Huzur, dinginlik, coşku, ilkbahar ve bulutlar…Kanas'ı anlatmak sanırım bu kelimelerle mümkün…
Kanas Havalimanı'na ilk indiğimizde bizi ılık bir hava, gülümseyen bir güneş karşıladı. Bavullarımızla dışarı çıktığımda kendi kendime 'burada baharı ikinci kez yaşayacağım' dedim. Güneşe doğru bakıp, derin bir nefes aldım ve içimi tarifsiz bir huzur kapladı.
Havalimanından bizi alan otobüse bindiğimde yemyeşil bir manzaranın etrafına serpiştirilen Kazak çadırlarıyla şaşkınlığım bir kez daha arttı. Her tarafta keçiler, inekler, sığırlar vardı.
ALTAY DAĞLARININ ANLAMI
Sonrasında rehberimizin bize anlattığı bilgileri dikkatlice dinledim. Çin'in kuzeyinde yer alan, Rusya ile sınır olan Kanas'ı çevreleyen Altay Dağları bütün bir kentin etrafını sarıyordu. 4 bin 742 metre yüksekliğindeki Altay Dağları, "altın dağ" demekmiş. Burada altın rezervleri olduğu için bu dağlara Altay Dağları deniliyormuş.
HANLARIN SUYU, KANAS
Kanas ise hanların suyu ve gizemli yer anlamına geliyormuş. Burada bütün bir kenti çevreleyen muhteşem bir göl var. Bu göl, yağmur sularıyla birlikte kente hayat veriyor. Ağaçların dinginliği, nehrin coşkusuyla birleşiyor. Gölün rengi, havanın durumuna göre değişiyor. Bu gölde et yiyen büyük bir balık var. Rivayete göre bu balık, atı bile çekip yiyebiliyormuş...
Kanas'ta yaz maalesef çok kısa sürüyor. Hava, ağustos ayında soğumaya başlıyor, ekim ayında ise kar yağıyor.
KAZAK KÜLTÜRÜ
Kanas'ta daha çok Kazakların kültürünü öğrendim ve Kazak kültürüyle ilgili ilginç bilgiler edindim. Örneğin çadırlarda yaşayan Kazaklar, başka milliyetlere mensup kişilerle evlenmiyor. En büyük çocuğun dünyaya getirdiği ilk çocuk, büyükbabası ve büyükannesine veriliyor. Bu çocuğun tüm bakımını onlar yürütüyor. Bu örf ve ananeler bana gerçekten çok ilginç geldi.
KANAS'TA SİGARA İÇİLMİYOR
Kanas'ta hiçbir yerde sigara içilmiyor. Sadece otel odalarında ve bazı tuvaletlerde sigara içilebiliyor. Bu benim gibi bir sigara tiryakisini biraz üzdü ama insanların doğaya ve yeşile verdiği önemi görünce onların ne kadar haklı olduklarını bir kez daha anladım.
Bu arada Kanas'ta dört mevsimi aynı günde yaşayabiliyorsunuz. Sabah güneşli olan hava aniden bulutlanıyor, bir anda yağmur yağıyor, sonra yeniden güneş açıyor.
Kanas'taki gezimizin ikinci gününde arabamızla çıkacağımız dağı tırmanırken bizi bulutlar karşılıyor. Bulutların içine girerek, yolculuğumuz sürüyor.
BULUTLARA TEPEDEN BAKMAK
Arabayla belirli bir yere kadar geldikten sonra bin 100 basamaktan oluşan balık izleme kulesine doğru yavaş yavaş çıkmaya başlıyoruz. Her yer yemyeşil, çiçekler ve ağaçlarla örtülü…
Yürüdükçe farklı şeyler keşfediyorum. Basamakları çıktıkça bulutlar da sanki bizi takip ediyor izlenimine kapılıyorum. Yolda yürürken sık sık 'dikkat yılan çıkabilir' levhaları yer alıyor. Biraz ürküyorum ama sonra doğaya kendimi bırakarak tırmanmaya devam ediyorum. Zorlu bir yolculuğun ardından kuleye ulaşınca bir zafer edasıyla etrafı seyrediyorum. Bulutların üstündeyim, yeşillikler, ağaçlar, dağlar ve çiçekler.. Cennette gibiyim…