
"KÜLTÜR MİRASI KARIN DOYURMAZ"
Çin'e gelmeden önce bu "Dünya Kültür Mirasları listesi" terimini zaman zaman duyardım. Ama nedense pek önemsememişim. "Nedense" sözünü rastgele kullanmıyorum, çünkü bu umursamazlığın nedenini anlamak kolay değil. Nitekim, aldırmazlık yalnızca benim kişisel ilgisizliğimle sınırlı değil, ülkemizdeki genel duyarsızlığın bir yansıması. "Kültür karın doyurmaz" anlayışı burada da kendini gösteriyor.
Çin'e geldiğimde çeşitli tarihsel mekânlardan söz edilirken hep "Dünya Kültür Mirasları" listesinde yer aldığına vurgu yapılması dikkatimi çekmişti. Hatta birkaç tanıdığım, bu listede Türkiye'den kaç eserin yer aldığını sordu. Tabii bir cevap veremedim. Bana bu soruyu soranlar, listede Çin'den kaç eserin bulunduğunu tam olarak söylüyor, kaç eserin dahil edilme talebiyle başvurusunun yapıldığını da biliyordu. Bakışlarından, benim böylesine önemli bir konuya kayıtsız kalışıma anlam veremediklerini hissediyordum.
"KÜLTÜR MİRASLARI GÜNÜ"
Anlayamamakta haklılar. Çünkü, Çin'de tarihsel miraslar çok önemli bir konu. Ülkedeki kültür kurumları tarihsel mirasların korunması için büyük bir titizlikle çalışıyor. Çeşitli tarihsel mirasların dökümü çıkarılarak "merkezi hükümet düzeyinde korunan eserler", "eyalet düzeyinde korunan eserler", "il düzeyinde korunan eserler" gibi değişik kategorilere dahil edilmişler. Herhangi bir eserden söz edilirken, hangi düzeyde korunduğunu da öğreniyorsunuz. Bunun dışında "Maddi Olmayan Kültür Mirasları" da grup grup listelenmiş. Örneğin herhangi bir gelenek, özel bir şarkı söyleme tarzı, belirli bir elsanatı gibi kültür mirasları koruma altına alınarak aktarıcıları maddi ve manevi olarak destekleniyor.
Çin'de bu işe o kadar önem veriliyor ki, 2006 yılında hükümet kararıyla her yıl 13 Haziran "Kültür Mirasları Günü" olarak kabul edilmiş. Bu özel gün, bir zamanlar bizde var olan "Kabotaj Bayramı" gibi kanun zoruyla geçiştirilen bir gün gibi değil, Çin Devlet Kültürel Eserler Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen renkli etkinliklerle bir kültür şenliği olarak kutlanıyor.
ÖZEL GÜNDE ÖZEL İŞ
Bu yılki etkinliklere özel bir çalışmanın başlatılması da eşlik etti. "Kültür Mirasları Günü" dolayısıyla Yeraltı Heykeller Ordusu'nun bulunduğu tarihsel sit alanında arkeolojik kazı çalışması başlatıldı.
Bu çalışma, Yeraltı Heykeller Ordusu tarihsel sit alanında yapılan üçüncü kazı olacak. 1978 ile 1985 yılları arasında arkeologlar iki büyük kazı çalışması yapmış. Yeni kazı, Çin arkeologları tarafından gerçekleştirilen ilk bağımsız çalışma olacakmış.
DÜNYADA AZAMET, AHİRETTE HİZMET
Batılılar yeraltından çıkarılan bu asker heykelleri topluluğunu "Terrakotta Ordusu" olarak adlandırıyor. "Terra cotta", İtalyanca "pişmiş toprak" demek. Çinliler ise "Bīngmǎ Yǒng" adını veriyor. "Bīng" sözcüğü asker anlamına geliyor; "mǎ" ise at demek. "Yǒng" sözcüğüne gelince, bunun Türkçe'de doğrudan bir karşılığını bulmak zor. Önemli kişiler öldüğünde, cesetleriyle birlikte mezarlarına konan heykel türünden cisimleri nitelendiren bir sözcük… Varlıklı kimselerin bu dünyadaki yaşamlarını öteki dünyada da sürdürmelerini sağlamak üzere kendilerine hizmet edeceği düşünülen kişileri temsilen ahşap, porselen veya pişmiş kilden yapılan insan figürleri bu sözcükle anlatılıyor. Türkçe'ye "mezar heykeli" diye çevrilebilir. Bu durumda, "Bīngmǎ Yǒng" adını, biraz sakil dursa da "Asker ve At Mezar Heykelleri" şeklinde Türkçeleştirebiliriz.
