ABD, doping konusunda tüm dünyaya rasyonel bir cevap vermeli
2024 Olimpiyat Oyunları devam ediyor. ABD’li medya kuruluşları ve ilgili birimler, bir yandan diğer ülkelerin sporcularının doping yaptığına dair asılsız iddialar uydururken, diğer yandan kendi sporcularının doping kurallarını ihlal etmelerini gizleyip, bu sporcuların yarışmalara katılmasına izin veriyor. Bu tür çifte standart uygulamaları, sporu siyasileştiren bir eylemdir. ABD, doping kullanımı konusunda tüm dünyaya makul bir açıklama yapmalıdır.
Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA), önceki gün yaptığı açıklamada, ABD Dopingle Mücadele Ajansı’nın (USADA) en az kullanan sporcuların yarışmalara katılmasına izin verme girişimlerinin, WADA’nın spor yarışmalarının bütünlüğünü korumayı hedefleyen kurallarına aykırı olduğunu ve bu durumun spor yarışmalarının adaletini zedeleyerek ilgili sporcuların güvenliğini riske attığını belirtti.
Çin Medya Grubu'na (CMG) bağlı Çin Küresel Televizyon Ağı (CGTN) tarafından yapılan bir anket sonucuna göre, katılımcıların yüzde 95,01’i ABD'nin spor adına rakiplerine baskı yapma girişimini şiddetle kınadı ve ABD tarzındaki bu hegemonya girişiminin olimpiyat ruhunu çiğnediğini düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 96,84'ü ise, ABD'nin Dünya Dopingle Mücadele Ajansı’na (WADA) saygı duymamasının adalete ve otoriteye karşı bir meydan okuma girişimi olduğunu savunuyor. Ankete katılanların yüzde 96,11’i ise, çeşitli ülkelere olimpiyat ruhuna saygı göstererek spor müsabakalarında adil rekabete dayalı bir atmosfer yaratmaları çağrısında bulundu.
Bu ifadeler, ABD’li sporcuların yarışmalarda büyük çaplı doping kullanımına dair ciddi sorunları ortaya koyarken, uluslararası toplumun ABD’nin sözde “avantajını” korumak için kendi skandalını gizleyip başkalarını keyfi suçlamasının bir komplo olduğunu anladığını gösteriyor.
Aslında, Paris Olimpiyat Oyunları’nın başlamasından önceki birkaç ayda ABD, bu tür komplo girişimlerine başladı. Nisan ayında, USADA ve New York Times gibi batılı medya kuruluşları, birkaç Çinli yüzücünün 2021 yılında doping testinin negatif çıkmasına rağmen ilgili cezaya çarptıldığına dair kışkırtıcı söylemlerde bulundu. Bunun ardından ABD yönetimi, sözde "doping olayı" nedeniyle Dünya Yüzme Federasyonu İcra Müdürü’nü çağırarak WADA hakkında soruşturma başlatacağı tehdidinde bulundu.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi, ABD’nin bu tür davranışlarından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi ve hatta Amerikan şehirlerinin olimpiyatlara ev sahipliği yapma hakkının iptal edilmesi konusunda uyarıda bulundu.
Uluslararası siyasette adil olmayan girişimlere yönelen ABD’nin spor yarışmalarındaki bu tutumu, sadece olimpiyat ruhunu karalamakla kalmıyor, aynı zamanda büyük çaba sarf eden sporculara da büyük bir saygısızlık teşkil ediyor. Bazı Amerikalıların uluslararası arenada ısrar ettiği "kurallar", aslında ABD’ye özgü kurallardır.
Son yıllarda ABD’nin Çin’e yönelik kapsamlı kısıtlama ve baskı girişimleri adım adım artıyor. Bu girişimlerden biri de sözde "doping olayı"ndaki provokasyonlar ve Çinli sporculara yönelik karalamalardır. Spor rekabetini yumuşak gücünün önemli bir parçası olarak kabul eden ABD, kendisini her zaman "spor hegemonu" olarak görüyor. Ancak son yıllarda, Çin ve diğer ülkelerin rekabet seviyeleri yükseldikçe, ABD’nin atletizm ve yüzme gibi kategorilerdeki avantajları azalıyor hata geçiliyor. Bu da bazı Amerikalılarda "kaygı bozukluğu"na neden oluyor.
Bu nedenle bazı Amerikalı, diğer ülkelerin sporcularını rahatsız etmek için sözde "doping sorunu" kışkırtmaya çalışıyor. Ocak ayının başından Paris Olimpiyatları arifesine kadar, Çin yüzme takımının her üyesi ortalama 21 kez WADA’nın testine tabi tutuldu; bu rakam ABD takımında kişi başına 6 kez ve Avustralya takımında kişi başına 4 kezle karşılaştırıldığında çok daha yüksek bir seviyededir.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi Sözcüsü Mark Adams, Çin yüzme takımının "kapsamlı testlerden geçtiğini" belirtti. WADA Medya İlişkileri Direktörü James Fitzgerald, ABD’deki bazı kişilerin, ilgili sporcuların Çinli olmasını siyasi nüfuz elde etmek için kullanmaya çalıştığını ve bunun dopingle mücadele sistemi içinde güvensizlik ve bölünmeye neden olacağını söyledi.
İronik bir şekilde, ABD "doping" gerekçesiyle diğer ülkelerin sporcularına saldırırken, kendi çifte standart uygulamaları da gün yüzüne çıkıyor. Mart ayında, ABD’li olimpiyat atletizm sporcusu Elija Knighton’un steroid testinin pozitif çıktığı, ancak USADA’nın bunun "sporcunun kontamine et tüketiminden" kaynaklandığını iddia ederek Knighton’un Paris Olimpiyatları’na katılmasına izin verdiği ortaya çıktı. Bu tür durumlardan daha önce de sıkça rastlanmıştı.
ABD, dopingle mücadele konusunda uzun süredir devam eden "kötü alışkanlıklarına" göz yumarken, diğer ülkelerin bu konudaki işlerine karışmaya çalışıyor. Bu tür "çifte standartlar" uluslararası toplumda yaygın bir antipati uyandırdı.
Olimpiyat ruhu ABD hegemonyası tarafından kirlenmemeli; dopingle mücadele çalışmaları diğer ülkelerin karalanması için kullanılan bir araç haline getirilmemeli. USADA’nın, ABD’li sporcuların doping kurallarını ihlal etmelerini gizleyip, bu sporcuların yarışmalara katılmasına izin vermesi, Dünya Dopingle Mücadele Yönetmeliği'ni ciddi şekilde ihlal etmiştir ve bu konuda bağımsız bir soruşturma başlatılması gerekmektedir. ABD, "uzun kollu yargı yetkisini" derhal durdurmalı ve kendi sorunlarına odaklanarak olimpiyat sporuna temiz ve güvenli bir ortam yaratmalıdır.