ABD'nin Güney Çin Denizi'ndeki "seyrüsefer serbestisi" provokasyonunun arka planı
Yazar: Chen Tingyao
Çin Savunma Bakanlığı tarafından kısa süre önce düzenlenen basın toplantısında, ABD Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı 2023 Mali Yılı Seyrüsefer Serbestisi Raporu'na tepki gösterildi.
Pentagon’un raporunda, ABD kuvvetlerinin 1 Ekim 2022 ila 30 Eylül 2023 arasında Çin dâhil 17 farklı ülke ve bölge tarafından öne sürülen 29 farklı "denizlerde aşırıya kaçan hak iddiasına" operasyonel olarak karşı koyduğu belirtilmişti.
ABD, son yıllarda dünya çapında askerî gücünü göstermek ve deniz üzerinden ortak askerî tatbikatlar düzenlemek için sık sık “seyrüsefer serbestisi” gerekçesini kullanıyor. Ancak ABD’nin “seyrüsefer serbestisi” ile Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde belirlenen “seyrüsefer serbestisi” tamamen farklı. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, ülkelerin sahip olması gereken adil denizcilik haklarını ve küresel denizcilik düzenini korumayı amaçlarken, ABD ise kendi ‘‘askerî diplomatik çıkarlarını’’ güvence altına almayı ve denizlerdeki hegemonyasını sürdürmeyi hedefliyor.
Peki, ABD seyrüsefer serbestisinden ne anlıyor? ABD’ye göre, seyrüsefer serbestisi, “karasularının ötesinde açık denizler demek.” Hatta Washington, bunun için “uluslararası sular” kavramını icat etti. Bu bakımdan iki “seyrüsefer serbestisi” arasında temel bir fark bulunuyor. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf olmayan ABD, “seyrüsefer serbestisi faaliyetlerini” kullanarak, diğer ülkelerin talep ve iddialarına meydan okumaya çalışıyor. ABD’nin bu girişimi, esas olarak Amerikan tarzı “klikler oluşturma” yoluyla denizlerdeki küresel hegemonyasını sürdürmeyi amaçlıyor.
Araştırmalar, 2000 yılı öncesinde Asya Pasifik bölgesinin ABD’nin “seyrüsefer serbestisi operasyonlarının” başlıca hedef bölgesi olmadığını, bölgenin 2000 yılı sonrasında gittikçe ABD’nin radarına girdiğini gösteriyor.
Açıklanan bilgilere göre, 1991-2006 yılları arasında ABD Savunma Bakanlığı’nın yayımladığı seyrüsefer serbestisi raporları arasında sadece 3 mali yılda Çin yer aldı. Bunun nedeni ise “ABD’nin Çin karasularına giren savaş gemilerinin önceden bildirimde bulunması gerektiğini kabul etmemesiydi.” 2007 yılı itibarıyla Çin sık sık ABD’nin “seyrüsefer serbestisi operasyonlarının” hedef ülkesi oldu.
Neden böyle değişiklik yaşandı? ABD, stratejik olarak rotasını Asya Pasifik bölgesine çevirirken, ülkenin Çin’e ilişkin kaygıları sürekli arttı. Bu süreçte Filipinler ve Çin arasında Güney Çin Denizi konusundaki gerilim tırmandı. ABD’nin Güney Çin Denizi’ne dönük politikası esaslı bir değişim geçirirken, ülke “gözlemciden” “müdahaleciye” dönüştü.
2015 yılının mayıs ayından 2017 yılının mayıs ayına kadar, ABD’nin savaş gemilerinin Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki egemenliğini ihlal ettiği hadiseler yoğunlaştı. 2016 yılının ekim ayında, ABD savaş gemisi izin almaksızın Çin’in Xisha Adası sularına girdi. Dönemin Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, o sırada Çin’e resmî ziyarette bulunuyordu.
Washington yönetimi, Güney Çin Denizi’nde barışa izin vermiyor, kasıtlı olarak bölgede gerilim yaratıyor.
Uzmanlar, ABD’nin “seyrüsefer serbestisi operasyonlarının”, uluslararası su yollarının güvenliğini ve deniz ticaretinin refahını korumakla hiçbir ilgisi bulunmadığı, tam tersine ülkenin küresel stratejisini destekleyen ve güvenlik alanındaki çıkarlarını koruyan bir askerî araç olduğu kanısında.
Filipinler’deki mevcut hükümetin Haziran 2022’de iktidara gelmesinin ardından, ABD basınında Güney Çin Denizi’ndeki durumu kışkırtmaya yönelik haberlerin sayısında artış görüldü. ABD’li gazeteciler, yaptıkları asılsız haberlerle ülkenin “seyrüsefer serbestisi”ne dönük çarpık anlayışını meşrulaştırmaya çalıştı.
Çin ve ASEAN ülkelerinin ortak çabalarıyla Güney Çin Denizi’nde seyrüsefer serbestisinde hiçbir sorun bulunmuyor. Washington’un “seyrüsefer serbestisi” gerekçesiyle “seyrüsefer hegemonyasını” koruma teşebbüsleri, bölgedeki deniz ve hava güvenliği için en büyük tehdit.