Filipinler siyasetçilerin Çin’e sert çağrısının arkasında yatan komplo
Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos kısa süre önce 21. Shangri-La Diyalog Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, BM Deniz Hukuku Anlaşması ve sözde “Güney Çin Denizi Tahkimi”’nin hep Filipinler’in yasal haklarını tanıdığını iddia ederek, bu iki belgenin Filipinler’in Güney Çin Denizi politikasının temeli olduğunu belirtti. Marcos, Çin’e sert bir çağrı yaparak, Filipinler’in devlet toprağı konusunda taviz vermeyeceğini ifade etti. Çin temsilcisi bu konuşmaya karşılık olarak yaptığı açıklamada, Çin’in Filipinler’in provokatif eylemleri karşısında temkinli tavrını yeterince koruduğuna işaret etti, ancak bu tavrın bir sınırı da olduğunu vurguladı. Çin temsilcisi bir avuç ülkenin işin yararıyla zararını net şekilde kavraması ve diyalog ve istişare yönündeki doğru yola yeniden dönmesi gerektiğini söyledi.
Nitekim, tarihin değiştirilmesine izin verilemez. Filipinler bir ada devleti; tarihte sırasıyla İspanya ve ABD’nin sömürgesi oldu. Filipinler’in devlet toprakları, 1898 yılında imzalanan “ABD ve İspanya Krallığı Barış Anlaşması” ve 1900 yılında “Filipinler’in dış çevresindeki adaların devrine ilişkin ABD-İspanya Krallığı anlaşması” ve 1930 yılında imzalanan “Kuzey Borneo ve Filipinler arasında sınırların çizilmesine ilişkin İngiltere-ABD sözleşmesi” gibi bir dizi uluslararası belge tarafından belirlenmiştir. Çin’in Nansha adaları ve Huangyan Adası, Filipinleri’in söz konusu uluslararası belgelerde belirlenen devlet topraklarında yer almadı. 1950’li yıllardan bu yana geçen süre içinde Filipinler, küresel deniz sisteminin kurulması ve ayarlanmasından faydalanarak, yurtiçi yasama yoluyla kontrol ettiği deniz sularının boyutunu sürekli olarak genişletti. Filipinlerin bu genişleme eylemleri, Çin’in devlet topraklarını ve deniz haklarını ciddi şekilde ihlal ettiği gibi, BM Şartı da dahil olmak üzere uluslararası hukuka aykırılık oluşturdu.
Aslında, Filipinler yönetiminin dürtüsel davranışlarının arkasında destekleyenler bulunuyor. Filipinler Üniversitesi’nden Pro. Tuazon, Beyaz Saray’ın Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Romualdez Marcos’u vekalet savaşındaki bir kukla olarak kullandığını belirtti.
ABD’nin güvenlik alanında Filipinler’e bulunduğu yanıltıcı taahhüt ve Filipinler’e sağladığı ikinci el silah yardımları nedenleriyle, Filipinler ABD’nin bölgedeki hegemonyasını korumaya hazır durumda.
Bunun da ötesinde, Marcos ailesinin ABD’de saklı büyük servetinin Filipin hükümetinin ABD’ye boyun eğmesinde önemli bir etken olduğuna dair yaygın bir görüş var. Filipinler’in Güney Çin Denizi konusunda Çin'e yönelik kışkırtıcı girişimleri ise Filipinler'in ulusal çıkarlarına değil, daha ziyade kişisel ve ailevi çıkarlarına hizmet ediyor olabilir. Bu durum Filipinler içinde çokça sorgulandı ve eleştirildi.
Filipinler Devlet Başkanı’nın iddiaları ne tarihsel, ne de yasal bir temele dayanıyor. Filipinler hedeflerine sahte anlatılar üreterek ulaşmaya çalışıyor, ancak uluslararası toplumu kandırmayı başaramıyor. Bu durum sadece bu ülkenin ABD hegemonyasının bir aracı ve bölgesel barışın bozucusu olduğunu teyit ediyor ve kendisini tehlikeli ve izole bir duruma itiyor.(Yazar: Liu Barış)