İSİM BABASI CHIRAC
Yeraltı Heykeller Ordusu'nun bulunduğu tarihsel sit alanında daha önce yapılan iki kazıda, pişmiş topraktan 1087 tane asker heykeli bulunmuş. Her birinin yüz ifadesi farklı olan bu heykellerin boyu 1.83 ile 1.95 arasında değişiyor. Eski ABD başkanlarından Ronald Reagan 1984 yılında Çin'e yaptığı gezi sırasında burayı ziyaret ederken, heykellerden kimilerinin kendinden uzun boylu olduklarını görünce çok şaşırmış ve sonra gülmeye başlamış. Bill Clinton da burayı 1998 yılında eşiyle birlikte ziyaret etmiş. Gezen ünlüler arasında Kraliçe Elizabeth ve Jacques Chirac da bulunuyor. Yeraltı Heykeller Ordusu için "Dünyanın Sekizinci Harikası" ifadesini ilk kullanan da Chirac olmuş.
100 YILDA BİTMEYECEK KAZI
Heykeller ilk çıkarıldıklarında, gömüldükleri zaman boyandıkları renkleri muhafaza ediyormuş, ama havayla temas edince boyalar kısa sürede solmuş. Yeni kazıda çıkarılacak heykellerde aynı sorunla karşılaşılmaması için bir çözüm bulunduğu söyleniyor. Toprak altında hâlâ 8000 asker, 520 atıyla birlikte 130 savaş arabası ve 150 süvari atının bulunduğu tahmin ediliyor.
Bütün bu ordu, Çin'de 2 bin yıl önce ilk imparator olan Qin Shihuang'ın anıtmezarının bir bölümünü oluşturuyor. Üstelik sadece küçük bir bölümüymüş. Anıtmezar külliyesinin tamamının ne kadar büyük olduğu bilinmiyor. Bilinen kadarı 56 kilometrekareyi kapsıyor. Herşeyi keşfetmek için yapılması gereken kazıların 100 yılda bile bitmeyeceği hesaplanıyor. Çinli arkeologların yaptığı kazılara göre, Qin Shihuang'ın mezarı etrafında 500'den fazla mezar daha varmış. Bu mezarların bazılarında cariyeleri, ötekilerinde de sarayda önde gelen başka kişiler gömülüymüş. Dİğer mezarlarda ise imparatorun bindiği bakırdan yapılmış at arabası, saray atları, çeşitli hizmetliler ve ordusuna mensup askerleri temsil eden heykeller gömülü. İmparator, ölümünden sonra da hizmet bekliyor.
40 YILDA TAMAMLANMAYAN ANIT MEZAR
Qin hanedanının kurucusu olan ve M.Ö 247 ile 210 arasında tahtta kalan Qin Shihuang Çin tarihinde çok tartışmalı kişiliklerden biri olarak tanınıyor. Çin'i birleştirdikten sonra, ortak para, yazı, uzunluk, hacim ve ağırlık birimlerini uygulama gibi toplumsal ekonomiyi ve kültürel gelişmeyi hızlandıran bir dizi önlem almış. Aynı zamanda, kuzeydeki kabilelerin saldırılarından korunmak için Çin Seddi'ni inşa ettirmiş. Bu çalışmaları Qin Shihuang'ın, Çin tarihinde oynadığı olumlu rol kapsamında bulunuyor. Ama öte yandan çok da ceberrut bir hükümdarmış. İnsanların düşüncelerini kontrol etmek için, makbul sayılanların dışında kalan görüşlere yer veren kitapların yakılması ve bu fikirlere sahip olan bilginlerin canlı olarak toprağa gömülmesi gibi emirler vermiş. Üstelik, halkının refahını hiçe sayarak savurgan bir yaşam sürdürmüş. Halkın emek gücünü aşırı kullanarak ve hesapsızca para harcayarak, kendi anıtmezarını ve çok lüks bir yapı olan A'fanggong Sarayı'nı inşa ettirmiş. İnşaatını Çin'i birleştirdikten hemen sonra başlattığı kendi anıtmezarı için 700 bin kişi çalıştırmış. Bu öylesine büyük bir projeymiş ki, tamamlanması 40 yıl boyunca, yani imparator ölünceye kadar bile mümkün olmamış. Hatta işin bittiğini görmeye ömrünün vefa etmeyeceğini anladığından mıdır nedir, ölümsüzlük hapını bulmak için büyük miktarlarda para harcayarak birçok bilgin çalıştırmış. Dahası, var olduğunu duyduğu "ölümsüzlük adası"nı aratmak için insan göndermiş. Tabii Gılgamış'a nasip olmayan ona da olmamış ve emr-i hak vaki olunca dünyasını değiştirmiş. Öyle görünüyor ki, inşaatı bitmediği gibi 2 bin sonra yapılan kazısı bile kolay kolay tamamlanamayacak.
