Sanki bir masal diyarı!
Çin ile Gürcistan sınırında yer alan Akçi ilçesinin dört tarafı dağlarla çevrili. Dışardan bakıldığında sıradan gözüken Akçi'ye girince, insan kendisini masal diyarında sanıyor. Uzakta Tanrı Dağları'nın karlı tepeleri, masmavi gökte beyaz bulutlar, bozkırda özgürce dolaşan sığır ve koyun sürüleri...
Kuşaklardır hayatlarını çobanlık yaparak sürdüren Kırgızlar, bu topraklarda sayısız efsane yarattılar. Bin yıldır dilden dile dolaşan "Manas" destanı işte bunlar arasında en ünlülerinden biridir:
"Bu, atalarımızdan kalan hikâye. Onu söylememek mümkün değil. Nehirler kuruyup çöle dönüşür, çöller göl, göller toprak olur da kahraman Manas'ın hikâyesi unutulmaz; bugün bile söyleniyor."
"Dağlar bile korkudan titriyor..."
Şimdi dinlediğiniz, "Manas"tan, savaş sahnesini yansıtan bir parçadır. Destanda, kahraman Manas ve yedi kuşak torunlarının önderliğindeki Kırgız halkının, saldırganlarla mücadele tarihi anlatılır. Kırgızların zorluklar karşısında asla boyunu eğmemeleri ve cesur ruhları yansıtılır. Böylece gelecek kuşaklara zorluklarla başa çıkma cesareti de aşılanır.
"Savaşı gören dağlar bile korkudan titriyor. Coşkulu nehirler duruldu. Cepheyi kum bulutu kapladı; güneş ışıkları bile görünmüyor."
Geniş otlaklarda yaşayan Kırgızlar, müzik ve söylence sanatı konusunda çok yetenekli ve yaratıcı bir millet. Özellikle de söylence sanatında. Kayıtlara hiç geçirilmeden, ağızdan ağıza akartılarak gelen "Manas", destanlar arasında en önemlisidir. Kökü, M.S. 10. Yüzyıl'a dayanıyor.
Masaldaki beyaz sakallı yaşlılar gibi
"Manas"ı söyleyenlere "manasçı" deniyor.
Değerli dinleyiciler, şimdi dinlediğiniz, usta manasçı Yusuf Mamayi'nin seslendirdiği "Manas"ın bir parçasıdır. Kırgızlar arasında Yusuf Mamayi'yi bilmeyen, hemen hemen hiç yoktur. Sekiz bölüm ve tam 230 bin satırdan oluşan "Manas"ı baştan sona ezbere söyleyebiliyor. Yusuf Mamayi, destanı tam ve eksiksiz söyleyebilen yegane manasçı olarak kabul ediliyor ve "yaşayan Homer" olarak adlandırılıyor.
Masaldaki beyaz sakallı yaşlılar gibi güler yüzlü olan Yusuf Mamayi, 96 yaşına yaklaşmasına rağmen, gözlerinden zeka okunuyor. "Manas"ı sekiz yaşından itibaren, kendisinden 22 yaş büyük ağabeyinden öğrenmeye başlamış. Yetişkin çağlarına geldiğinde "Manas"ın tamamını; sekiz bölüm, 230 bin satırı ezbere söyleyebilmiş.
Kırgızlar, "Manas"a düşkün olduğu gibi, manasçılara da büyük saygı gösteriyorlar. "Manas" destanının kuşaktan kuşağa aktarılmasını, manasçılara borçlular. Güçlü bir hafızaya sahip olan manasçılar, çalgı eşliğine bile gerek duymadan, derin duygularıyla, zengin yüz ifadeleriyle, bazen alçak bazen çoşkulu tonlamalarla söylerler destanı.
Tarih, tıpkı görkemli bir tiyatro gibi canlanır
Manasçıları dinleyenlerin gözünde tarih, tıpkı görkemli bir tiyatro gibi canlanır.
