Muhabir arkadaşımız Emre Demir, Çin'in genç kültür elçileriyle görüştü. Beijing'de Çin İletişim Üniversitesi'nde okuyan dört öğrenci, yakın zaman önce eğitimlerini sürdürmek üzere geçici olarak Türkiye'nin başkenti Ankara'ya gitti. Genç arkadaşlarımız, Türkiye'deki ilk günlerini, ilk izlenimlerini bizlerle paylaştı.

    "Merhabalar benim adım Feng Chen, Türkçe ismim Bahar. Bir ay önce, biz dördümüz beraber Ankara'ya geldik ve şimdi Ankara Üniversitesi'nde TÖMER'de okuyoruz ve aynı sınıftayız. Ben Şerefe Bacı Kız Öğrenci Yurdu'nda kalıyorum şimdi, Dışkapı semtinde. Bu bir ay artık zaten alıştım ve Türk yemekleri güzel zaten. Mesela köfte, dolma gibi şeyleri çok beğeniyorum."

    Sekiz ay sonra Çin'e döneceklerini söyleyen Bahar'a, Türkiye'ye gelmeden önceki düşüncelerini soruyoruz. Ankara'ya ayak basmadan evvel, aslında biraz korktuğunu itiraf eden Bahar, bunun kendisinin ilk yurtdışı seyahati olduğunu belirtiyor. 1,5 yıldır Türkçe öğrendiği için artık Türkiye'yi az çok tanıdığını söyleyen Bahar, Türk yemekleri hakkında epey bilgi sahibi olmuş. Bahar, bu kısa sürede Türk arkadaşlar da edinmiş ve arkadaşlarının çok misafirperver olduğunu söylüyor. Bahar, iki ülke arasındaki benzerlikleri şu anısıyla aktarıyor.

    "Türkiye'ye geldikten sonra birkaç gün önce derste hocam bir masal anlattı. O masal, Çin'de artık dinlediğim ve çok benzeri. Sadece o masal tilkiyle karga. Ama Çinliler bu masalda et var, Türkiye'de bu masalda peynir var. Ama o masal dinlediğinizde çok Çin'e benzer." 2.18

    Bahar Türkçe öğrenmeyi seçtiği için çok memnun olduğunu belirtiyor. Neden Türkçeyi seçtiğini ise, şu sözlerle aktarıyor:

    "Ben ve ailem beraber Türkçe öğrenmeyi seçtik. Çünkü o zaman diğer bir dil öğrenmek istiyordum ve Çin İletişim Üniversitesi'ne girmek istiyordum. Bu yüzden Türkçe sınıfına girdim. Evet, Türkiye'yi ve Türkçeyi çok seviyorum."

    2012 yılının Türkiye'de Çin Kültür Yılı olması konusundaki düşüncelerini sorduğumuz genç kültür temsilcisi arkadaşımız, şimdiden faaliyetlerine başlamış bile...

    "Geçen hafta galiba bir tören var. Biz beraber oraya gittik. Bir sergi gibi var. Orada Çin ressamlar var ve evet, katıldık."

    Bahar, ilk haftalarda yapılması gereken resmi işlemler nedeniyle Ankara'yı dilediği gibi gezemediğini söylüyor.

    "Zaten çünkü daha önce çok işlem var. Mesela ikamet, banka hesabı ile ilgili işlem var. Bu yüzden Ankara'yı iyice gezmedik. Ama sadece Kızılay'da veya başka alışveriş merkezinde biraz alışveriş yaptık. Ama sonra biz Anıtkabir, Gençlik Parkı'na gideceğiz."

    Bahar'ın üzüldüğü bir nokta ise Türklerin ve Çinlilerin birbirlerini yeterince tanımıyor olmaları. Ancak genç öğrenci, bu konuda gayet iyimser... 

    "Derste ikinci haftada biz hepimiz Çin hakkında bir sunum yaptık ve o zaman biz fark ettik, zaten Türkiye'de veya Türkler Çin'e iyice tanımıyorlar. Ve bu yüzden biz gerçekten umarız bundan sonra Çin ile Türkiye arasında daha çok faaliyetler var ce Türkler ile Çinliler arasında arkadaş olabiliriz."

    Bahar'ın ardından sözü bu kez genç bir baya veriyoruz. O da bize kendini tanıtarak sözlerine başlıyor.

    "Merhaba, benim adım Feng Yuan, Türkçe adım Yusuf. Galiba bir ay önce Beijing'den önce İstanbul'a gittik, sonra uçakla Ankara'ya gittik. Şimdi ben Ankara Üniversitesi'nin TÖMER'de öğreniyorum. Ben şimdi Kocatepe Erkek Öğrenci Yurdu'nda oturuyorum."

    Yusuf, Türkiye'de olduğu süre boyunca pek zorlanmadığını belirtiyor. Beijing'de çok Türk lokantası olduğunu, Türkiye'de de birçok Çin lokantası ya da firması bulabildiğini söyleyen Yusuf, süpermarketlerde de her istediğine ulaşabildiğini belirtiyor. Yusuf da arkadaşı Bahar gibi, ilk aylardaki resmi işlemlerin yoğunluğundan yakınıyor.

    "İlk ay çok işlem var. Ben kitap okumayı çok seviyorum. Bu nedenle boş zamanlarımda yurdumda kitap okuyorum ve Türkçe öğreniyorum. Arkadaşımla Türkçe konuşuyorum."

    Okumaya çok meraklı olan Yusuf, mümkün olduğunca Türkçe kitaplar okumaya çalışıyor.

    "Kütüphanede çok Türkçe kitap var ve birkaç Çince kitap da olduğunu fark ettim. Türkiye'den ders kitabım v ebirkaç roman okuyorum şimdi ve Türkçe kitap çok seviyorum. Mesela Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk."

    Henüz çok küçük olan yaşlarına ve Türkiye'ye kısa süre önce gitmiş olmalarına rağmen, duyduğunuz gibi, hepsinin Türkçesi çok iyi... Dört arkadaşımız da Çin-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi için çalışacaklarını ve gönüllü birer kültür ataşesi olarak hizmet edeceklerini şimdiden gösteriyorlar. Sevgili dinleyenler, Türkçe öğrenmek için Ankara'da bulunan dört genç arkadaşımızla sohbetimize haftaya devam edeceğiz.