Nazım Hikmet gibi Pablo Neruda da Çin'e özel bir ilgi duyuyordu. Bizim ülkemizde "Şili'nin Nazım Hikmet'i" diye tanınan Neruda, "İspanya Hapishanelerinde Öldürülmüş Miguel Hernández'e" adlı şiirinde şöyle diyor:
"Miguel,
Osuna'daki hapishaneden uzaklarda,
Uzağında barbarlığın,
Zaferimize doğru sürüklüyor
Mao Zedong
Yaralı şiirini senin."
Milyonları ayağa kaldıran Çin Devrimi, Miguel Hernandez gibi nice şairin şiirini zafere sürükledi. Böylece şiir boşa yazılmış olmadı.
Neruda, devrimle yeni bir hayat kuran Çin'de şimdi yeni şiirlere esin kaynağı oluyor. Çünkü büyük şairler başka sanatçıların sanatlarını da besler.
Çin Devrimi'nin önderi Mao'nun kendisi de çok iyi bir şairdi. Nazım Hikmet bir yazısında şöyle diyor:
"Mao'nun şiirleri eski Çin geleneği içinde yazıldılar. Bununla birlikte, klasik biçime ve çeviriye rağmen, içerik yirminci yüzyılın her hangi bir insanı için geçerlidir."
Nazım Hikmet'in bu sözlerini, Mao'nun "Sarı Turnanın Konağı" şiiriyle örnekleyemez miyiz?
"Uzaklarda dokuz ırmak akar
Boydan boya ülkede,
Kıvrım kıvrım demir yolları
Güneyden kuzeye.
Yağmur dumanlı, puslu bulanık
Kaplumbağa, Yılan Tepesi
Geçit vermez yüce ırmağa.
Sarı turna uçmuş gitmiş.
Ne yana, kim bilir?
Gezginlere yalnız bu konak kalır.
Taşkın suların onuruna kalkar kadehim
Yükselen dağlarla coşarken kalbim."
Bir şairin önderliğindeki devrimin, en çok şairleri etkilemesinden daha doğal ne olabilir?
Nazım Hikmet de "Angina Pektoris" adlı şiirinde ne demişti?
"Yarısı buradaysa kalbimin yarısı Çin'dedir, doktor
Sarı nehre doğru akan ordunun içindedir"
O angina pektoris hastalığı, Nazım Hikmet'in yarısı Çin'de olan kalbini durdurduğu zaman, Pablo Neruda büyük bir acıyla "Güz Çiçeklerinden Nazım'a Çelenk" adlı şiirini yazmıştı. Dilimize Ataol Behramoğlu'nun çevirdiği bu şiirin bazı dizeleri şöyle:
"Niçin öldün Nâzım?
Ne yaparız şimdi biz şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki,
onda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık acıyla sevinç dolu,
gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım?
...
"Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
Her yana ektiğin çiçekler olmadan?
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
Senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
Teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için."
1904 yılında Şili'nin Parral kentinde doğan Pablo Neruda'nın asıl adı Richardo Neftali Reyes. 1834 ile 1891 yılları arasında yaşayan Çek şairi Jan Nepomuk Neruda'ya duyduğu sevgiden dolayı onun soyadını almış.
Çekingen, hayalci ve sessiz bir öğrenciymiş. 1917-1920 yılları arasında yazı denemeleri olmuş. Bunlarda Neftali Reyes imzasını kullandığı görülür.
Neruda, açlıkla geçen günler içinde, bir öğrenci yurduna yerleşip Fransızca dersleri almaya başladı. Devamlı olarak şiir yazıyordu. Bunlardan "Bayram Şarkısı" adlı şiiri bir yarışmada birinci oldu. Bunun heyecanıyla, babasının armağan ettiği saati ve bazı ev eşyalarını satarak ilk şiir kitabı "Akşam Alacası"nı çıkardı. 1925 yılında kendini tamamen edebiyata vererek üç kitap yazdı.
1927'den başlayarak çeşitli yerlerde konsolosluklar yaptı. Buenos Aires'teyken, o sırada Güney Amerika gezisinde olan Frederico Garcia Lorca ile karşılaştı. Daha sonra İspanya iç savaşında kurşuna dizilerek öldürülecek olan Lorca'nın en iyi arkadaşı oldu.
Arkadaşının öldürülmesi üzerine yazdığı "Federico Garcia Lorca'ya Yanık Şiir"i dilimize Enver Gökçe çevirmiş. Şiirin bazı dizeleri şöyle:
"Issız bir evde,
Korkudan ağlayabilseydim;
Gözlerimi çıkarabilsem de,
Yiyebilseydim;
Senin sesin için yapardım
Bunları,
Yaşlı portakal ağacı sesin;
Senin şiirin için yapardım
Bunları,
...
