CRI Hakkında | Eski Versiyonumuz
Çin'de yaşamın ortak parantezi: Felsefe
  2011-07-27 15:28:46  cri

                                                                                                              "Bilge, beşeri ilişkilerin zirvesidir"

                                                                                                                                      Mencius

    İlk programlar, Çin'e geliş öykümü ve gezip gördüklerimi anlatmıştım. Beijing Defteri sadece bir gezi programı olmayacak. Beijing'e ve Çin'e dair her şey ve Beijing'in zihinde yarattığı çağrışımlar da defterde yer bulacak.

    Beijing Defteri'ne bu hafta Çin felsefesiyle ilgili notlar aldım. Çin'de felsefenin ne anlama geldiğini, Çinlilerin dünyasında felsefenin kapladığı yeri, Çin felsefesinin Batı felsefesinden farkını bilmeden, Çin'de gördüğünüz hiçbir şeyi doğru anlayamazsınız veya eksik anlarsınız.. Çünkü felsefe Çin'de hayatın tümüne sirayet etmiş bir "şey". Felsefe, sadece kitaplarda veya üniversitelerin felsefe bölümlerinde varlık bulan bir uğraş değil. Felsefe Çin'de sokağa inmiş, hayatın içinde yer edinmiş.

    Felsefenin Çin'deki özgün yeri, hiç kuşkusuz, başka medeniyetlerde dinin gördüğü işlevi, Çin medeniyetinde felsefenin görüyor olmasıyla izah edilebilir. Çin'de insan davranışının ahlaki temelini, bir arada yaşamanın kurallarını belirleyen unsur din değil, felsefedir, ve bu yönüyle Çin'de felsefi akımlar aslında birer dindir, din gibidir. Bu anlamda Konfüçyüs sadece bir filozof değil, bir peygamber olarak kabul edilebilir. Kur-an'ın, İncil'in, Tevrat'ın karşılığı olarak Çin'de Dört Kitap, Konfüçyüsçü Seçmeler, Tao Te Ching vardır. Arapların ve İbranilerin dinleri, Rusların edebiyatları varsa, Çinlilerin de felsefeleri, filozofları vardır. 

    Felsefe, Çin'de hayatın ortak parantezi. Çin'de her şey biraz felsefi. Örneğin spor. Çin'de spor yapmak, sadece bedensel bir aktivite değil. Spor, zihinsel bir faaliyet olarak yapılıyor. Taiji adı verilen spor, tabiri caizse bir ibadet. Sporun zihinsel ve ruhani yanı, bir yönüyle bizim inanç dünyamızda da karşılık buluyor. İslam inancında da namaz sadece bir ibadet değil, periyodik olarak tekrar eden bedensel bir aktivite. Zinde bir beden, berrak bir zihin ve huzur ve aşk… Bunlar elbette birbirinden ayrı düşünülemez.

    Çin felsefesinin çıkışı, daha doğrusu Çin'de düşüncenin öğretiler biçiminde sistematik hale gelmeye başlaması, temelde insan ahlâkı üzerine düşüncelerle başlar. İnsanın ve toplumun temellerine odaklanan düşünme faaliyeti, zamanla daha iyi bir yönetim sistemi üzerine kafa yorma boyutuna ulaşır.

    Var olanın ve görünenin ötesinde anlamlar aramak, elbette insan doğasının temelinde var. Bu anlamlara, bir dinin mümini olarak ulaşılabileceği gibi –ve kuşkusuz biraz da hazıra konarak- pekâlâ felsefe yoluyla da –kuşkusuz ciddi bir zihinsel emek harcayarak- ulaşılabilir. İşte Çin medeniyetinin kendine özgülüğünü burada aramak gerekir. Çinliler felsefi oldukları için, dini değildirler. Denebilir ki neden benzer bir durum Yunanlar için söz konusu değildir. Bunu da Yunan felsefesiyle Çin felsefesinin farkında aramak gerekir. Bir başka yazının konusu olur umarım.

    Ne demiştik, Çin'de felsefe sokağa inmiştir. Felsefe, sadece üzerinde kafa patlatılacak bir şey değil, aynı zamanda tecrübe edilecek bir şeydir. Felsefe, bir deneyimdir. Bir felsefeye sahip olmanın hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Asıl olan, bir felsefeye, bir ahlaka, bir öğretiye, bir ölçüye göre yaşamaktır.

