Çin'in "yeşil taahhütleri"
Yi Mu
Binlerce yıldır Çinliler doğaya saygı göstermeye, doğayı korumaya çalışıyor. "Doğa ile insan arasındaki uyum" vurgusu, öteden beri Çin kültürünün bariz bir özelliğidir. Çinlilere göre yeşil, yaşamın simgesi ve doğanın esas rengidir. Yeşil kalkınma, doğaya uygun, insan ile doğa arasında uyum sağlayan kalkınma metodu olarak, en az kaynak harcanması ve çevreye olumsuz etki getirilmesi karşılığında en fazla ekonomik ve sosyal verimliliğin kazanıldığı kalkınma metodu olduğu gibi, yüksek nitelikli ve sürdürülebilir kalkınma anlamına gelmektedir. Bu da uluslararası toplumun ortak fikrini yansıtmaktadır. Çin hükümeti, kaynak tasarrufunu ve çevre korumayı temel politika olarak koruyarak, sürdürülebilir kalkınmayı devlet stratejisi olarak belirlemiş, ekolojik medeniyetin inşasını hızlandırmak için elinden geleni yapmaktadır.
Ekosistemin korunması ve restorasyonu örneğine bakıldığında, 2012-2021 yılları arasında Çin'de toplam 64 milyon hektarlık alanın ağaçlandırılması tamamlandı, 18,53 milyon hektarlık alanda çölleşme sorunu çözüldü, 40 milyon hektarlık alanda yeni otlak ve 800 bin hektarlık alanda yeni sulak alan yaratıldı.
Ormanlık alanların kapsama oranı ve orman stoku 30 yıldır artış gösterirken, Çin dünyadaki orman kaynaklarının en çok arttığı ve en fazla ağaçlandırma yapılan ülke hâline geldi. Dünya genelinde arazi bozulumunun artışını önleyebilen ilk ülke olan Çin'de, çöllük arazilerin alanı da azalıyor. 2000 yılından itibaren Çin, dünyada yeniden yeşillendirme çalışmalarının ana gücü olarak, dünya genelinde yeni oluşturulan yeşil alanların 4'te 1'ine sahip durumda.
Dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi olarak Çin, insanlığın kader birliği düşüncesine bağlı kalarak, küresel çevre ve iklim yönetişimi faaliyetlerine aktif şekilde katılıyor, Birleşmiş Milletler'in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi'nin gerçekleşmesi ve küresel sürdürülebilir kalkınmanın hızlandırılması için insan ile doğa arasında bir 'yaşam birliği' kurmaya çaba sarf ediyor. Çin, 2030 yılından önce karbon zirvesine ulaşma ve 2060 yılından önce karbon nötrlüğünü gerçekleştirme sözünü verdi. Bu, Çin'in dünya genelinde en fazla karbon emisyonu azaltımını üstleneceği ve en kısa sürede karbon zirvesinden sıfır karbona ulaşma sürecini tamamlayacağı anlamına geliyor. Tüm bunlar, tamamen Çin’in dünyaya karşı sorumluluklarını omuzlama cesaretini ve kararlılığını yansıtıyor.
Bunun yanı sıra Çin, iklim değişikliğiyle mücadelede Güney-Güney işbirliğini yürüterek, 2016 yılından beri gelişmekte olan ülkelerde 10 düşük karbonlu örnek bölge inşa etti, 100 iklim değişikliğini azaltma projesi başlattı, 1000 iklim değişikliğiyle mücadele eğitim programını hayata geçirdi ve iklim değişikliğiyle mücadele alanında 200’den fazla yardım projesi uygulamaya soktu.
Çin, ayrıca yenilenebilir enerji sektörünü her geçen gün güçlendirerek, uluslararası işbirliğini genişletip küresel karbon azaltım çabalarına ve yeşil kalkınma çalışmalarına katkılarda bulunuyor. Uluslararası Enerji Ajansı'nın raporuna göre, 2023 yılında dünya çapında yenilenebilir enerjili santrallerin kurulu gücü 510 milyon kilovat saate çıkarken, bunun yarısından fazlası Çin'de yer alıyor. Geçtiğimiz 10 yılda, dünyadaki rüzgâr enerjisi ve güneş enerjisi santrallerinin elektrik üretim maliyeti sırasıyla yüzde 60 ve yüzde 80 oranlarında düştü. Bu düşüş, Çin'in sayesinde gerçekleştirildi. Çin'de üretilen ve 200'den fazla ülke ve bölgeye ihraç edilen rüzgâr ve güneş enerjisi donanımları, küresel ölçekte 2,83 milyar ton emisyon azaltılmasını sağladı. Bu miktar, aynı dönemdeki küresel karbon emisyonunun yüzde 41'ine tekabül ediyor. Çin, 100'den fazla ülke ve bölge ile "yeşil enerji" işbirliği gerçekleştirerek, elektrik sıkıntısı ve pahalılığı gibi sorunların ortadan kalkmasına katkıda bulundu. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Sn. Fatih Birol, Çin'in temiz enerji teknolojilerinin ulaşılabilirliğinin büyük bir ölçüde arttığını ve bunun dünyada yeşil teknolojilerin maliyetini büyük oranda düşürdüğünü kaydetti.
Çin'in tüm bu başarılarına karşın, yapılan müspet katkılar hâlâ eleştirilerle karşılaşıyor. Bazı ülkeler, Çin'in yenilenebilir enerji sektörüne "kapasite fazlası üretim" gibi saçma bir isim takarak, Çin'in ürünlerinin küresel piyasaya girmesini engellemeye çalışıyor. Söz konusu ülkelerin korumacılık yanlısı yüzünü gösteren bu adımlar, tüketicilerin çıkarlarına zarar getirmekle kalmayıp, dünyanın yeşil kalkınmasına ve yükselen endüstrilerin gelişmesine de engel oluyor. İnsanlık, tarihsel olarak da ileriye doğru giderken, gelişmekte olan ülkelerin yükselişi engellenemez. Az sayıda kişinin çifte standartlarını ve hegemonyalarını korumak için sergilediği endişeler, dünya tarafından git gide daha net bir şekilde görülecektir.
Dünya tüm insanlığın ortak ve tek yuvasıdır. İnsan ve doğa bir yaşam birliği teşkil eder. Ekolojik çevreyi korumak ve sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak, ülkelerin ortak yükümlülüğüdür. Çin, uluslararası toplum ile birlikte ekolojik medeniyetin temelini sağlamlaştırıp, yeşil kalkınma yolunda ilerleyerek, yeşil dünyamızı hep beraber korumaya, daha temiz ve güzel bir dünya inşa etmeye hazır.