Avrupalıların "Doğu'nun Sihri" dediği gölge oyunu sinemanın öncüsü olarak kabul ediliyor. Beyaz bir perde üzerinde kağıt ya da deriden yapılan iki boyutlu tasvirlerin can bulduğu gölge oyunu, Çin'de 2000 yıldan fazla geçmişe sahip geleneksel Çin halk sanatıdır. Türk gölge oyunu Karagöz-Hacivat ile Çin'deki gölge oyunu arasında birçok benzerlik bulunuyor.
Karagöz-Hacivat gölge oyunu "Hayali" veya "hayalbaz" denilen bir sanatçının performansıdır. Hayalbaz perde arkasında kimseye görünmeden hem silüetleri hareket ettirir, hem de oyundaki kişilerin karakterine göre sesini değiştirerek her birini ayrı konuşturur. Türkiye'de Ramazan gecelerinin eğlencesi olarak hatırlansa da, gölge oyunu televizyonun olmadığı eski çağlarda, yılın her günü ilgi çeken, insanların hayranlıkla izlediği bir gösteriydi.
Hayalbazın hüneri tek başına tüm kuklaları canlandırmak olsa da yardımcılara ihtiyaç duyar. Yardımcılar oyun esnasında zil, tef ve nâreke gibi enstrümanları çalar, sergilenecek sahnenin kuklalarını seçer ve oyun için sıralar. Ayrıca bu yardımcılar hayalbazın öğrencisidir. Müzikal bölümleri bulunan gölge oyununda hayalbaz şarkı da söyler.
Çin gölge oyununda perde arkasında bulunan sanatçı kuklaları hareket ettirip oyunu sergilerken geleneksel Çin müziği gölge oyununa eşlik eder. Oyundaki karakterlerin düşme, zıplama, dans etme, kılıç savurma gibi hareketlerine tef ve zillerle eşlik edilir. Çin gölge oyununda rolleri; Çin operasında da yer alan Sheng 生 (ana roldeki erkek karakterler), Dan 旦 (ana roldeki kadın karakterler), Jing 净 (Cömert ve gür sesle konuşan karakterler), Mo 末 (Yaşlı ve bilge karakterler) ve Chou 丑 (Komik karakterler) olmak üzere beş kategoriye ayırabiliriz. Ayrıca oyunlarda ejderha gibi doğa üstü varlıklar da bulunur.
Türk gölge oyununda ana roldeki Karagöz ve Hacivat'ın yanı sıra İstanbul beyefendileri ve hanımları, Anadolu'da yaşamış kişiler (Lâz, Bolulu, Kayserili, Rum, Ermeni, Yahudi vb.) yer aldığı gibi olağanüstü insanlar ve yaratıklar da sahnelenir.
Çin gölge oyununda gölge kuklası baş dahil olmak üzere 11 parçadan oluşuyor. Çubuklarla yüksek kontrol becerisi isteyen gölge oyununda hayalbaz kuklaları hareket ettirip çalan enstrümanlar ve söylenen şarkılardaki tempoyu yakalayıp eşlik etmelidir. Bu sebeple hayalbaz yetiştirmek kolay bir iş değil. Çin'de günümüzde 3 veya 4 kişiden oluşan hayalbaz ekibiyle gölge oyunu sahneleyen sanat toplulukları da bulunuyor. Çin gölge oyunu hakkında 2011 yılında çekilen "Tek Kişilik Gölge Oyunu" (一个人的皮影戏-Shadow) isimli Çin yapımı film, usta bir hayalbazın hayatını anlatırken, gölge oyunu sanatının inceliklerini gösteriyor.
Efsaneye göre Çin gölge oyununun; Han Hanedanı döneminde (M.Ö.206-M.S.220) İmparator Wu'nun sevdiği bir cariyesi hastalıktan ölünce, imparatorun üzüntüsünü azaltmak isteyen saray memurlarından birinin hayatını kaybeden cariyeye benzeyen bir silüetin gölgesini perdeye düşürmesiyle başladığı söylenir.
Gölge oyunu Song Hanedanı döneminde bayramlarda büyük ilgi görüyordu. Ming Hanedanı döneminde ise sadece Beijing'de 40-50 gölge gösterisi toplulukları vardı. 13. yüzyılda gölge oyunu Moğol askerlerinin çadırlarda izledikleri vazgeçilmez eğlencesi olmuştu. Gölge oyununun, Türkiye, İran ve Arabistan'da Moğollar tarafından yaygınlaştırıldığı tahmin ediliyor.
Gölge oyununun Türkiye'ye 16. yüzyılda Mısır'dan gelmiş olduğuna dair kesin kanıt Arap tarihçisi Mehmet Bin Ahmet Bin İlyas ül-Hanefi'nin Bedai üz-zuhur fi vekai üddühur adlı eserinde yer alıyor. Buna göre, 1517 yılında Mısır'ı fetheden Yavuz Sultan Selim'in Cize'de Nil nehrinin üzerindeki Roda adasında izlediği gölge oyununu beğenerek, oğlunun eğlenmesi için Mısırlı hayalbazları İstanbul'a götürüyor. Hayalbazların İstanbul'da başka hayalbazlar yetiştirmiş olmaları mümkün.
Çin'de erken dönem gölge oyunu perdeleri dut kağıdından yapılırdı. Hayalbazlar genellikle perdede çeşitli savaş krallıkları veya Budist kaynaklı hikayeler anlatırdı. Günümüzde ise deriden ve hareketli çubuklardan yapılan kuklalar masal ve mitlerin dramatik versiyonlarını anlatmak için kullanılıyor.
Bugünkü Çin-Türkiye İletişimi programının sonuna gelirken sizlere Karagöz-Hacivat gölge oyunlarının sonunda yer alan kapanış sözüyle veda edelim.
"Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola", hoşçakalın.