Hemen hemen bütün yetenekli manasçılar, "Manas" destanınını nasıl öğrendikleri sorulduğunda, "tanrılar tarafından, rüyasında öğretildiğini" söyler. Manasçılar, "Manas"ı söylemenin tanrının kendilerine verdiği olağanüstü bir yetenek olduğuna inanıyorlar. Manasçı Kurmanali şöyle konuştu:
" 'Manas', milliyetimizin tarihi ve ruhudur. Binlerce yıl önce, atalarımız 'Manas'ı söylemeye başlamışlar. Torunlarımız destanı hâlâ öğrenmektedir. Bu kadar çok satırı ezberlemek bizim için hiç sorun değil. Bu, doğal bir yetenektir."
69 yaşındaki Kurmanali, 10 yaşında "Manas"ı öğrenmeye başlamış, 20 yaşında Yusuf Mamayi'den ders almaya başlamış. Yaşlı ağzını açır açmaz, destana olan sevgisi yüzüne ve sesine yayılıyor; ondan dinleyicilere geçip onların kalbini fethediyor.
Çoğu manasçı akşamdan sabaha kadar hiç durmadan Manas'ı söyleyebilir. Kurmanali de onlardan biri. Kurmanali, gençliğinden özlemle söz ediyor:
"Gençliğimde, bir keresinde tam 24 saat söyledim! Şimdi yaşlıyım, bir kerede en fazla bir saat söyleyebilirim."
Goncagül de bir manasçıdır
Kurmanali'nin 19 yaşındaki kızı Goncagül de bir manasçı.
Yusuf Mamayi'nin 40 öğrencisinden dördü, kadın. Bugün, Kırgız kadınlar da erkekler gibi sahneye çıkıp yeteneklerini gösterebilirler ve "Manas"ı okuyabilirler.
Goncagül, "Manas"ı nasıl öğrendiğini şöyle anlattı:
"13 yaşımdan itibaren, babamdan 'Manas'ı öğrenmeye başladım. Babam beni çok destekliyor. Babam gibi ben de Yusuf Mamayi'nin öğrencisiyim. Küçük yaşlarımda başladığım için 'Manas'ı öğrenmek benim için çok zor olmadı."
Okullarda 'Manas' dersleri verilecek
Günmüzde destanın memleketi Akçi ilçesi çok değişti; bir anlamda alt-üst oldu. İnternet, film ve televizyon, çobanların hayatlarına girdi. Otlaklar, koyun ve sığır sürüleri, artık yeni kuşak Kırgızların hayatlarının merkezi değil.
Küreselleşme ile bilim ve teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, "Manas" gibi maddi olmayan kültürel mirasların korunması ve aktarılması ciddi bir sınav veriliyor. Akçi İlçesi Manas Araştırma Merkezi'nden araştırmacı Abdu, okullarda 'Manas' dersleri verileceğini söyledi:
"'Manas', ağızdan ağıza aktarılıyor, onun hakkında yazılı kayıt yok. Her yıl, 'Manas' söyleme etkinliği düzenliyoruz. Ayrıca okullarda 'Manas' dersleri verilmesi için hazırlık yapıyoruz. Hükümet, 'Manas'ın korunması ve yaygınlaştırılması için ciddi çalışma yapıyor."
"Manas", Çin devleti maddi olmayan kültür mirasları listesine, ilk grupta, 20 Mayıs 2006 tarihinde dahil edilmişti.
Dilini, kültürünü ve tarihini Manas'tan öğreniyor
Akçi'de, hemen hemen bütün çocuklar Manas'ı öğreniyor. Yusuf Mamayi'nin torunlarından biri, 6 yaşındaki Rısbek, "Manas"ı dinlemeyi ve söylemeyi çok sevdiğini, büyükdükten sonra büyük dedesi gibi usta bir manasçı olmak istediğini söyledi.
Akçi Kasabası Merkez İlkokulu'ndan bir öğrencinin babası şöyle konuştu:
"'Manas', biz Kırgızlar için bir Kırgız ansiklopedisi gibi önemli. Çocuklar, 'Manas'ı öğrenmekle kendi milliyetinin dilini, örf ve adeleri ile kültürünü ve tarihini öğrenebilir. Manas'ın torunları olarak bizim de, çocuklarımızın 'Manas'ı öğrenmesini sağlamak, temel sorumluluğumuzdur."
Kırgızlara göre, "Manas", "manevi tuz" demek; "Manas" olmasa, hayat tatsız tuzsuz; sıkıcı olur demek.
"Manas" bütün Kırgızların kalbinde yer etmiş en güzel ve en duygulandırıcı müziktir!