    Çin'de üç temel felsefi gelenek var: Konfüçyüsçülük, Taoculuk ve Budizm. Taoculuk hem bir felsefe, hem de bir dindir ama din olan Tao anlayışı ile bir felsefe okulu olan Tao anlayışı birbirinden farklıdır. Bir din olarak Taoculuk, tabiata göre hareket etmeyi önerirken, bir felsefe olarak Taoculuk tabiata karşı çalışmayı salık verir. Birisi ölümü takip ederek yaşamayı önerirken, diğeri ölümden kaçma veya ölümü öteleme üzerine bir yaşam biçimini öğütler. Budizm de tıpkı Taoculuk gibi dini ve felsefi yorumlarıyla ikiye ayrılır. Hint kökenli bir inanış olan Budizm, Çin'in yanı sıra Japonya, Kore, Moğolistan, Tayland gibi ülkelerde 500 milyonluk bir takipçiye sahip. Budizm, Sanskritçe'de "uyanmak" ve "idrak etmek" anlamlarına gelen Buddha sözcüğünden türemiş. Konfüçyüsçülük ise M.Ö. 551 ila M.Ö. 479 tarihleri arasında yaşamış Çinli filozof Konfüçyüs'ün öğretisine dayanır. Konfüçyüs, Çin'de Kong Tzu olarak bilinir. Tzu, üstat anlamındadır. Konfüçyüs, onun Latinceleşmiş ismidir. Doğu Çin'deki Lu devleti sınırları içinde doğmuştur. Konfüçyüs'ün doğduğu yer, günümüzde Çin'in Şantung eyaleti sınırları içindedir. Konfüçyüsçülüğün temel hareket noktası, insan ahlâkıdır.

"Benim duam, yaşamımdır!"

    Takipçilerinden biri Konfüçyüs'e, nasıl dua ettiğini sorar. Konfüçyüs: "Benim duam, yaşamımdır" cevabını verir. Bu noktada "en önemli eserim, hayatımdır" diyen Simone de Beauvoir'yı, "günah, şu ya da bu davranış değil, tümüyle yanlış düzenlenmiş bir yaşam biçimidir" diyen Pavese'yi ve "yanlış yaşam, doğru yaşanamaz" diyen Adorno'yu anabiliriz.

    Ahlâklı insan, başka bir dünyada çeşitli kazanımlar elde etmek için ahlâklı olmaz. Ahlâka bu dünyada ihtiyacı vardır. Yarın ölecekmiş gibi ahiret ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatı için çalışmayı öğütleyen İslâm inancının, ölümsüzlük varsayımına dayanan öğüdü, Konfüçyüsçülüğe daha yakındır. Günah ve yaşam arasında bir ilişki var. Günah, yaşamın yanlış düzenlenmesi, yani yaşamın yanlış yaşanması ise, dua da yaşamın bir doktrine göre dizayn edilmesi olacaktır. Spinoza'nın sağlıklı karşılaşmalar dediği müdahalelerle yaşamını kurgulayan insan, bu durumda günah'la da karşılaşmayacaktır. Günah'ın içinde olup günah'tan uzak durmaya çalışmak, meşakkatli bir iş. Günah bir virüs ise, yaşam bir yazılımdır ve yaşamı, virüs bulaşmayan bir yazılım olarak programlamak mümkündür.

Çin felsefesinde okullar

    Çin'de felsefe geleneği, okul geleneğine dayanır. Çin felsefesinde yüzlerce okul olmasına rağmen, tarihçi Ssu-ma T'an'ın tasnifini referans alırsak, 6 temel okulu tespit edebiliriz:

    - Yin – Yang Okulu

    - Ju Okulu (Edipler Okulu, Konfüçyüs)

    - Mo Okulu (Mohist Okul, Üstat Mo)

    - Ming Okulu (İsimler Okulu)

    - Fa Okulu (Yasacı Okul)

    - Tao-Te Okulu (Yol ve Yolun Gücü Okulu)

Varolan her şeyin karşıtı vardır

    Yin-Yang okulunun temelinde dişil olan yin ve eril olan yang prensibi var. Öğretinin temeli, zıtlıktan doğan uyumdur. Doğadaki her hareket, zıtlık içerir ve varolan her şeyin karşıtı vardır. Karşıtı olmayan, yoktur. Gece varsa gündüz de vardır ve zaten gece, gündüz olduğu için vardır. Yin-yang, karşıtları birleştirir. Beden ve ruh, yin ile yang'dır. Çin tıbbı da kaynağını buradan alır, beden ve ruh, birbirinden ayrı düşünülemez.

