Cesare Pavese, 12 Haziran 1939'da günlüğüne şunları yazdı: "Bir ulus, kendi geçmişiyle artık yaşayan bir bağ kuramıyorsa, o ulusun sonu gelmiş demektir. Yaratıcı canlılığın kaynağı, geçmişin birikimindedir. Ancak bir geçmişimiz olduğu zaman, yaratıcı oluruz. Bir ulusun gençliği, zengin bir yaşlılıktır. Bilgelikle gençliğin birleşimidir deha." Pavese'nin son cümlesi, sanki tam da Beijing için söylenmiş: Bilgelikle gençliğin birleşimi. Beijing, dinamik, hareketli, ışıklar saçan, genç bir şehir. Ama bu gençlik, kökleri binlerce yıl öncesine uzanan muazzam bir kültüre ve bilgeliğe dayanıyor. Kent, ne geleneksel öğelerin kasvetine bürünmüş ne de modernizmin süratine yenik düşmüş. Tarihi olanla modern olan bir arada, birbirini rahatsız etmeden ve hatta bir bütünün parçası olarak Beijing'de vücut buluyor.
Beijing, tam bir müze kenti. Yüzün üzerinde müzeye sahip olan Beijing için, açık hava müzesi denebilir. Hayaletler Şehri Selanik kitabının yazarı Mark Mazower, "hiçbir kent, kendi geçmişinin müzesi olarak kalamaz" cümlesini kurmuştu. Anlaşılan, kendisi Beijing'i görmemiş. Beijing, kendi geçmişinin müzesi olmayı başarmış bir kent. Sinemadan spora, resimden mimariye, etnik kültür ürünlerinden savaş müzelerine, tapınaklardan edebiyat müzelerine kadar onlarca farklı konseptte müze, bütün şehre yayılmış durumda. Bu müzelerin hepsini gezmeniz kısa süreli bir gezi programında mümkün değil. Bir seçki yapmak durumundasınız. Benim ilk seçimim Beijing Başkent Müzesi oldu. Diğer müzeleri görmeden evvel, kentin tarihsel geçmişini görmek istedim. Bu programda Beijing kent tarihinin izlerini süreceğiz. Buyurun başlayalım...
Beijing Başkent Müzesi (The Capital Museum) Fuxingmenwai Caddesi 16 numarada yer alıyor. Müzede Beijing'in tarihsel mirası sergileniyor. 1953 yılında planı hazırlanan müze, 1981 yılında ziyarete açılmış. 10. Beş Yıllık Plan çerçevesinde, müzenin büyük bir kültürel yapı olarak yenilenmesine karar veriliyor. Yeni müzenin inşası ise 2001'de başlıyor. Müze, görkemli mimarisi ile dikkat çekiyor. Müzede farklı başlıklar altında çok sayıda sergi salonu açılmış. Sergi salonları, dünyanın önemli müzelerindeki örnekler incelenerek dizayn edilmiş. Her katta ayrı bir konsept var. Bodrum ve birinci katta, dönemsel olarak kurulan geçici sergiler var. Bu geçici sergilerin amacı, Çin kültürü ile diğer ülkelerin kültürleri arasında bir temas kurulmasını sağlamak. İkinci kat, antik döneme ait tarihi ve kültürel objelere ayrılmış. Bu katta çok çeşitli sanat koleksiyonlarının yanı sıra, antik döneme ait kaligrafi örnekleri de bulunuyor. Üçüncü katta, antik döneme ait resimler ve Beijing'deki yapıların zaman içindeki değişimi görülebiliyor. Dördüncü katta Çin işi seramikler ve Buda heykelleri, beşinci katta eski Beijing hikâyelerine ait dokümanlar ve geleneksel halk kostümleri ve altıncı katta düğünlerde ve bayramlarda kullanılan özel taşıma araçları sergileniyor. Müzede toplam 5622 adet tarihsel miras ürünü bulunuyor.
