“ABD’de seçimleri vatandaşın oyu değil, para belirliyor”
ABD’de başkanlık yarışında kritik bir aşamaya girildi. Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti’nin “para toplama yarışı” da hiç ara vermeden devam ediyor.
ABD basını, bu seçimin tarihin en maliyetli başkanlık seçimi olacağını, adayların seçim masrafları için milyarlarca dolar harcayabileceğini yazdı.
“Para, ABD siyasetinin ana sütü”.
ABD’de demokratik sisteminin temsile dayalı en önemli halkası olarak kabul edilen başkanlık seçimi, çoktandır para siyasetiyle aşınmış durumda.
Bazı ABD’li vatandaşlar, para siyasetinin ABD’yi ciddi şekilde etkilediğine işaret ederek, seçimlerde oyu sıradan vatandaşların değil, paranın kullandığını savundular.
Günümüzde ABD’deki siyasi seçimler, baştan sona bir para oyunu.
Gerek Demokrat Parti’den olsun gerekse Cumhuriyetçi Parti’den adaylar, seçimde nihai zafer kazanmak isterse, mutlaka güçlü sermaye desteğine sahip olmalı.
Yapılan istatistiklere göre, 21. yüzyıla girilmesiyle birlikte, iki siyasi partinin seçim için harcadıkları miktarlar büyük artış gösterdi.
Öyle ki, 2004 yılında sadece 700 milyon dolar olan seçim harcamalrı, 2016 yılında 6 milyar 600 milyon dolara yükseldi. 2020 yılında bu rakam tarihi bir rekor kırarak 14 milyar dolara çıktı. ABD medyası, bu yılki başkanlık seçiminde yapılan harcamaların tarihi rekor kırmaya devam edeceğini yazıyor.
ABD’deki siyasi seçim sisteminin dev bir sermayeye ihtiyaç duyması, toplumun en alt tabakasından gelen siyasi katılımcıların hemen hemen hepsini dışlıyor.
Zenginler ve çıkar grupları seçimlere mali destek sağlayarak devlet siyaset yaşamındaki avantajlarını daha da sağlamlaştırıyor.
ABD kamuoyu bu durumu “Seçime ilişkin dev bağışların arkasında seçimi kazanan siyasetçilerin bağış içn verdiği sözleri yerine getirmesi gerektiği”şeklinde yorumluyor.
Nitekim, 2009-2019 döneminde siyasi bağış yapan işletmelerin politikacılara yaptığı her bir dolarlık bağış için hükümtten 760 dolar tutarında yüksek oranlı getiri alabiliyordu.
ABD Diplomatlar Birliği’nden verilen bilgilere göre, ABD’nin yabancı ülkelerdeki çok sayıda büyükelçilik makamı, siyasi bağış sahiplerine veriliyordu. ABD siyasetinin sermaye tarafından “kaçırıldığı” böylesi bir durumda, sözde “ABD halkının devletin sahibi olması” sloganı sadece kağıt üzerine kalıyor.
ABD nüfusunun ancak yüzde 1’i gerçek anlamda devletin sahibi ve devleti yöneten taraf oluyor.
Öte yandan, petrol ve doğal gaz gibi geleneksel enerji şirketleri öteden beri Cumhuriyetçi Parti’nin siyasi bağış sağlayıcısı. Cumhuriyetçi Parti’nin iktidarda bulunduğu dönemlerde, ABD hükümeti enerji sektöründe endüstriyel çevre koruma standartlarını gevşetti, bu şirketlere yararlı olan enerji politikaları uygulamayı tercih etti.
ABD’nin batı sahil bölgesinde yer alan bilişim teknolojisi dev şirletler ise genel olarak Demokrat Parti’yi desteklemekte. Demokrat Parti’nin iktidarda bulunduğu dönemde, ABD hükümeti, bu şirketlere mali destek sağlama, vergi düşürme veya muafiyet uygulama gibi önlemleri kullanıp, şirketlerin gelişmesine yararlı olan politikaları yerine getirdi.
Para siyasetinin başkanlık seçimi dahil ABD’deki tüm takabalarda gerçekleşen seçimlere sızması, ABD demokrasine ciddi zarar verdi ve ABD’nin toplumsal bölünmesini daha da şiddetlendirdi.
6 Ocak 2021 tarihinde ABD’de meydana gelen Capitol Hill olayı, bu konuda tipik bir örnektir. 5 kişinin hayatı kaybettiği ve 140 polisin yaralandığı olay, uluslararası toplumu şok ederken, ABD’deki siyasi kutuplaşmayı ve toplumsal bölünmeyi dünya kamuoyunun önüne koydu.
Öte yandan para siyaseti, silahlı şiddet sorunu gibi ABD’de acilen çözülmesi gereken siyasi ve toplumsal birçok sorunun ortadan kaldırılmasına engel oldu.
ABD Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anketin sonuçlarına göre, ankete katılanların yüzde 72’si, bir zamanlar parlayan ABD tarzı demokrasinin günümüzde artık saygıya layık görülmediğini söylüyor.
ABD, “demokrasinin deniz feneri” şeklinde övünse de ülkede popüler olan para siyaseti ABD tarzı demokrasinin gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
ABD vatandaşlarının demokratik haklarından faydalanıp faydalanmayacağının cüzdanlarındaki paraya sıkı sıkıya bağlanması, ABD tarzı demokrasinin gerçek yüzünü dünya kamuoyu önünde aydınlatmaya başladı.