Hayat böyle, Federico,
Ey babayiğit,
Ey kara sevdalı adam.
Sana,
Dostluğumun sunabileceği şey
İşte bunlar.
Sen de epeyce şey biliyorsun
Şimdiden.
Yavaş yavaş, daha da,
Öğreneceklerin var".
Pablo Nerduda Şili'ye döndüğünde senatör seçildi. Seçim kampanyalarında, her yerde "Kuzeye Merhaba" adlı şiirini okurmuş. 1945 yılında Devrimci Şili Partisi'ne girdi. Daha sonra vatana ihanetle suçlandı ve hakkında tutuklama kararı çıktı. Evi hükümet ajanlarınca ateşe verildi.
Gittiği Paris'te Dünya Barışseverler Kongresi'ne başkan seçildi. Daha sonra Picasso ile birlikte "Dünya Barış Ödülü"nü aldı.
1952'de hakkındaki kovuşturma kararının kaldırılması üzerine vatanına döndü. Eşinden ayrılıp Matilde Urrutia ile evlendi. Beraber Fransa, İtalya, Doğu Avrupa ve Çin'i gezdiler.
1969'da Şili devlet başkanlığına aday gösterildi. Ama adaylıktan çekilerek Allende'nin kampanyalarına katıldı. Allende onu 1971'de Paris Büyükelçisi olarak görevlendirdi. Aynı yıl Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı.
Hastalığı yüzünden 1972'de ülkesine döndü. Ayak sesleri duyulan darbenin önlenmesi için çabaladı, fakat 11 Eylül 1973'te askeri darbe oldu. Zaten kanserle mücadele eden Neruda, Santiago hastanesinde 23 Eylül'de, bir güz gündönümünde öldü. Cenazesi baskıcı cunta rejimine rağmen bir protesto gösterisine dönüştü.
Antonio Skarmeta "Ateşli Sabır" adlı romanında Neruda'yı anlatır. Romandan uyarlanan "Postacı" filmi çok beğenilerek önemli ödüller aldı.
Neruda'nın "şarkı" ismi taşıyan şiirlerinin birçoğunu Victor Jara besteledi ve bunlar çok sevilen şarkılar oldu. Darbeden birkaç gün sonra tutuklanıp stadyuma kapatılanlar arasında bulunan Victor Jara, gitarıyla şarkılar söyledi. Ellerini kırdılar, yine söylemeye devam etti. Sonunda işkenceyle öldürdüler. Jara'nın Che Guevara için yaptığı şarkı hâlâ en çok dinlenen eserler arasındadır. Aslında Che Guevara da Neruda'nın şiirlerinden etkilenmiş ve şiir yazmaya başlamış.
Yolculuğun hayatında önemli bir yer tuttuğunu bildiğimiz Neruda, seyahat kavramını "Yavaş Yavaş Ölürler" başlıklı şiirinde çok özel bir anlamda kullanır:
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar
Türkiye'nin yaşayan en önemli tiyatro yazarı olan ve oyunları 40'ı aşkın ülkede sahnelenen Tuncer Cücenoğlu bu şiire bir nazire yazmış.
Geçtiğimiz günlerde Cücenoğlu ile ilgili bir haber okumuştum. Haberde şöyle deniyordu: "Rusya'da özellikle 'Çığ' ve 'Kadıncıklar' adlı oyunları başta olmak üzere birçok oyunu sahnelenmekte ve repertuarlara alınmakta olan Tuncer Cücenoğlu'nun 'Boyacı' adlı oyunu Rostov Maksim Gorki Akademik Dram Tiyatrosu'nda 2000 yılından bu yana kapalı gişe olarak sahneleniyor. 'Boyacı'nın kadrosu, Rusya'da l0. yıl kutlamalarına hazırlanıyor."
"Çığ" adlı oyunu Çinceye de çevrilmiş olan Tuncer Cücenoğlu'nun "Yavaş Yavaş Ölürler"e nazire olarak yazdığı şiir "Yavaş Yavaş Gençleşirler" başlığını taşıyor. Şiir şöyle:
Yavaş yavaş gençleşirler
Seyahat edenler.
Yavaş yavaş gençleşirler
Okuyanlar, müzik dinleyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıranlar.
Yavaş yavaş gençleşirler
Alışkanlıklarına tutsak olmayanlar,
Her gün aynı yolları yürümeyenler,
Ufuklarını genişleten ve değiştirenler,
Elbiselerinin rengini değiştirmek riskine girenler,
Bir yabancı ile konuşanlar.
Yavaş yavaş gençleşirler
Heyecanlardan kaçınmayanlar,
Onarılan kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten uzak durmayanlar,
Herkesin "evet" dediğine "hayır" demeyi başaranlar.