Her katın farklı bir konsepte göre düzenlenmiş olması birçok açıdan avantaj sağlıyor. Her şeyden önce böyle bir tematik ayrım, ziyaretçilerin işini fevkalade kolaylaştırıyor. Müzede kafa karışıklığı yaşamanız mümkün görünmüyor. Müzenin tamamını keşfetmeyi, aynı güne sığdırmak zorunda da değilsiniz. İlginizi çeken konu başlıklarını önem sırasına koyup, müzenin tamamını görmeyi birkaç güne de yayabilirsiniz. Ziyaretinizi kolaylaştırmanız ve mümkün olan en kısa sürede tamamlamanız için her şey düşünülmüş. Gezdiğiniz bir alana bir daha yanlışlıkla girme ihtimaliniz yok. Mekânın yapısı sizi girmediğiniz salonlara yönlendiriyor. Binlerce yıllık tarih rastgele bir araya yığılmış değil. Müzede, ziyaretçilere soluk aldıracak alanlar da var. Tıpkı bir kitaba ayraç koyup, daha sonra kaldığınız yerden devam edebilmeniz gibi, Beijing Başkent Müzesi'nin de salonlardan birinde gezinize ara verip, daha sonra kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Müze, mimari olarak, geçmiş ile geleceğin birleşimini ve uyumunu yansıtıyor. Müzeyi gezerken, kentin, kendi tarihiyle nasıl yaşayan bir bağ kurduğunu görüyorsunuz. Bina da mimari olarak bu anlayışla tasarlanmış. (Fotoğraf) Binanın çatısı tek bir parçadan oluşuyor. Bu yekpare çatı, geleneksel Çin mimarisindeki sarkık çatı tarzını yansıtıyor. Binanın önündeki, taştan yapılma uzun perde duvar ise antik Çin'deki kent surlarını temsil ediyor. Perde duvarın binaya göre sağ kısmında bir düğüm bulunuyor. Bu düğüm ise antik dönemdeki kürsüleri çağrıştırmak için düşünülmüş. Yapıda yoğun olarak bronz kullanılmış. Böylece tarihsel derinlik daha fazla öne çıkarılıyor. Binanın yapımında kullanılan taşlar, antik dönemden bu yana Beijing'in inşası için taş üretilen Fangshan'dan getirilmiş. Beijing'de çok sık görülebilen Karaağaçlar, dikdörtgen biçimindeki dış sergi salonunun dekorasyonu için kullanılmış. Müzenin mimarisi tüm dünyadan büyük övgü alıyor. Müzenin girişinde çok geniş bir alan bulunuyor. 34 metre yüksekliğe ve 2 bin metrekare genişliğe sahip bu alanda, Çin kültürünün karakteristik özellikleri ile modern yaklaşımlar iç içe geçmiş. Burada çok çeşitli etkinlikler düzenlenebiliyor.
Başkent Müzesi, sadece Beijing'in kültür mirasını korumak için hizmet vermiyor. Müzenin temel amaçları, resmi internet sitesinde şöyle belirtilmiş: İnsanların ruhsal yaşamını zenginleştirmek, yabancı ülkelerle kültür alışverişini tesis etmek ve Beijing'in sosyalist kültür yönünden gelişimini hızlandırmak. Müzenin teknik donanımı da gayet iyi düşünülmüş. Müze içinde nem kontrol sistemi bulunmakta. Böylesi mekânlar için ne kadar önemli bir sistem olduğunu söylemeye gerek yok. Birçok yerde dokunmatik ekranlı danışma bilgisayarları var. Çoklu dil seçeneğine sahip kulaklığınızı almışsanız, bu ekranlara pek ihtiyacınız olmuyor. Müzenin giriş salonunda, dünyanın en yüksek çözünürlüklü televizyonu olduğu iddia edilen dev bir ekran var. Bu ekranda Beijing tarihinden kesitlerin yanı sıra, müzede sunulan hizmetlerle ilgili bilgiler de yayınlanıyor. Ziyaretinizin sonunda, zihninizde ve not defterinizde topladığınız bin yıllık tarihi, sıcak bir kahve eşliğinde tekrar gözden geçirmek isteyebilirsiniz. Girişte bulunan kafe ve restoranlar bunun için ideal. Müzeden bir hatıra almak istiyorsanız, hediyelik eşya dükkânları ve kitapçılar da sizi bekliyor.
Müzede Mao'ya ve Kültür Devrimi'ne tek bir oda ayrılmış. Tarih yazılırken, içinde bulunulan dönem abartılır. Geride kalan binlerce yıllık tarihi, tahakkümü altına alan bir şimdiki zaman hegemonyası vardır müzelerde. Başkent Müzesi'nde bunun tam tersi söz konusu. İçinde bulunulan tarihsel süreç de, diğerleri ile eşit şartlarda yerini almış. Öne çıkartılmamış. Devasa müzenin içinde, Mao'ya ayrılan özel alan haricinde Mao'nun tek bir fotoğrafı, heykeli, sözü yer almıyor. Zaten bütün Beijing'de de, Tiananmen meydanındaki meşhur fotoğraftan başka, Mao resimlerini sadece hediyelik eşya dükkânlarında görebiliyorsunuz.
Müzeyi gezerken ister istemez kendi ülkemizdeki örneklerle mukayese ediyorum ve içim burkuluyor: Ne yazık ki böylesi bir müzeyi layıkıyla hak eden İstanbul, Bursa, Konya, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi kentlerimizde, kent tarihi müzeleri ya hiç yok ya da olanlar oldukça yetersiz durumda. Müzeler, bir toplumun, tarihle olan yaşayan bağları, kılcal damarları…
-Emre EMİRALİOĞLU-