    Yin-Yang okulunun kökeninde gizemcilik vardır. Bu gizemli sanatlar altı sınıfa ayrılabilir: Astroloji, takvim, beş element, kaplumbağa kabuğuyla yapılan kehanet, muhtelif kehanetler ve şekiller sistemi. Feodal düzenin çok sıkı olduğu Chou Hanedanlığı'nın ilk zamanlarında, herhangi bir eylemde bulunmadan önce bu gizemli sanatlara başvurmak zorunluydu. Feodalizmin gücünü yitirmesiyle, bu sanatlarla uğraşanlar da –büyücüler de diyebiliriz- etkilerini kaybettiler ve ülkenin dört bir yanına dağıldılar.

    Yin-Yang okulunun önemli kişilerinden biri, İ.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Tsou Yen'dir. Bugünkü Shantung eyaletinin merkezinde doğup büyüyen Tsou Yen, toplamı yüz bin kelimeyi aşan denemeler yazmış ve fakat bu denemelerin hepsi zaman içinde kaybolmuş. Coğrafya ve tarih incelemeleri üzerine yoğunlaşan Tsou Yen, çalışma metodu olarak, küçük nesnelerden büyüklere doğru ilerlemeyi esas almış. Bir anlamda tümevarım.

    Tsou Yen'ın coğrafyaya olan ilgisi üzerine tarihçi Ssu-ma Ch'ien şunu yazar:

    "O, Çin'in meşhur dağlarını, nehirlerini, vadilerini, onların kuşlarını ve hayvanlarını, sularının ve topraklarının ürünlerini tasnif etmeye başladı. Buradan hareketle, araştırmasını denizlerin ötesinde olan ve insanın görmesi mümkün olmayan şeylere doğru genişletti. Bilim adamlarının 'Orta Krallık' yani Çin olarak adlandırdıkları şeyin, bütün dünyada ancak sekizde bir yer kapladığını ileri sürdü... Çin'i, Kırmızı Bölge'nin Manevi Kıtası olarak isimlendirdi."

Edipler Okulu

    Edipler Okulu, Konfüçyüsçü okuldur. Batı literatüründe bu okulun Konfüçyüsçü Okul olarak anılması, okulun niteliğiyle ilgili bir yanılsamaya yol açar. Konfüçyüsçü Okul dendiğinde, Konfüçyüs tek adam olarak öne çıkar ve okulun diğer mensupları Konfüçyüs'e tabi müminler olarak algılanır. Konfüçyüs elbette bu okulun lideri ve kurucusudur, ancak okulun diğer mensupları da sıradan takipçiler değil, hepsi âlim kişilerdir. Bu nedenle Çin felsefesinde bu okul Ju kelimesiyle adlandırılır; Ju'nun birebir karşılığı "literatus" kelimesidir, yani edip, âlim.

Konfüçyüs'ün ilk muhalifi: Mo Tzu

    Mohist Okul'un kurucusu Mo Tzu'dur. Diğerlerine göre çok katı bir disipline sahip olan bu okulun takipçileri, kendilerini Mohist olarak adlandırır. Mu Tzu, Konfüçyüs'ün ilk muhalifidir ve öğretisi genel olarak Konfüçyüsçülüğün eleştirisidir. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, İ.Ö. 479-381 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. Eski zamanlarda Mo Tzu'nun şöhreti Konfüçyüs'ünki kadar fazlaydı ve öğretisi de bir o kadar etkiliydi. Konfüçyüs, geleneksel kurumları anlamaya ve bu kurumları ahlâki ilkelere göre meşrulaştırmaya çalışırken, Mo Tzu, bunların geçerliliğini sorguladı.

