Çin menşeli elektrikli otomobillere yönelik karalamalar boşa çıkacak

2024-06-10 14:07:28

ABD Başkanı Joe Biden kısa süre önce ABD merkezli Times dergisine verdiği demeçte, Çin hükümetinin elektrikli otomobillere büyük miktarda sübvansyon sağladığını ve bunun Çin menşelli elektrikli otomobillerin ABD piyasasına akın etmesine neden olduğunu iddia ederek, ABD tarafının bu durumu gözardı etmeyeceğini açıkladı. Biden’ın ABD tarafının sağladığı sübvansiyonun “gerekli ve önemli” olduğunu, Çin tarafının sağladığı sübvansiyonun ise “piyasayı kaosa sürüklediğini” söylemek istediği görülüyor. Bu sözler ABD tarafının çifte standart uygulamasını bir kez daha gözler önüne serdi. 

Aslında elektrikli otomobiller dahil Çin menşeli yeni enerji ürünlerinin küresel piyasada olumlu karşılanması, Çin hükümetinin sübvansiyonundan değil, sürekli teknik inovasyon gerçekleştirilmesi, endüstriyel ve tedarik zincirlerin verimli ve elverişli olması ve yeterince piyasa rekabeti olmasından kaynaklanıyor.  Yeni enerjili araçların kritik halkası olan pilleri örnek olarak alalım: Çin CATL Şirketi’nin geliştirdiği CTP 3.0 teknolojisine dayalı Qilin pili, bir defa şarj edilerek aracın 1000 kilometre yol katetmesini sağlıyor. Pil gibi kritik teknolojilerde atılım niteliğinde ilerlemeler kaydedilmesiyle birlikte, Çin’in geliştirdiği yeni enerjili araçlar daha güvenli oldu, daha uzak mesafe katedebiliyor ve şarj süresi daha kısaldı. Endüstriyel ve tedarik zincirlerine gelince, Çin işletmelerinin bu açıdan verimli ve kapsamlı bir sisteme sahip olduklarını söyleyebiliriz. Örneğin, Yangtze Nehri Deltası bölgesinde faaliyet gösteren Çin işletmeleri 4 saatlik otomobil yolculuğu ile otomobillerde ihtiyaç duyulan tüm yedek parçaların tedariğini sağlayabiliyor. Piyasa ekolojisinden bahsedildiğinde, Çin piyasasının büyüklüğü dev, piyasa rekabet ortamı elverişli, rekabete katılım boyutu yeterli hâle geldi. Tüm bu nedenlerden dolayı, Çin menşeli yeni enerji ürünlerinin küresel piyasanın beğenisini kazanması, karşılaştırmalı üstünlüğün ve piyasa seçiminin ortak sonucudur. Köklü bir analiz yapıldığında, bu başarının Çin hükümetinin sağladığı sübvansiyondan değil, Çin işletmelerinin harcadığı yoğun çabalardan kaynaklandığı görülüyor.

Öte yandan, Çin menşeli elektrikli otomobillerin ABD piyasasına akın etmesi yönündeki iddialar, baştan sona asılsız bir yalandır. Geçen yıl, Çin’in ihraç ettiği yeni enerjili araçların sayısı, 1 milyon 203 bine ulaştı. Bunlardan sadece 13 bin adedi ABD’ye gitti. Yani, Çin’in ABD’ye ihraç ettiği yeni enerjili araç sayısı, Çin’in toplam ihracatının sadece yüzde birini oluşturdu. Özetle, “Çin menşeli yeni enerjili araçların ABD piyasasına akın etmesi” iddiası gerçeği yansıtmıyor. 

Bilindiği üzere, endüstriyel sübvansiyon politikasının en erken tarihi, ABD ve AB ülkelerine uzanıyor. Daha sonra bu politika dünya genelinde yaygın olarak kullanıldı. Çin’in endüstriyel sübvansiyon politikası, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarına sıkıca sadık kaldı ve adil, şeffaf, ayrımcılık yapmama ilkeleri doğrultusunda hareket etti. Üstellik, Çin adil rekabete dayalı dışa açık bir piyasa oluşturmak için yoğun çaba harcadı. Günümüzde, yeni enerji, platform ekonomisi ve tüketim elektroniği sektörlerinde önde gelen işletmelerin çoğunluğunu özel işletmeler oluşturuyor. 2023 yılında Çin’in gerçekleştirdiği dış ticaretin yüzde 30’unu yabancı sermayeli işletmeler gerçekleştirdi. Bu nedenle, Çin hükümetinin elektrikli otomobillere büyük miktarda sübvansiyon sağladığı yönündeki iddia asılsız ve dayanaksızdır. 

ABD yönetimi dünya genelinde en çok endüstriyel sübvansiyon sağlayan taraflardan biri. Son yıllarda, ABD, sırayla “Altyapı Tesisler ve İstihdam Yasası”, “Çip ve Bilim Yasası” ve “Enflasyonu Azaltma Yasası”nı çıkardı ve sağlanan milyarlarca ABD Doları miktarında doğrudan veya dolaylı sübvansiyon ile piyasada kaynak dağılımına doğrudan müdahale etti. Öte yandan, ABD ticari sorunları siyasileştirmeye devam ederek, Çin menşeli ürünlere yönelik gümrük vergisini daha da yükseltti, hatta Çin menşeli elektrikli araçlara yönelik gümrük vergisini yüzde 25’ten yüzde 100’e yükseltti. ABD’nin bu uygulaması, ülkesinin ithalat maliyetini artırmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda Amerikan işletmeleriyle tüketicilerin daha fazla zarar görmesine yol açıyor. Avrupa ülkelerinden birçok lider, ek tarife politikasının küresel ticareti sabote eden kötü bir uygulama olduğunu savunuyor. ABD’nin korumacılık politikası, diğer ülkelere olduğu gibi kendisine de zarar verecektir. 

Sayısız gerçek, sübvansiyon sağlamakla endüstriyel rekabet gücünün yükseltilmeyeceğini ve korumacılığın geleceğinin olmayacağını kanıtladı. ABD, küresel piyasa ve ticaret kurallarına sadık kalıp, Çin dahil diğer ülkelerin işletmelerine adil rekabete dayalı elverişli bir ticari ortam yaratmalı.

 (Yazar: Liu Barış)