Aksu tarafından Kaşgar'a doğru ilerlerken, kent merkezine 20 dakika mesafedeki Atuş ilçesine uğramamak olmaz. Çünkü burada Satuk Buğra Han'ın kabri var.
Satuk Buğra Han, Müslümanlığı seçmiş ilk Uygur devlet adamı olarak biliniyor. Her ne kadar, onun Karahanlı devletinin başına geçmesinden evvel de bölgede İslam'a geçiş başlamış olsa da, Satuk Buğra Han zamanında bu süreç resmiyet kazanıyor. Karahanlılar, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Kaşgar toprakları üzerinde hüküm sürmüş bir devlet. Bu devlet döneminde Uygurlar, hayvancılıkla uğraşan göçebe bir topluluk olmaktan zirai bir topluluk olmaya geçiş yapıyor. Satuk Buğra Han, 920–958 yılları arasında bu devlete hükümdarlık ediyor. Karahanlı Satuk, 932 yılında İslam'ı kabul ederek, bölgedeki çeşitli etnik grupların toplu halde Müslüman olmasına yol açıyor.
İbnü'l Esir'in Tarihi Kamil adlı eserinde şöyle bir hikâye anlatılır:
"Karahanlı Satuk rüyasında bir adamın gökyüzünden düştüğünü görmüş. Adam kendisine 'bugünkü ve gelecekteki dünyanı kurtarmak için İslam dinini kabul etmen gerek' demiş."
Karahanlılar üzerine çalışmış tarihçilere göre, Müslüman olması hususunda Satuk Buğra Han üzerinde tesiri olan kişi dönemin tasavvuf şeyhlerinden Ebu'l Hasan Muhammed Karmati'dir.
Karahanlı Satuk, İslamiyet'i kabul ettikten sonra Abdülkerim adını alıyor ve ilk iş olarak Kaşgar'ı fethediyor. Kaşgar'ın fethinden sonra "Buğra Han" adıyla anılıyor. 955 veya 956 yılında vefat ettiği sanılan Satuk Buğra Han'ın yerine oğlu Baytaş geçiyor.
Kaşgar'ı görmeyen, Xinjiang'ı bilmez!
Satuk Buğra Han'ı ziyaret ettikten sonra, Kaşgar kent merkezine geçiyorum. Kaşgar'a girdiğimde, reklam panolarında ve halk otobüslerinde yazılı bir slogan dikkatimi çekiyor: Kaşgar'a gelmeyen, Xinjiang'ı görmemiştir.
Kaşgar, Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin ruhu. Eyaletin idari merkezi Urumçi olmakla birlikte, binlerce yıldır kültür, sanat ve edebiyatın merkezi Kaşgar. Öyle ki bu toprakların iki büyük bilgini Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Has Hacib, bu kentte yaşamışlar ve eserlerini burada üretmişler.
Tümen Nehri, Kaşgar'ı ikiye bölüyor. Nehrin bir yanında tarihin yorgunluğunu taşıyan eski kent, diğer yanda ise modern zamanların enerjisini yansıtan yeni kent var. Ben en çok eski Kaşgar'ı merak ediyorum; acaba Karahanlılar döneminden neler kalmıştır?
Eski Kaşgar sokaklarını heyecanla geziyorum. Yokuşlar, daracık sokaklar, eski evler, paslanmaya yüz tutmuş otomobiller, yorgunluk, tarih sahnesinden çekilmişlik, artık ne derseniz deyin; sanki bir zaman tüneline girmiş gibiyim…
Eski sokaklardaki havayı iyice soluyabilmek için fotoğraf çekmeyi unutuyorum. Öylece durup eski Kaşgar'ın sessizliğini dinlemeye çalışıyorum. O sessizlik içinde tarihin derinliklerinden bir ses işitmeye çalışıyorum.
Kuzeyinde Tanrı Dağları, batısında Pamir yaylası, güneyinde 8 bin 611 metreyle Everest'ten sonra dünyanın ikinci en yüksek noktasını barındıran Kunlun Dağları ve doğusunda Taklamakan Çölü bulunan Kaşgar vilayetinde ondan fazla ilçe bulunuyor.
Kentin merkezi Etigar Meydanı. Bu meydan, Kaşgarlıların alışveriş yaptıkları, dinlendikleri ve eğlendikleri en önemli mekân. Etigar Meydanı'ndaki pazar yeri, Uygurların örf ve adetlerini yakından tanımak isteyenler için ilk adres. Bir Türk için Etigar Meydanı'nın keyfi, meydandaki onlarca kahvehaneden herhangi birine girip nefis bir Türk çayı içmek olsa gerek.
Kaşgar, tek bir kez ziyaret etmekle tüketilecek bir yer değil. Kentin tarihi zenginliğini ve bugünkü gelişmesini iyice anlayabilmek için, Kaşgar'a birkaç kez gelmek gerekir.