    Fung Yu-Lan, Türkçe'de Çin Felsefesi Tarihi adıyla basılan kitabında, Konfüçyüs ile Mo Tzu arasındaki farkı şöyle açıklar:

    "Konfüçyüs, kadim medeniyeti meşrulaştırırken, Mo Tzu bu medeniyeti eleştirdi. Mo Tzu, militan bir hatip iken, Konfüçyüs, kibar bir beyefendiydi. Mo Tzu'nun ana hedefi hem geleneksel kurumlara ve uygulamalara ve hem de Konfüçyüs'ün teorilerine karşı çıkmaktı." (Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1.Baskı, İstanbul Nisan 2009, S.68)

İsimler Okulu

    İsimler Okulu, isim ve gerçek arasındaki ilişkiyle ilgilenir. İsim ve gerçek arasında bir anlaşma vardır. Adlandırma, gerçeği biçimlendirebilir, dönüştürebilir. Bu okulunu tanınmış üstatlarından biri Kung-Sun Lung'dur ve üstadın şu sözü okulun kimliği hakkında bilgi verir: "Benzerliği ve farklılığı birleştirdim."

Yasacı Okul

    Yasacı Okul, iyi bir toplumsal yapının kurulması için, ediplerin ahlaki kurumlarından önce, yasanın tesis edilmesi gerektiğine inanır. Bu okul, bir grup devlet adamı tarafından kurulmuştur. Çince ismi Fa Chia'dır. Fa kelimesi Çincede yasa anlamındadır. Bu okulun öğretisini hukuk ilmiyle ilişkilendirmemek gerek, okulun düşüncesi daha çok yönetim, organizasyon ve liderlik ilkeleri üzerinde yoğunlaşır.

Taocu Okul

    Altıncı okul ise Tao-Te Chia, yani Yol ve Yolun Gücü Okulu. Taocu okul olarak da bilinir. Taocu dinden kesinlikle farklıdır. Çin'deki temel öğretilerden biridir ve Konfüçyüsçülük'ten temel farkı, daha çok metafizik öğeler içermesidir. Öğretinin kurucusu Lao-tzu'dur. Yani "yaşlı üstat!" Lao-tzu'nun milâttan önce 6. yüzyılda, bugünkü Henan eyaletinin sınırları içinde yaşadığı sanılmaktadır. Lao-tzu, Çin düşünce tarihinde efsaneleşmiş bir isimdir. Gerçekten yaşayıp yaşamadığı bile tartışılır.

Tao Te Ching (Dào dé jīng)

    Lao-tzu'nun yazdığı sanılan, Taoculuğun kurucu metni. Tao yol, te erdem ve ching de kitap anlamına gelir. Kitabın nasıl yazıldığına dair muhtelif rivayetler var. Bir rivayete göre, Zhou Hanedanlığı döneminde imparatorluk kütüphanecisi olan Lao-tzu, insanların doğru yolda olmamalarından dolayı, büyük bir üzüntü içinde Çin'i terketmeye karar vermiş. Sınır kapısından çıkarken, muhafızlardan biri, ülkeyi terketmeden önce öğretilerini kitap haline getirmesini istemiş. Bunun üzerine Tao Te Ching yazılmış. Bir başka rivayete göreyse, kitabı, Lao-tzu ismini kullanan farklı kişiler yazmış.

    Yol ve Erdem adlı iki bölüme ayrılan kitap, 5 bin Çince karakterden oluşuyor, yani yaklaşık 10 word sayfası... Tao Te Ching'in, İncil'den sonra yabancı dillere en çok çevrilen kitap olduğu sanılıyor.

Çin Budizm'i

    Çin felsefesiyle ilgili notlarımızı, Budizm'den söz ederek şimdilik bitirelim. Hint kökenli Budizmin, İ.S. 1. yüzyılda Çin'e gelişi, Çin tarihindeki en önemli olaylardan biri. Çünkü bu inanışın Çin topraklarına gelmesi, Çin'in kültür, medeniyet, felsefe, din, sanat, edebiyat tarihi üzerinde muazzam etkiler ve değişiklikler yaptı. Budizmle beraber, hayatın akışı değişti. Her şey farklı bir mecraya oturdu.

