Urumçi'den ayrılıp, yaklaşık üç saatlik bir yolculuğun ardından bereket ve bolluğun diyarıTurfan'a ulaşıyoruz. Turfan'da bizi sıcak kanlı misafirperver halk ve 45 derecelik sıcak bir hava karşılıyor. Hemen ardından da Alev Dağı'nın eteklerine yerleşmiş uçsuz bucaksız çöller diyarı… Alev Dağı'nın hemen yamacında Basicluk Magarası'nı ziyaret ediyoruz.
Bu mağara, Milattan Önce 5 ilâ 11. Yüzyıllar arasında Uygurlar tarafıından inşa edilmiş. Uygurlar Müslüman olmadan önce, bu mağarayı tapınak olarak kullanıyorlarmış. Çölün ortasındaki esrarengiz mağara, 1899 yılında Almanlar tarafından keşfedilmiş. Daha sonra mağaradaki resimlerin bir kısmı gün yüzüne çıkarılmış. Mağaranın en güzel taraflarından biri de artı 45 derecede bile buz gibi olmasıydı….
Çöl serüvenimizin ardından Türkçe'de bolluk anlamına gelen ve Turfan ismiyle özdeşleşmiş üzüm vadisine ulaştık. Üzüm vadisinde bizi yemyeşil bir doğa ve güler yüzlü insanlar karşıladı. Burada Turfan'a özgü yemekleri, sararmaya yüz tutmuş üzümlerin altında yeme imkanı bulduk. Hemen ardından da üzüm müzesini gezerek, bölgedeki üzüm çeşitleri hakkında bilgi aldık. Müzeyi gezdikten sonra öğrendim ki, siyah üzüm güneşte, sarı üzüm ise özel kapalı alanlarda kurutularak bugünkü hale getiriliyormuş.
Üzüm diyarımızdaki büyüleyici atmosferin ardından Karız Su Kanalları'nı gezdik. Xinjiang'ın eski çağlarında kullanılan bu su kanalları, bölgenin ne kadar bereket dolu olduğunu bir kez daha gösterdi bizlere…
Turfan'daki tarihi kenti gezdikten sonra muhteşem yemekleriyle bolluk ve bereket kentinden ayrıldık.
Bakalım bir sonraki durağımızda bizi hangi serüvenler bekliyor olacak? Görüşmek üzere...