Çin’e yönelik “aşırı üretim kapasitesi” iddiası asılsız bir yalandır
G7 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı, kısa süre önce İtalya’nın kuzeyinde yer alan Stresa kentinde sona erdi. Toplantı bitiminde yayımlanan bildiri, Çin’in yeni enerji alanında “aşırı üretim kapasitesi”ne sahip olduğu yönündeki tutarsız iddiayı yineledi. Bildiride, G7’nin Dünya Ticaret Örgütü’nün ilgili kurallarına göre Çin’e karşı eylemlerde bulunacağı belirtildi.
Aşırı üretim kapasitesi kavramından bahsedilince, akla bir ülkenin çok fazla ürünler üretmesi, bu ürünlerin o ülkenin yurtiçi ve yurtdışı piyasasının taleplerini büyük boyutta aşması, ve bütün bunların sonucunda küresel piyasada aynı çeşitte ürünlerin fiyatlarının ciddi düşmesine ve diğer ülkelerin üreticilerini olumsuz etkilemesine neden olduğu bir durum geliyor. Ancak, gerek üretim kapasitesinden faydalanmak, gerekse piyasa işlemi açısından, G7’nin Çin’e karşı uydurduğu “aşırı üretim kapasitesi” iddiası baştan sona asılsız ve mantıksızdır.
Nitekim, Çin’de yeni enerji sektörünün hızla gelişmesi, esas olarak Çin’in piyasa rekabetine ayak uydurması neticesinde büyük bir güce sahip olmasından kaynaklanıyor. Güney Kore’nin önde gelen uzmanlardan biri Park Seung Chan yazdığı makalede, Çin menşeli yeni enerjili otomobillerin uygun fiyat, teknik inovasyon ve imalat kalitesi açılarından sahip olduğu avantajlar nedeniyle küresel piyasanın beğenisini kazandığını savundu.
Son yıllarda Çin’de otomotiv satış sıralamasında ilk on sırada yer alan işletmelerin üretim kapasitesinden faydalanma oranı, bu sektörün küresel ortalama seviyesinin çok üstünde kaldı. ABD’de faaliyet gösteren düşünce kuruluşu Atlantic Council’in verilerine göre, 2023 yılında Çin BYD Grubu, ABD Tesla Şirketi’nin Shanghai Fabrikası ve Çin SAIC Şirketi gibi işletmelerin üretim kapasitesinden faydalanma oranı yüzde 80’e yaklaşıyor ve hatta bu oranı aşıyor. İngiltere Just Auto Sitesi’nde yer alan haberlerde, Çin işletmelerinin performansıyla kıyaslandığında, Güney Kore Hyundai Şirketi’nin üretim kapasitesinden faydalanma oranının sadece yüzde 23 olduğu, Kia Şirketi’nin bu yöndeki sayısının ise sadece yüzde 25 oranında olduğu belirtildi.
Öte yandan, tüm dünya ülkelerinin yeni enerji ürünlerine olan talebinde büyük bir artış var. Uluslararası Enerji Ajansı, önümüzdeki birkaç yıl içinde dünyada fotovoltaik ve yeni enerjili otomobillere olan talebin büyük boyutta artacağını tahmin etti ve mevcut küresel üretim kapasitesinin piyasa taleplerini karşılayamadığı bir durumda olduğunu savundu. Türkiye’nin tarihçilerinden Hasan Bögün yazdığı makalede, günümüzde Çin’in ihraç ettiği yeni enerjili otomobil sayısının sadece dünya genelinde satılan yeni enerjili otomobil sayısının yüzde 8’ini oluşturduğuna işaret ederek, Çin’in küresel talepleri etkin şekilde karşıladığı bir seviyeye ulaşmadığını, dolayısıyla “aşırı üretim kapasitesi” iddiasının baştan sona bir yalan olduğunu savundu.
İşin daha da önemlisi, Çin’in yeni enerji sektörünün gelişmesi, küresel iklim hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve enerji dönüşümü için büyük önem taşıyor. Çin artık, dünyanın önemli elektrikli otomobil üreticisi haline geldi ve sera gazı emisyonunun azaltılması ve fosil yakıtına bağımlılığın düşürülmesi için aktif rol oynamakta. Malezya’nın ekonomi uzmanlarından Haji Aimi Zulhazmi yazdığı makalede, yeni enerjili otomobillerin küresel karbon boşaltımının azaltılması ve yeşil enerji gelişmesinde önemli rol oynadığına işaret ederek, Güneydoğu Asya ülkelerinin çoğunun petrol ithalatçısı olduklarını, dolayısıyla yeni enerjili otomobilleri olumlu karşıladıklarını savundu.
Ruanda’nın uzmanlarından Patrice Entavige yazdığı makalede, Çin’in yeşil üretim kapasitesinin Afrika ülkelerine kaliteli ve düşük fiyatlı alternative olduğunu ve Afrika’da iklim değişikliğiyle mücadelede önemli katkı sağladığını savundu.
Kısacası, “Çin’in aşırı üretim kapasitesi küresel piyasayı olumsuz etkiledi” iddiası, baştan sona bir yalandır. Ancak ABD gibi bazı batılı ülkelerde siyasetçiler bu iddiayı sürekli olarak kışkırtmaya çalışıyor. İranlı siyasi analist Muhammed Şuri yazdığı makalede, ABD liderliğindeki batılı ülkelerdeki bazı siyasetçilerin Çin’e karşı uydurdukları “aşırı üretim kapasitesi” iddiasının başta ABD olmak üzere Batının bu alanda Çin’le başa çıkamayacak olmasının getirdiği endişeden kaynaklandığını anlattı.
Türkiye’de yayın yapan Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarı Mehmet Ali Güler yazdığı makalede, batılı ülkelerin bazı siyasetçilerinin Çin’in gerisinde kalmaktan endişelendiği için Çin’e “aşırı üretim kapasitesi” şapkasını takmaya çalıştığına dikkat çekerek, bu siyasetçilerin bu iddiayı uydurmakla Çin ve dünya arasındaki ekonomik ilişkileri karalamaya, kendilerinin küresel endüstriyel ve tedarik zincirlerindeki tekel konumunu korumaya çalıştığını savundu. Güler, aslında bu siyasetçilerin adil piyasa ilkesini sabote etmeleri ve ticari korumacılık yapmaları için bahane aramakta olduğuna işaret ederek, bu siyasetçilerin bu eyleminin ekonomik zorbalığı ve ticari hegemonyacılığı olduğunu vurguladı.