Afrika Birliği’nin G20'ye katılımı dünyaya ne getirecek?
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de düzenlenen G20 Zirvesi dün sona erdi. Zirvenin en dikkat çeken sonuçlarından biri, tarafların oy birliğiyle Afrika Birliği'nin G20 üyeliğini resmen kabul etmesi oldu. Bu kararla birlikte Afrika Birliği, Avrupa Birliği'nden sonra G20'ye üye olan ikinci bölgesel örgüt haline geldi. Bu, Afrika Birliği'nin ve Afrika ülkelerinin uzun yıllar süren çabalarının bir sonucu olduğu kadar, küresel dinamiklerin de değişiminin bir göstergesi oldu.
G20, küresel ekonomik işbirliği için en önemli platformlardan biri. 55 ülkeyi ve yaklaşık 1.4 milyar nüfusu temsil eden Afrika Birliği'nin bu G20’ye katılması, Afrika kıtasının ve hatta tüm dünyanın geleceği için ne anlama geliyor?
Afrika, gelişmekte olan ülkelerin yoğunlukla bulunduğu bir kıta ve büyük bir gelişme potansiyeline sahip. Afrika şu anda kıtasal serbest ticaret bölgesinin inşasını hızlandırıyor. G20'ye katılımı, Afrika ülkelerine dünyanın önde gelen ekonomileriyle makro-finansal ve ekonomik politika koordinasyonu yapma imkanı tanıdı. Bu, Afrika'nın borç riskleri, iklim değişikliği ve gıda güvenliği gibi zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olacak.
Uzun vadede, Afrika'nın kaynak, nüfus ve piyasa avantajları olduğunu görebiliriz. Afrika'nın küresel ekonomiyle daha entegre olması, gelişim potansiyelini daha da artırabilir ve "Afrika Birliği 2063 Gündemi"ne daha hızlı ulaşmasını sağlayabilir. BRICS'in genişlemesinin ardından G20'nin Afrika Birliği'ni kabul etmesi, "Küresel Güney" güçlerinin yükselişini simgeliyor. Bugün Afrika, sömürgecilikten veya "insan hakları öğretmenliğinden" ziyade eşitlik, saygı ve işbirliği bekliyor. Bu bağlamda, Afrika Birliği'nin G20'ye katılımı sadece bir başlangıç olarak görülebilir.