâdlar hâlime kahkahayla gülüyor. İçlerinde en güzel, en sevimli güleni, bu işin en ustası.
Benim için ise en iyisi, bu işi teşebbüs safhasında bırakmak. Ben gene uslu uslu öteki kategoride uçurtma uçururum.
Ama her uçurtma her rüzgârda uçmuyor. Onun için birkaç farklı tipte aracınız olmalı. Hafif rüzgârda Cesna ile, güçlü rüzgârda Airbus A320 ile uçmak gerek. Henüz brövemi almadım, ama benim de Beijing semâlarında boy gösteren küçük bir filom var.