ABD'nin Tokyo Büyükelçisi'nin şovu tipik bir ikiyüzlülük örneği

2023-09-02 18:50:32

ABD'nin Tokyo Büyükelçisi Rahm Emanuel, 31 Ağustos’ta Japonya’nın radyoaktif atık suyu okyanusa boşaltma kararına desteğini göstermek için Fukuşima’yı ziyaret ederek deniz mahsulü yedi.

Emanuel, aynı zamanda Japon basını için kaleme aldığı makalede Çin’in tedbirlerini eleştirerek Çin’e “deniz ortamını bozma” iftirasını attı.

Aynı gün Japonya Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık Bakanı Nomura Tetsuro, hükümetin sürekli tekrar ettiği “arıtılmış su” ifadesi yerine “kirlenmiş su” ifadesini kullandı. Sosyal medyada, bunun bir dil sürçmesi olmadığı, gerçeği yansıttığı yorumlarında bulunuldu.

Japon bakan, “kirlenmiş su” derken, ABD’nin suyun temizliğini ispatlamak için Fukuşima’ya büyükelçi gönderip deniz mahsulü yedirmesi de alay konusu oldu.

Daha komiği de Japonya Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık Bakanlığı tarafından yayımlanan verilere göre ABD, bu yılın ilk yarısında Japonya’dan tarım, ormancılık ve denizcilik sektörlerinden ithal edilen ürün miktarını en fazla azaltan ülke oldu. İthalatı en fazla azaltılan üç ürünün de menşesinin nükleer atık suyun etkisi altındaki bölgeler olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bu durum da ABD’nin ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koyuyor.

Peki ABD neden Japonya’ya desteğini gösteriyor? Aslında tamamen kendi çıkarı için... Denize kirletici madde salımı, ABD’ye yabancı değil; zira kendisi de sık sık benzer adımlar atıyor.

Los Angeles Times gazetesinde yer alan bir yazıda, ABD ordusunun denize büyük miktarda kimyasal madde boşalttığı belirtilmişti. 1944-1970 yılları arasında ABD ordusu, denize 29 bin tonluk sinir gazı ve hardal gazının yanı sıra 500 tondan fazla radyoaktif atık tahliye etti.

The Guardian gazetesi tarafından mart ayında yayımlanan habere göre de California eyaletindeki sanayi firmaları yıllardır DDT dahil birçok zehirli kimyasal atığı çevreye boşaltıyor. ABD yönetimi de bu duruma sessiz kalıyor.

Bunun yanı sıra ABD, dünya genelinde denizlerdeki plastik atıkların da üreticisi konumunda. Science Progress dergisi tarafından yayımlanan rapor, ABD’nin sadece 2016 yılında 42 milyon ton plastik atık ürettiğini ortaya koydu.

ABD bugüne kadar BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, Tehlikeli Atıkların Sınırlar Ötesi Taşınmasının ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi ve Biyolojik Çeşitlilik Antlaşması’nı onaylamadı.

ABD’nin bu adımlarının arkasında da petrol ve doğal gaz keşif çalışmaları gibi ticari amaçlar bulunuyor.

Erdem çağrısı bulunan ifadeleri ağzından düşürmeyen Washington, esasen her şeyi ticari çıkarlarıyla ölçüyor.

ABD’nin elinde önemli bir koz var. 2011 yılında Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen kazanın ardından ABD ile Japonya, afet sonrası yeniden yapılanma konusunda anlaştı. ABD Atom Enerjisi Komisyonu ve Enerji Bakanlığı, askerî yardımlaşma projesi dâhil olmak üzere birçok konuda Japonya’ya teknolojik destek sağlamaya karar verdi. Tokyo, ABD’nin gücüne dayanarak kirli suyun denize salınması konusunda uluslararası destek kazanmak istiyor. ABD ise Japonya’daki askerî hegemonyasını güçlendirerek, Japonya’yı kendisinin sözde Hint-Pasifik Stratejisi’ni gerçekleştirme sürecinde bir piyon olarak kullanmayı arzuluyor.

Japonya’nın nükleer atık suyu okyanusa boşaltması tüm insanlığın ortak çıkarlarını ilgilendiriyor. Bu, az sayıdaki ülkenin izninin alınmasıyla kabul edilebilecek bir hadise değil. Ayrıca aynı ülkeler, “arsız hırsızın ev sahibini bastırması” misali Çin’i karalayarak uluslararası toplumun dikkatini başka yöne çeviremeyecekler.

Çin’in iç hukuki düzenlemeler ve Dünya Ticaret Örgütü kuralları doğrultusunda aldığı karşılık önlemleri hem rasyonel hem de gerekli bir adım.

Gerçekler karşısında, ABD’nin Tokyo Büyükelçisi Rahm Emanuel’in Fukuşima’da deniz mahsulü yeme görüntüleri, Tokyo’nun planını temize çıkarmak yerine, Japonya ve ABD’nin deniz ortamını bozan eylemlerini, Asya-Pasifik bölgesinde kaos yaratma emellerini açığa çıkardı. Bölge ülkeleri bu durum karşısında tetikte olmalı.