Beijing'de sağlanan konsensüs demokrasiye bakış için önemli
Beijing’de düzenlenen “Demokrasi: İnsanlığın Ortak Değeri” konulu 3. uluslararası forumda farklı ülke ve uluslararası kuruluşlardan 200’den fazla katılımcı, “demokrasi ve yönetişimde modernleşme”, “yapay zekâ ve demokrasinin geleceği”, "çok kutuplu dünyada demokrasi ve küresel yönetişim" gibi konuları ele aldı.
Forumda, demokrasinin tüm insanlığın refahının korunmasını ve geliştirilmesini hedeflediğine, çeşitli ülkelerin halklarının kendi kalkınma yollarını seçme hakkına saygı duyulması ve demokrasi bahanesiyle uluslararası toplumda bölünmeler yaratmaya, önyargıları yaygınlaştırmaya ve barışı bozmaya karşı çıkılması gerektiğine ilişkin mutabakata varıldı.
Yakın tarihlerde Güney Kore'nin ev sahipliğinde ve ABD’nin liderliğinde düzenlenen 3. "Demokrasi Zirvesi" ise ABD tarzı demokrasinin güven kaybettiğinin bir işareti olarak değerlendirildi.
Bazı Batılılar, demokrasinin “patent hakkına” sahip olduklarına inanıyor.
Sözde “demokrasi feneri” olarak adlandırılan ABD’yi örnek alalım. Bu süper güçte son yıllarda durmadan demokrasi kaosu ortaya çıkıyor. Ülkede etnik azınlıkların hakları çiğneniyor, demokratik seçimler siyasetçilerin bencilce çıkarlarıyla karıştırılıyor. Ülke dışında ise demokrasi adı altında başka ülkelerin iç işlerine karışılıyor ve kamplar arası çatışmalar kışkırtılıyor.
Beijing’deki forum, işte bu arka plan düşünüldüğünde, demokrasiyle ilgili yapılan tartışmaların öneminin daha belirgin bir şekilde görülmesini sağladı.
"Demokrasiyi kim tanımlar?" "Demokrasinin amacı nedir?" "Demokrasi kime hizmet etmelidir?" "Küresel yönetişim daha demokratik bir şekilde nasıl geliştirilir?"... Forumda demokrasiyle ilgili bu temel konular ele alındı.
Eski İtalya Başbakanı Massimo D'Alema, demokrasinin Batılı ülkelere özgü bir değer olmadığına, Batı’nın demokrasisinin dünyanın diğer bölgelerine ihraç veya empoze edilemeyeceğine inandığını söyledi.
Batı’nın demokratik sistemlerini kopyalayan veya kabul etmek zorunda kalan ülkeler sıklıkla siyasi çalkantılar ve kalkınma alanında zorluklar yaşıyor.
Forumdan kısa süre önce Çin Medya Grubu’na bağlı CGTN’nin 32 ülkeden yaklaşık 40 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği anket, katılımcıların yüzde 40,7’sinin demokrasinin en çok “temel yaşam haklarını koruma”, yüzde 29,3’ünün “eşitlik”, yüzde 29’unun ise “ekonomiyi geliştirme” yönünde rol oynaması gerektiğini düşündüğünü gösterdi.
Ancak ankette “Amerikan demokrasisi”nde iddia edilen “bir kişinin bir oy kullanmasına ilişkin seçim sistemi” ve “güç dengesi”, sırayla yüzde 12,4 ve yüzde 10 ile son sıralarda kaldı.
Anketin sonuçları, yaşama ve kalkınma haklarının somut şekilde güvence altına alınmasının dünya halklarının demokrasiye bakışındaki başlıca noktayı teşkil ettiğini yansıttı.
Foruma katılan birçok kişi, Çin’in tam süreçli halk demokrasisini överek, bunun halkın temel çıkarlarını temsil eden ve halkın gelişme ihtiyaçlarını karşılayan bir demokrasi modeli olduğunu ifade etti.
İngiliz 48 Group Club'ın başkanı Stephen Perry, halkın görüşlerine kulak verip ilgili tedbirlerin alınmasının Çin’de oluşturulan makul bir demokrasi biçimi olduğuna işaret ederek, Çin’deki ekonomik ve toplumsal yaşamdaki olağanüstü değişikliğin de bundan kaynaklandığını söyledi.
Demokrasinin patenti, herhangi birinin elinde olmamalı, küresel yönetişimin iyileştirilmesi için daha demokratik kurallar oluşturulmalı. Beijing’deki forumda bu konuda oluşan konsensüs de uluslararası toplumun demokrasiyi daha uygun şekilde kavraması için fırsat yarattı.