60. yıl kutlamalarıyla ilgili olarak dünya medyasında çok şey konuşuldu, yazıldı, çizildi. Beni en çok sevindiren ise fısıltı gazetelerinde konuşulduğu ve korkulduğu gibi Çin'de 2009 yılının olaylı geçmemesiydi. Temmuz ayındaki birkaç olayın dışında, ekonomik krize ve krizin ciddi etkilerine rağmen 2009 yılı Çin açısından tahminlerin ötesinde iyi bir şekilde geçti.
Peki bu 60 yılda neler oldu? Nerelere gelindi?
Çin'in geçen 60 yılı hiç de kolay geçmedi. 100 yıla yakın bir zamandır Batılıların ve sonrasında Japonların işgaline uğrayan bir ülkenin yeniden düzene kavuşması hiç de kolay değildi. 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin ilanıyla birlikte ülkenin birliği ve düzeni için çok şey yapılması gerekiyordu. Çok tartışılan bir dönem olan Mao Zedong döneminde ülkenin birliği ve sınıf farklılıklarının kaldırılması için çok şeyler yapıldı. "Önce kendi evini süpür, sonra misafir çağır" anlayışı dış politikaya hakimdi ve aslında gelecekte olacak büyük sıçramaya bir hazırlıktı. 1960'ların ortasında Çin'in nükleer güce sahip olması hem kendi güvenliği hem de gelecekte devletler dengesinde güçlü bir yer alması için önemli bir gelişmeydi.
Çin'i dünya gündemine taşıyan gelişmeler silsilesinin başlangıcı ise Çin'in dünyanın en büyük üreticisi ve ekonomik güçlerinden biri olmasını sağlayan Deng Xiaoping'in başlattığı "dışa açılım projesi"ydi. 30 yıldır yüzde 8'in üzerinde büyümeyi sağlayabilmiş dünyadaki tek ülke olan Çin, kuruluşunun 60. yılında dünyanın en büyük 3. ekonomisi olmayı başarmıştır. Kuruluşundan bu yana yüzde 6000 büyüyen bir ekonomi kayda değerdir.
İlk 30 yılında, 100 yıla yakınbir zamandır süregelen iç hastalıklarını tedavi eden Çin, ikinci 30 yılında ise sağlıklı bir şekilde dünyanın karşısına çıkmıştır. Hem ekonomik hem de askeri bir güçle dünyanın en büyük ülkelerinden biri olan Çin, bu güçlerini "caydırıcı" şekilde kullanıp "Çin'in Barışçıl Yükselişi"ni gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Dünyanın bir çok ülkesinde henüz karnı doymamışken demokrasi dayatması ile ambargolara maruz kalan ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmek Çin'in "Barışçıl Yükseliş" projesinin temel felsefesidir. Bu felsefeyle Çin, Güneydoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika'da çok ciddi boyutlarda yardım gücüne ulaşmıştır.
Konfüçyüs Enstitüleri ile dünyada 50'den fazla ülkeye ulaşan Çin Kültürü ve Bilgeliği, Çince Gönüllülerinin Çin'e yakın coğrafyalarda gönüllü olarak Çince öğretimi ile daha çok sevene ulaşmaktadır.
Bu 60 yıllık süreçte Çin bir çok problemle de karşılaşmıştır. Ekonomik kalkınmada fırsat eşitliği, işçi hakları, köylüler ve tarımla ilgili problemler, azınlıklar sorunları, Taiwan eyaleti sorunu, çevre kirliliği sorunu... Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi bütün bu problemlerle ilgili olarak günün ihtiyaçları doğrultusunda gerekli adımları atmış, dünyaya karşı sorumluluklarını yerine getirmiş ve bu problemlerin her birinde ciddi mesafeler kat etmiştir.
Çin'in bu başarısının temel sırrı nedir? Halkın ihiyaçlarını gören, gerekli değişimleri en az zararla yapmayı becerebilen, iyi planlama yapan ve reel planlar yapıldıktan sonra bundan taviz vermeyen iyi uygulayıcı bir yönetim; bu yönetime güvenen, sabredebilen, ülkesi için fedakarlık yapmayı ve beklemeyi bilen bir halk ikilisi sanırım bu sorunun cevabıdır.
Kanaatimce Çin'in yükselişi tabii olarak devam edecektir. Bu yükselişin devamının sağlanması, etkisinin artması ve kalıcı olması içinse Çin'in başarısının sırrı olarak yukarıda yazdığımız denklemin sürdürülebilmesi gerekmektedir. İlk 30 yılda yapılanlar, ikinci 30 yılda yapılanlar ve bundan sonra yapılacaklar birbirini tamamlar nitelikte olmalıdır. 30 yılda bir yapılan ciddi manevralar ve vites yükseltmelerin devamı gelmelidir; yönetim ve halk zaten gereken adaptasyonu gösterecektir. Bundan sonraki manevralar, Çin Halkı'nın refahını daha fazla yükseltmek, zenginleşmenin dağılımını daha fazla yapabilmek, halkın zaten var olan özgürlüklerini daha da genişletip dünyaya örnek hale getirebilmek; güçlü ekonomi, ordu ve siyasetle dünya dengesinde daha fazla söz sahibi olmak için dünyaya bir şey vaad etmek şeklinde olmalıdır. Zaten, dünyaya bir şey vaad edip, herkesin beğenisi kazanabilmek için içteki refah, huzur, güvenlik ve özgürlükler çok önemlidir. 1,4 milyarlık Çin'i başarıyla yöneten yöneticiler de zaten bunların farkındadır.
Türkiye ve Çin İlişkileri'nin 60. yıldan sonraki seyrini de, iki ülkenin birbirini anlamak için gösterecekleri gayret, birbirlerinin hassasiyetlerine gösterecekleri özen ve karşılıklı adımlar atarak birbirine yaklaşmak belirleyecektir.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 60. yılını kutlar, bütün Çinli dostlarımı tebrik ederim...