BİLMEMEK AYIP DEĞİL, ÖĞRENMEMEK AYIP
"Kültür Mirasları Günü"nün kutlanması dolayısıyla bugüne rastlatılan Yeraltı Heykeller Ordusu sit alanında üçüncü kazı çalışmasının başlaması bana "Dünya Kültür Mirasları" listesini düşündürdü. Başta belirttiğim cehaletimi az da olsa giderebilmek için bulabildiğim kaynaklara baktım.
"Dünya Mirası Listesi, UNESCO'ya bağlı Dünya Mirasları Komitesi tarafından belirlenmiş ve bulundukları ülkenin devleti tarafından korunması garanti edilmiş, tüm dünya için önemli bir değer taşıdığı kabul edilen doğal ve kültürel varlıkların listesi" olarak tanımlanıyor. Böyle bir liste oluşturmadaki amaç, tüm insanlığın malı olan değerlerin korunmasında uluslararası işbirliğini sağlamakmış Düzenli olarak yenilenen listede 2004 yılı itibariyle 134 ülkeye ait 788 varlık bulunuyormuş. Bunların 617'si kültürel, 154'ü doğal, 23'ü ise kültürel ve doğal varlıkmış.
Çinli arkadaşlarım bu listede Çin'den 37 miras yer aldığını söyledi. Bunlardan 25'i kültür mirası, 7'si de doğal mirasmış; geri kalan 5'i ise her iki ketegoriye de birden giriyormuş.
BİZDEN NELER VAR?
Peki Türkiye'den kaç varlık bulunuyor bu listede? Bunu öğrenmek için küçük çaplı da olsa bir araştırma yapmam gerekti. Bulduğum listede şu varlıklar yer alıyor:
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya Peri Bacaları; Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası; İstanbul'daki tarihi yerler; Hitit başkenti Hattuşaş; Nemrut Dağı; Hierapolis antik kenti ve Pamukkale; Fethiye yakınlarındaki Ksantos ve Letoon antik kentleri; Safranbolu ilçesi; ve Troya arkeolojik sitesi.
Bir de kesinleşmemiş liste bulunuyor. Bu listede aralarında Efes antik kenti, Karain mağarası, Sümela Manastırı, Edirne Selimiye Camii, Çatalhöyük ve Perge'nin de yer aldığı çeşitli varlıklar bulunuyor. Bu listedeki varlıkları 23 olarak saydım.
Dünya Mirasları listesi her yıl düzenli olarak yenileniyormuş. Benim Türkiye ile ilgili olarak bulduğum veriler 2009 yılında güncellenmiş. Ama listenin tamamıyla ilgili olarak bulabildiğim veri 2004 yılını gösteriyor.
GEÇMİŞ NESİLLERDEN GELECEK NESİLLER İÇİN BİZE EMANET
Bizim de tıpkı Çin gibi hareket edip, zenginliklerimize sadece turist çekip para kazandıran yerler değil de, insan uygarlığının eşsiz varlıkları olarak bakıp göz bebeğimiz gibi korumamız gerekiyor. Buralarının, geçmiş nesillerden gelecek nesillere aktarılmak üzere bize emanet edilmiş değerler olduklarını kavrama zamanı geldi de geçiyor.
Bizim Peri Bacaları'mız, Hitit başkenti Hattuşaş'ımız, Nemrut Dağı'mız, Pamukkale'miz, Safranbolu ilçemiz, Troya'mız dünya uygarlığına ait bütün yerlerle kardeş. Troya'nın yaşlı kralı Priam ile Qin imparatoru Shihuang birbirleriyle kıyaslanacak hükümdarlar olmasa da, Xi'an'daki yeraltı heykellerini Troya'yla birleştiren bir yol var. Troya'da binlerce yıl önce dışarıdan gelen saldırganlara karşı dövüşen yiğit savaşçılarla Xi'an'da zamana kahramanca direnen bu askerler bizi birbirimize bağlıyor. Ben kendi gönlümde, Troyalı kahramanlarımızın selamını Xi'an'daki yiğitlere iletiyorum.