Çin Komünist Partisi'nin 90. kuruluş yıldönümü için yapılan anma etkinlikleri çerçevesinde, Çin'in Sichuan eyaletine bir yolculuk yaptık. Sichuan, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşu yolundaki en önemli adımların atıldığı, en kritik dönemeçlerin geçildiği bir coğrafya. Bu yüzden, Çin tarihi açısından çok büyük öneme sahip bir yer.
Bölge, aynı zamanda Çin'in gerçekleştirdiği kalkınma hamlesinin işaretlerinin görülebilmesi bakımından da çok aydınlatıcı. 2008 yılında meydana gelen yıkıcı depremin ardından yapılanlar, deprem bölgesinde bulunan bir ülkeden gelen ve bu felaketin yaşattığı acılara şahit olmuş biri olarak, beni çok yakından ilgilendiriyor.
Sichuan'ın en dikkat çekici özelliklerinden birisi de yemekleri. Çin mutfağının dört ana öğesinden biri sayılan Sichuan mutfağı, genellikle baharatlı yemeklerden oluşuyor. Bölge kültüründe, yıllar boyunca sosyalleşme mekânları olarak işlev görmüş sofralar, yemeklerin zenginliği kadar, insanların kaynaşması ve ilişkilerin sıkılaşması açısından da kültürel açıdan da çok önemli...
Mao Zedong liderliğindeki Uzun Yürüyüş ve Kızıl Ordu'nun zafere giden yolu, bana Türk Kurtuluş Savaşı'nı hatırlatıyor. İki mücadelede de, bir ulusun geleceğinin yönünü değiştiren anlar bulunuyor.
General Liu Bochen ve Siyasi Komiser Nie Rongzen'in öncülüğündeki Kızıl Ordu, 1935 yılının mayıs ayında Mian Ning şehrinde, Yihai Gölü'nün kıyısına geldiğinde, önlerinde çok seçenekleri yoktu. Doğru bildikleri yolda devam etmeleri gerekiyordu. Bunun için de bölgedeki yerel halkın desteğini almaları lazımdı. Bölgede yaşayan Yi azınlığının başındaki Xiao Yedan ile görüşen liderler, Kızıl Ordu ve Komünist Parti'nin amaçları ve zaferden sonra kendilerine nasıl davranılacağı hakkında ona bilgi verdi. Sonucunda, Yi azınlığının desteği kazanılmış oldu.
Bu destek, sadece Kızıl Ordu'nun değil, bir milletin kaderini değiştiren bir dönüm noktası oldu.
1. Dünya Savaşı'nın ardından 1919 yılında Türkiye'de başlayan ve Mustafa Kemal'in (Atatürk) önderliğinde yapılan ulusal direniş hareketi, 1922 yılında sona ermiş ve 1923'te Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Mustafa Kemal, 1919'da padişaha karşı çıkarak Anadolu'daki direniş hareketinin komutasını almaya gittiğinde, yine bir Osmanlı paşası ve Doğu Cephesi Komutanı olan Kazım Karabekir, halkının geleceğini düşünerek, ordularını Mustafa Kemal'in emrine vermişti. Kazım Paşa'nın bu kararı, Türk tarihi açısından hayati bir önem taşımaktadır.
İki mücadele arasındaki diğer bir benzerlik de, Mustafa Kemal'in direniş hareketine halkın desteğini kazandırmak için yaptığı bir dizi görüşme ve kongrelerdir. Özellikle ülkenin doğusundaki aşiret liderleri ve dini temsilcilerle yaptığı görüşmelerden de başarıyla ayrılan Mustafa Kemal, bu bölgelerde yaşayanların desteğini alarak, zafere giden yoldaki önemli bir engeli aşmıştır.
Kızıl Ordu'nun zaferinde hayati öneme sahip yerlerden bir diğeri olan Luding Köprüsü, Sichuan'in Luding ilçesinde bulunuyor ve Dadu nehrinin iki yakasını birbirine bağlıyor.
29 Mayıs 1935'te, Kuomintang kuvvetlerinden kaçan Kızıl Ordu birlikleri, nehrin karşı kıyısına geçmek zorundaydı. 103 metre uzunluğundaki ve 3 metre genişliğindeki köprü üzerinde, yalnızca zincirler bulunuyordu. Adım atmak için herhangi bir basamak yoktu. Nehirden 14 metre yükseklikteki köprüden düşen biri için, şiddetle akan sulara dayanma ihtimali bulunmuyordu. 22 cesur asker, köprüyü geçmekle vazifelendirildi. Askerler, karşı kıyıdan açılan ateşe aldırmadan, çok çetin bir mücadele sonrasında, köprüyü geçmeyi başardı. Bu esnada, 4 asker hayatını kaybetti.
Bugün, Luding Köprüsü'nün zincirlerine bakarken, Kızıl Ordu'nun büyük başarılarını hatırlıyorum. Zafere giden yolda kaydedilen her başarı, birer zincir halkası aslında... Birbirini takip eden, biri olmasa diğerinin de olmasının mümkün olamayacağı ve birbirini sımsıkı tutan zincir halkaları. Yi halkıyla yapılan anlaşma, Dadu nehrinden karşıya geçilmesi ve son olarak da LudingKöprüsü'nün aşılması...
Deprem bölgesinde bulunan bir ülkenin vatandaşı olarak, beni yakından ilgilendiren bu konuyla ilgili gözlemlerimden de söz etmeliyim. Sichuan'da 12 Mayıs 2008 günü şiddetli bir deprem meydana geldi. 8 şiddetindeki depremden, 70 bin kişi doğrudan ya da dolaylı olarak zarar gördü.Uzun Yürüyüş'ün izini Sichuan'da sürmeye devam ederken, depremde ciddi hasar gören Shimian ilçesinde bulunan deprem müzesini de ziyaret ettik. Bu sayede, deprem ve ardından yürütülen çalışmalar hakkında bilgi sahibi oldum. 30 bin evin, 58 okulun, 21 sağlık kuruluşunun ve 76 işletmenin hasar gördüğü depremin ardından Çin hükümeti, büyük bir kalkınma ve yeniden yapılandırma çalışması başlattı. Sichuan'da, kısa süre içinde, gelir seviyesindeki artış başta olmak üzere, birçok alanda gelişmeler kaydedildi. Felaketin hasarlarınıbüyük ölçüde silmeyi başaran Sichuan, öngörülenden çok kısa sürede tamamlanan yeniden yapılandırma çalışmalarıyla, eskisinden daha iyi bir konuma geldi.
Türkiye de 1999 yılının 17 Ağustos günü meydana gelen 7,4 şiddetindeki depremle sarsılmıştı. Depremin merkez üssü, İstanbul'a çok yakın olan Gölcük başta olmak üzere, civardaki birçok yerleşim bölgesi, neredeyse yerle bir olmuştu. Açıklanan resmi verilere göre, deprem nedeniyle 17 binin üzerinde kişi hayatını kaybetti. Deprem gerçeğiyle yaşamaya alışması gereken Türkiye'nin, Çin'in takdire değer çalışmalarından faydalanması ve iki ülkenin, bu konudaki tecrübelerini birbirlerine aktarıp, daha çok fikir alışverişi yapmaları gerekiyor.
Kızıl Ordu'nun izini takip ederek, Sichuan eyaletine yaptığımız gezide, bir yandan tarihi olayları sırasıyla izledik, müzeleri ve anıtları gezerek, bu konu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduk; diğer yandan da, bölgenin ve Çin'in doğal güzelliklerine, kültürüne ve büyük kalkınma hamlesine tanıklık ettik.
Furkan Çeki