ABD'nin "aşırı üretim kapasitesi" teorisinin arkasındaki sebepler
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, dün Çin ziyaretine başladı. Blinken'in Çin ziyaretinden önce ABD tarafı, ziyaret sırasında Çin'in yeni enerji sektöründeki “üretim fazlalığı” konusuna odaklanacağını belirtti. Ancak ekonomi bilimi temellerini öğrenmiş olanlar, ABD'nin bu ifadesinin asılsız olduğunu bilirler. Peki, ABD neden sürekli “üretim fazlalığı” meselesini kışkırtıyor ve bunu Çin'e karşı başlatılan ekonomik anlayış savaşı için yeni bir araç olarak kullanıyor? Bu sorunun nedenleri üzerinde derinlemesine düşünülmelidir.
Bazı Amerikalılar, ürün ihracatının üretim fazlalığı anlamına geldiğini düşünüyor. Bu düşünce yanılgıdır; ürün ihracatı ile üretim fazlalığı arasında bir eşitlik işareti koymak, genel ekonomik bilimlere uymaz ve küresel gelişme eğilimlerinin tersinedir.
Küresel ekonomik sistemde arz ve talep, belirli bir ülke veya bölgeyle sınırlı olmamalıdır. Dünyanın birçok ülkesinde bir endüstrinin üretim gücünün, iç talebi aşma durumu sıkça görülmektedir. Bu nedenle ihracat, en normal faaliyetlerden biridir. Örneğin, ABD menşeli çiplerin ve Almanya yapımı araçların yüzde 80'i ihracat edilmektedir. Boeing ve Airbus da yolcu uçaklarının çoğunu ihracat amaçlı üretmektedir. ABD’nin mantığına göre, İsviçre'de Almanca yayımlanan NZZ gazetesinde yer alan bir makalede sorulan soru sorulabilir: "Batı ülkelerinin Asya'ya ürün ihraç etmesi üretim fazlalığı sayılır mı? Bir ülke sadece iç piyasası için üretim yapsa, ticaret daha mı artar olur?"
Bazı Amerikalılar, "Çin'in yeni enerji sektörlerindeki üretim gücü, dünya talebini aşıyor." şeklinde bir iddiayı ortaya koydular. Ancak gerçek bu mu? Uluslararası Enerji Ajansı'nın açıklamalarına göre, karbon nötr hedefine ulaşılabilmesi için 2030 yılında dünya genelinde yeni enerjili araçlara olan talep 45 milyon adete, yeni kurulan fotovoltaik güç kapasitesine olan talep ise 820 GW'ye ulaşacak. Bu iki rakam, 2022 yılına göre sırasıyla 4.5 ve 4 kat artacak. Dolayısıyla şu anki üretim gücü, piyasanın talebinin çok altındadır. Özellikle birçok gelişmekte olan ülkede, yeni enerji ürünlerine yönelik devasa potansiyel talep bulunmaktadır. Dünyanın en büyük yenilenebilir enerji pazarı ve en büyük donanım üreticisi olan Çin'in üretim gücü, fazla değil; tam tersine dünyanın acil ihtiyacının karşılanmasına yararlıdır.
Bunun yanı sıra, bazı Amerikalılar, Çin'in yeni enerji sektörlerinin kendi ülkelerinin firmaları ve işçilerinin istihdamı için bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Ancak bu da yanıltıcı bir düşüncedir. "ABD hasta olduğunda, Çin ilaç mı kullanmalı?" Bu yanılgıyı iyi bilen ABD, aslında kendi hatalarını başkalarına yöneltmeyi amaçlıyor.
ABD yönetimindeki profesyonel ekonomistler, “üretim fazlalığı” ifadesinin asılsız olduğunu bilirken, neden bu konuyu sürekli kışkırtıyorlar? Bu yanıltının arkasında çıkar, oy ve hegemonya gibi kritik sebepler yatmaktadır.
Siyasi açıdan, bu yıl ABD'de Başkanlık Seçimleri yapılıyor. ABD Başkanı Biden, genel seçimler için kritik bir eyalet olan ve ana sektörü otomotiv olan Michigan'da yaptığı konuşmada, Çin'in elektrikli araçlarına karşı tedbirler alacaklarını belirtti. ABD, seçimler sırasında ileri sürdüğü üretim fazlalığı teorisini, sadece oyları kazanmak için bir araç olarak kullanıyor.
Dahası, Çin'in geleneksel imalat sektöründen yeni enerjili endüstrisine kadar ABD'nin üretim fazlası teorisini kışkırtması, sıfır toplamlı oyun ve tekel hegemonya düşüncesinin bu ülkede kök saldığını gösteriyor. Başka bir açıdan bakıldığında, bu da ABD tarzı hegemonyanın düşüşünü işaret ediyor.
Bu Amerikalılar, hem fiyat hem de kalite açısından üstün olan Çin menşeli yeni enerjili ürünlerin kendi pazarlarına girmesini engellemeleri, sadece tüketicilerin çıkarını ihlal etmekle kalmayıp, küresel yeşil dönüşüm ve yeni kalkınan sektörlerin gelişmesini de yavaşlatacağını anlamalı. Keşke dezenformasyon yaratma becerilerini, kendi rekabet güçlerini artırmak için kullanabilseler...