Yavaş yavaş gençleşirler
Aşkta ya da işte mutsuz olup
Yön değiştirenler,
Düşlerini gerçekleştirmek için risk alanlar,
Yaşamlarında, mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmayı başaranlar.
Yavaş yavaş gençleşirler
Tiyatroya, sinemaya, konsere gidenler,
Kalabalıklara karışanlar,
Türküler söyleyenler.
Yavaş yavaş gençleşirler
Umudunu asla yitirmeyenler,
Yaşanılası bir Dünya özlemiyle savaşanlar,
Her türlü mihnete katlananlar,
Eziyeti, işkenceyi ayrılıkları ve
hatta ölümü bile göze alanlar.
Bütün önemli sanatçılar gibi Çin'e çok yakın bir ilgi duyan Tuncer Cücenoğlu bir noktada tabii Çinli sanatçılarla da buluşacaktı. "Acaba nasıl buluşmuştur?" diye düşünürken, Çinli bir şairin Pablo Neruda'dan esinlenerek yazdığı bir şiire rastladım. Xi Chuan adlı şairin "Neruda'nın Portresi" adlı şiiriydi bu. Bu, benim zihnimde bir bağlantı noktası oluşturdu. Cücenoğlu ile Çinli şair Xi Chuan birbirlerini tanımasalar da, Neruda ortak esin kaynağı olarak onları buluşturuyordu.
Xi Chuan'in İskender Selanik tarafından Türkçeye çevrilen şiiri şöyle:
Genellikle her şey bitince
Ve tıpkı bir alacakaranlık gibi sadece müzik varsa havada
Farkına varırım o zaman
Portresi duvarda asılı
Yüksek dağlar, yaban tilkileri hızla geçip gidiyor
Pablo Neruda
Başlıyor seyretmeye
Tozlarla ve özdeyişlerle kaplı
Bu odayı
Ben burada oturmuş
Kitapları ve gazeteleri karıştırır
Arkadaşlarımla sohbet ederken
Güneş yüz defa içeri doğar
Ama ben hep kaçırırım doğuşunu
Oysa Pablo
Hep bir gölge gibi
Tombul çenesi aşağı sarkmış
Arıyor
Genç sahibini odanın
Ben uykudayken ve düşümde göremiyorken
Yelkenleri ve yazı
O benim için şiirler yazar
Ve gizlice
Bırakır kirli masama
Xi Chuan sanatçının sonradan aldığı isim. Asıl adı Liu Jun olan şair 1963 yılında Çin'in Jiangsu eyaletindeki Xuzhou kentinde doğmuş. Şiirlerinin yanı sıra denemeleri ve çevirileri de olan Xi Chuan, Bejing Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı öğrenimi gördükten sonra sekiz yıl "Huangqiu" (Yerküre) dergisinde editör olarak çalışmış. Daha sonra ABD ve Kanada'daki çeşitli üniversitelere konuk öğretim görevlisi olarak davet edilmiş. Şu anda Beijing Merkezi Güzel Sanatlar Akademisi Seçmeli Sanatlar Fakültesi'nde Klasik Çince Edebiyatı dersleri veriyor.
Çin'de en etkili çağdaş şairlerden biri olarak kabul edilen Xi Chuan, ülkenin sanat çevrelerinde daha öğrencilik günlerinden itibaren tanınan bir şahsiyet olmuş. 1988 yılında arkadaşlarıyla birlikte "Qingxiang" (Eğilimler) adlı bir dergi yayınlamaya başlamış, ama yayını durdurulmuş. Şimdi "Dongdai Bouji Shitan" (Çağdaş Dünya Şiiri) adlı bir derginin edötörlüğünü yapıyor. Şimdiye kadar beş şiir kitabı yayınlanmış. Çeşitli uluslararası sanat etkinliklerine davetli olarak katılan Xi Chuan'ın "Yuanyou" (Uzun Yolculuk) adlı şiiri Guo Wengjing tarafından bestelenmiş ve Hong Kong Filarmoni Orkestrası'nca icra edilmiş. Eserleri ABD, Kanada, Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika İspanya, Danimarka, İtalya, Rusya ve daha birçok ülkede yayınlanmış. Sanatçının Çin ve uluslararası kuruluşlarca verilmiş çeşitli ödülleri bulunuyor.
Çin devrimi yaralı şiirleri zafere sürükledi. Sanatı milyonların ayağa kalkmasıyla beslenen büyük şairlerden Pablo Neruda, o zaferin ülkesinde çağdaş bir şaire esin kaynağı oluyor. Yaralı şiirleri zafere sürükleyen Çin, şimdi büyük adımlarla ilerlerken, sadece ekonomik kalkınmada değil, sanatta da zafere yürüyor.