Küresel finans krizinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen, dünya ekonomisi hala kendini toparlayamadı. ABD'de büyüme yeterince canlı değil. AB ülkelerinde talep zayıf, işsizlik ve borçluluk ise yüksek. Japonya'da Abenomics etkisini kaybediyor. Genişlemeci para ve maliye politikalarına rağmen, Japon ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yalnızca yüzde 0,1 büyüyebildi. Kriz sonrasında küresel ekonomiye umut olan yeni yükselen piyasalarda da durum bugün iyi görünmüyor. Emtia fiyatlarında son yıllarda görülen sert düşüşler Rusya, Brezilya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin ekonomilerini zora sokmuş durumda bulunuyor.
Bu koşullar altında, Fudan Üniversitesi İktisat Fakültesi Profesörü Ding Chun, küresel ekonomide toparlanma ivmesinin zayıfladığı görüşünde. Profesör Ding'in bu konudaki görüşleri şöyle:
"Zaten yapısal sorunlar mevcut. Bunun yanı sıra, geçici, dönemsel unsurlar da bulunuyor. Yapısal unsurlar derken, şunu kastediyorum. Küresel ekonomi finans odaklı olarak son 20 yılda parlak bir dönem geçirdi. Bugün ise yapısal düzeltme içinde. Bu tür küreselleşmenin negatif yönleri gün geçtikçe belirginleşiyor. Eskisi gibi, para ve maliye politikalarında gevşemeye gitmek, bu yolla talep ayarlaması yapmak artık işe yaramaz, dünya ekonomisini içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmaz. Çünkü, sorun yapısal nitelikli. Dönemsel sorunlar da var. Avrupa'dan örnek verirsek. Mesela mülteci sorunu, terör saldırıları. Bunlar ekonomik talebe belirgin biçimde darbe vuran unsurlar."
Küresel ekonomideki bu tablo karşısında, G20 Hanzhou Zirvesi'nde göze çarpan dört kelime büyük anlam taşıyor. Bu kritik kelimeler: İnovatif, canlı, bağlantılı ve kapsayıcı. Renmin Üniversitesi Chongyang Finans Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Wang Wen, bu kelimeleri küresel toparlanma için reçete olarak değerlendiriyor. Wen'e göre, her bir kelime dünya ekonomisinin bir derdine derman olabilecek nitelikte:
"İnovasyon, dünya ekonomisinin girdiği teknik gelişme darboğazından çıkmak için çözüm yolu. Çünkü, teknik inovasyon, ekonomik kalkınmanın başta gelen itici gücü. Buhar makinasının, elektriğin, dokuma makinalarının ya da internetin son üç yüz yılda yarattığı devrimler ortada. Ancak, son dönemde akıllı teknolojiler ekonomide benzeri bir çığır açamadı. Bu durum dünya ekonomisinde talep, yatırım ve büyümenin alt düzeyde kalmasına yol açtı. Çin, bu sorunun çaresini inovatif olmakta görüyor. Eskisi gibi yalnızca yatırıma ya da dönemsel parasal ve mali genişlemelere dayanamayız. İkinci kelime ise canlı. Canlılık, küresel çapta ortaya çıkan korumacılığa cevaptır. Üçüncü kelime, bağlantılı. Bugün dünya ekonomisinin içinde bulunduğu sorunlardan biri gelişmiş bölge ve kentler arasında yeterince bağlantının olmaması. Bağlantılı kelimesi, işte bu soruna çare arıyor. Son kelime ise kapsayıcı. Dünya ekonomisinde şu an büyük farklılıklar, bölünmüşlükler mevcut. Bizim amacımız, temel olarak daha çok insanın kalkınmanın nimetlerinden faydalanması".
Küresel toparlanmanın önündeki engellerden olan farklılık ve bölünmüşlüklerin giderilmesi, bu konuda eşgüdüm sağlanması gerekiyor. G20 krizle mücadele modundan yavaş yavaş uzun vadeli küresel yönetişim moduna geçerken, Hangzhou Zirvesi'nin ana gündeminde yer alan konular arasında koordinasyon yeteneğinin altının çizilmesi gerekiyor. Büyük ülkeler arasında makro politika eşgüdümü bu çerçevede öncelik taşıyor.
Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Ekonomi Araştırmacısı Chen Fenying, makro ekonomi politikalarındaki farklılığın ekonomilerin içinde bulunduğu farklı sorunları yansıttığına işaret etti. Chen Fenying, bu hususta şunları ifade etti:
"Makro ekonomik ayrışma olağan bir durum. Bu tür bir durum, finans krizi sonrasının bir özelliği. Krizin üzerinden 8 yıl geçti. Fakat, ekonomik büyümeler arasında farklılıklar oluştu. Örneğin, Avrupa'nın karşı karşıya bulunduğu sorunlar ile Asya'nın karşı karşıya bulunduğu sorunlar birbirinden ayrı. Aynı şekilde, Japonya'nın yüzleştiği meselelerle Çin'inkiler de farklı. Ülkeler öncelikle kendi sorunlarına çözüm arayışında bulunuyor. Bu çerçevede para politikaları ayrışıyor, maliye politikaları ayrışıyor."
Profesör Ding Chun, bu tür ayrışmalar karşısında, küresel ekonominin büyüme konusunda nasıl itici güç bulacağı konusunda umutlu. Ding'e göre, küresel yönetişim platformu niteliğindeki G20 Zirvesi aracılığıyla bu sorunların tartışılması, istişare edilmesi ve çözüm yollarının aranması gerekiyor:
"G20'de bir ölçüde bu sorunlar tespit edilebilir ve mümkün mertebe fikir birliği sağlanabilir. Evsahibi olarak, Çin son derece yoğun bir gündem hazırladı. Üstelik, gündem dünyanın ekonomik sorunlarıyla doğrudan ilişkili. Krizden bu yana ülkeler gevşek para politikalarına, niceliksel gelişmeye ağırlık verdi. Ancak, bunun etkinliği giderek kayboluyor. Ayrıca, söz konusu yöntem ekonomiler arasında kopukluklara yol açtı. Neticede şu açıkça görüldü ki, yalnızca talep yönlü politikalarla para politikasını kullanmak dünya ekonomisinin durgunluktan çıkması için yeterli değil. Bu yüzden, biz inovasyonun, canlılığın geliştirilmesini vurguluyoruz."