Filistin-İsrail çatışmasının 1. yıl dönümü: Kazanan yok!
Yazar: Liu Zhongmin
30 Eylül 2024, Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'ta bir araç İsrail'in saldırısıyla imha oldu. Vizyon Çin
Filistin-İsrail çatışmalarının patlak vermesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu sürede, çatışmanın şekli ve şiddeti önemli ölçüde değişti, İsrail'in askerî stratejik ağırlığı kuzeye kaydı ve İran büyük çaplı füze saldırıları başlattı. Bölgedeki gerginlik giderek daha da arttı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze’deki savaşın tüm bölgeyi içine çekebileceği konusunda uyardı. Sürekli artan çatışmalar ağır kayıplara yol açmakla kalmadı, aynı zamanda şaşkınlık, çaresizlik ve hayal kırıklığı oluşturdu.
1 Ekim 2024 akşamı, İran İsrail'e 200 füze fırlattı.
Geçen yüzyıldan beri süren Arap-İsrail ve Filistin-İsrail çatışmaları aslen hem sömürgecilik ve emperyalizmin mirasları hem de uluslararası düzenin Ortadoğu'ya yönelik bir dizi başarısız ayarlamasının sonucudur. Filistin-İsrail çatışmasının temeli toprak anlaşmazlıklarına dayanıyor, ancak daha derine inildiğinde sorun sömürgeci politikaların ve Ortadoğu'daki karmaşık etnik ve dini çatışmaların bir sonucu.
İsrail, bir yıl içinde Hamas, Hizbullah, Husi milisleri ve destekçisi İran'a karşı güçlü saldırılar düzenledi. Bu durum, İsrail’i içeride ve dışarıda açmazlara sürükledi. Gazze, İsrail'in yoğun bombardımanı altında "insanlık cehennemi"ne dönüştü, Filistin halkı büyük kayıplar verdi, Hamas örgütü ağır darbe aldı. Lübnan Hizbullahı ile İsrail arasındaki sınır çatışmaları sürekli devam ederken, Hizbullah'ın organizasyon ağı neredeyse felç oldu. Husi milislerinin Kızıl Deniz'deki saldırıları ciddi deniz güvenliği krizlerine yol açtı. İsrail ile İran arasındaki karşıtlık arttı, iki ülke birbirlerinin topraklarını bombaladı.
Suriye, Ürdün, Mısır ve Yemen gibi komşu ülkeler çatışmanın dışa taşmasından ciddi şekilde etkilendi. Bu ülkelerin güvenlik riskleri arttı, ekonomik ve sosyal kayıpları ağırlaştı. ABD "kontrollü çatışma" politikası izledi, İsrail'e koşulsuz destek sağladı ve aynı zamanda İran gibi İsrail karşıtı güçleri caydırmak için askerî varlığını artırarak, çatışmayı kontrol altına almaya çalıştı. Batı dünyasında Filistin-İsrail çatışması nedeniyle siyasi ayrışmalar yaşandı, İslamofobi ve anti-Semitizm artıyor. Uluslararası toplum, çatışmaların tırmanmasını durduramadı. BM'nin otoritesi küçümsenirken, BM Güvenlik Konseyi'nin kolektif güvenlik ilkesinin sınırları zorlandı.
"Filistin-İsrail çatışması hastalığı", çağdaş uygarlığın ve dünya düzeninin iyileştiremediği yüzyıllık bir yaranın kabuğunu açıyor. Filistin, sadece 2.700 kilometrekareden biraz büyük bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen, bir asırdan fazla süren bir çatışma trajedisine sahne oldu. Hamas da İsrail de kaybeden taraftır. Hamas ağır bir bedel ödedi, İsrail ise askerî üstünlüğüne rağmen stratejik açıdan başarısız oldu ve daha derin bir güvenlik çıkmazına düştü.
İran’ın liderliğindeki "Direniş Ekseni" ciddi bir darbe aldı, devrim ihracı diplomasisi sürdürülemez hâle geldi. ABD'nin Ortadoğu'daki hegemonyası ve dünya liderliği sürekli olarak erozyona uğruyor, politikalarındaki çelişkili durum belirginleşiyor.
Yeni bir Filistin-İsrail çatışması, sadece Filistin ve İsrail için değil, aynı zamanda Ortadoğu bölgesi ve hatta tüm insanlık için de bir trajedidir. Bu, modern akıl ile ilkel vahşilik arasındaki çatışmayı ortaya koyarken, uluslararası toplumu bu asırlık sorunu sonlandırmak, bölgede barış ve istikrarı yeniden sağlamak için etkili yollar aramaya çağırıyor.