Sözde “Demokrasi Zirvesi” Soğuk Savaş zihniyetinin siyasi bir şovu

2024-03-20 14:17:12

3.  Küresel Demokrasi Zirvesi kısa süre önce ABD öncülüğünde ve Güney Kore’nin ev sahipliğinde Seul kentinde düzenlendi. Söz konusu zirve, ilk kez ABD dışında bir ülkede gerçekleştirildi. Bununla birlikte, uluslararası toplumun zirveye olan ilgisinin az olduğu gözüküyor. Özellikle katılımcı ülkelerin sayısı yalnızca 30 civarında kaldı. ABD Başkanı Joe Biden da toplantıya katılmak için Güney Kore'ye gitmedi ve yalnızca Dışişleri Bakanı Antony Blinken’i gönderdi.

Küresel Demokrasi Zirvesi, Biden yönetiminin iktidara geldikten sonraki önemli bir siyasi girişimi olarak kabul ediliyor. Biden, kendi liderlik kapasitesini göstermeyi, özellikle giderek yaklaşan başkanlık seçimlerinde Trump’a karşı avantaj kazanmayı umuyor. Öte yandan Biden yönetimi, dünya genelinde sözde “demokratik kampın lideri” imajını ve böylece küresel hegemonyacılığını pekiştirmeye çalışıyor.  Küresel Demokrasi Zirvesi, günümüzde Biden yönetiminin sözde "demokratik değerlerin ihracatı"nı gerçekleştirmesinin önemli bir kanalı  oldu.

Ancak, ABD “dünya efendisi" olmakla övünse de Küresel Demokrasi Zirvesi’nden beklediği sonuçlar ortaya çıkmadı. 1. Küresel Demokrasi Zirvesi, ABD’nin Covid-19 salgınıyla mücadelenin ciddi başarısız olması nedeniyle tam bir çevrimiçi slayt gösterisine dönüştü. Zirvenin resmi online canlı yayının sadece 100’ü aşkın takipçisi vardı. 2. Küresel Demokrasi Zirvesi ise Ukrayna krizi gibi konulara odaklanmış olsa da, krize somut bir çözüm bulamadı ve sonunda ”boş laf konferansı" haline geldi. Uluslararası toplumun 3. Küresel Demokrasi Zirvesi’ne olan ilgisinin daha da soğuk olduğu görülüyor.  Bu da, önceki iki konferansın başarısız olduğunun kanıtı. 

ABD, uzun zamandır demokrasinin “mükemmel bir öğrencisi” olmakla övünüyor. Ancak CGTN ve Çin Renmin Üniversitesi tarafından yapılan son küresel ankete katılanların yüzde 70,4'ü, ABD’nin diğer ülkeler tarafından örnek alınabilecek bir “demokrasi modeli” olmadığını ifade etti. Katılımcılar ABD tarzı demokrasisinin “hastalıklı bir demokrasi" haline geldiğini belirttiler. 

ABD tarzı demokratik sisteminin temel mantığı sermayenin çıkarlarına hizmet etmek olduğundan bu sistem, az sayıda insanın faydalanabildiği özel hak haline geldi. Son yıllarda ABD siyasetinde kutuplaşma devam etti, zenginler ile fakirler arasındaki bölünme keskinleşti, toplum önemli ölçüde parçalandı, ırk ayrımcılığı bir türlü ortadan kaldırılmıyor ve hükümetin karar verme verimliliği çok düşük durumda. Bu nedenle aslında Küresel Demokrasi Zirvesi’nin ana gündemi, ABD “demokratik sisteminin neden defalarca başarısız olduğu olmalı.

Öte yandan, ABD, giderek küresel kalkınma ve barış için önemli bir engel haline geldi. 1970’li yıllarda ABD, dünya genelinde sözde “üçüncü demokratikleşme dalgası” estirdi ve 1990’lı yıllardan bu yana da bir dizi renkli devrim başlattı. 21. yüzyıla girilmesiyle birlikte de “Yeni Ortadoğu Projesi”ni hayata geçirmeye kalkıştı ve “Arap Baharı”nı kışkırttı. ABD tarzı demokrasisinin uygulandığı bölgelerde halkın gözyaşına boğulduğu sıkça görülen bir gerçektir. ABD, kendi hegemonyasını sürdürmek için Soğuk Savaş zihniyetiyle “demokrasi” adına anti-demokratik eylemler yapıyor.

Tüm dünya ülkelerinin ortak kalkınma, kazan-kazan işbirliği ümit ettikleri bir dönemde, ABD yine dünyaya ya demokrasi, ya da otoriterlik şeklinde sahte senaryo sunup, blok zıtlaşmasını kışkırtmaya çalışıyor. Bu, sadece kendi demokrasi sisteminin zayıflığını ve başarısızlığını daha da ifşa edecektir.