    Çinlilerin Budizmle karşılaşmaları, Türklerin İslâm'la karşılaşmalarına benzetilebilir: İki halk da, mensup oldukları dinleri, kendilerine özgü hale getirmişlerdir. İslâm dini, başka birçok İslâm ülkesinde çok farklı usullerde tatbik edilirken, Türk-İslâm'ı bambaşka şekilde tatbik edilmektedir. Benzer şekilde, Budizm de, girdiği birçok Uzakdoğu ülkesinde (Sri Lanka, Kore, Japonya, Tayland, Nepal) farklı pratiklere yol açarken, Çin'de kendine özgü bir karakter kazanmıştır –ki zaten bu karaktere "Çin Budizm'i" denir. Türkler ve Çinliler, mensup oldukları dinleri, kendilerine ait kılmışlardır.

    Budizm'e göre, bütün ıstıraplar, insanın, eşyanın doğası hakkındaki cehaletinden kaynaklanır. Dünyadaki her şey, zihnin tezahürleridir ve bu nedenle yanılsamadır ve geçicidir, ancak insan cehaletinden dolayı onları arzular ve onlara bağlı kalır. Bu temel cehalete, Avidya denir. Bu kelime Çince'ye Wu-ming, yani aydınlanma olarak çevrilir. Hayata yönelik arzu ve bağlılığın kaynağı, cehalettir. Cahil insan, Doğum ve Ölüm Çarkı'na bağlıdır ve kurtulamaz.

    İnsanın kurtuluşu, cehaletin yerine, Sanskritçe'de Bodhi denen aydınlanmayı koymasıyla olur. Aydınlanan birey, Doğum ve Ölüm Çarkı'na bağlı kalmaktan kurtularak, Nirvana'ya erişebilir. Doğum ve Ölüm Çarkı, Budist terminolojide Samsara olarak adlandırılır. Reenkarnasyona benzetilebilir; insan, bu dünyada ne ise, bu onun geçmişte yaptıklarının bir sonucudur ve şimdi yaptıkları da onun gelecekte ne olacağını belirleyecektir. Bu, sonsuza kadar böyle sürecektir.

    Çin felsefesine çok genel bir girizgâh yapabildiysek ne âlâ. Elbette devam edeceğiz.

                                                                                                                                 Emre EMİRALİOĞLU

İlgili Haberler
Yorumunuzu Gönderin
Çin-Türkiye ilişkilerinde yeni kilometre taşı
Çin-Türkiye ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Türk Lirası, Çin finans dünyasına ayak bastı.
Çinli kulüpler büyük transferlerine devam ediyor

Chelsea'nin yıldız orta saha oyuncusu Oscar, 60 milyon avroya Çin'e gelmeye hazırlanıyor. Peki Çinli kulüpler yabancı futbolcular için ne kadar para ödüyor? Bu sorunun cevabı ve haftanın ekonomi gündemine genel bir bakış için Ekodiyalog'a kulak verin.

Diğerler>>
Çin'de 2016'da neler konuşuldu? (1) (Çin Mahallesi)
Çin'de 2016 yılında gündemde neler vardı? Çinlilerin en çok dikkatini çeken gelişmeler nelerdi? Çin Mahallesi'nin sakinleri, 2016'yı nasıl geçirdi?
Çin'in 5. büyük icadı 24 Sezon nedir? (Çin Mahallesi)
Çinlilerin günlük hayatına yön veren bir takvim sistemi olan 24 Sezon'a kâğıt, pusula, matbaa ve baruttan sonra Çin'in 5. büyük icadı diyenler de var. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne alınan 24 Sezon, bir kez daha gündemde.
Diğer>>
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (07-01-2015)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (19-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (05-11-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (08-10-2014)
• Biliyor Musun Bilmiyor Musun (24-09-2014)
Diğer>>
Anket
Soru-Yanıt
  • Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde Çin'in gücü ortaya kondu

  • Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping 31 Mart-1 Nisan günlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen ve dünyanın odaklandığı Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldı.
    Diğer>>
    İzleyici Postası
  • Koyun yılınız kutlu olsun (Pınar Koçak)

  • Koyun Yılının en güzel müjdeler, en güzel sürprizlerle kapınızı çalması dileğiyle...
  • Çin kadınlarına (Ali Güler)

  • Düşlerimde gelir bir güzel bana, alır götürür beni uzak bir diyara...

    Diğer>>
    Linkler
    © China Radio International.CRI. All Rights Reserved.
    16A Shijingshan Road, Beijing, China