Dünya, Japonya'nın sorumsuzluğu nedeniyle bedel ödememeli
Japon hükümet tarafından dün yapılan açıklamada Fukuşima’daki nükleer santralde depolanan radyoaktif atık suyun yarın itibarıyla okyanusa tahliye edilmeye başlanacağı duyuruldu. Tokyo Elektrik Şirketi (TEPCO) bu konuda hazırlık çalışmalarına başladı. Bu karar, Japon siviller, uluslararası örgütler ve Pasifik Okyanusu'na kıyısı olan ülkeler tarafından sert bir şekilde kınandı. Adı geçen ülkeler, Japon halkı ve çeşitli örgütler, Japonya'dan bu kararını geri almasını talep ettiler. Uluslararası toplum, radyoaktif atık suyun denize boşaltılmasının tarihte eşi benzeri görülmemiş bir durum olacağına, sadece uluslararası yasalara aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda telafi edilemez felaketlere yol açabileceğine savunuyor.
Japon hükümeti, iki yıl önce radyoaktif atık suyu okyanusa boşaltma planını açıklamıştı ve bu planın meşruiyeti, güvenliği ve haklılığı o zamandan beri sürekli sorgulanıyor. Japon hükümeti ve TEPCO, Fukuşima’da yaşayanlara ve uluslararası topluma, atık su tahliye planını uygulamadan önce tarafların onayını alacaklarına dair söz vermişlerdi. Ancak yaşananlar, Japon hükümetinin verdiği sözleri tutmadığını ortaya koydu.
Şubat ayında, Ekonomi Bakanı Yasutoshi Nishimura'nın da aralarında bulunduğu Japon yetkililer, Fukuşima'daki sivilleri defalarca bu plan hakkında bilgilendirdi. Ancak, atık su tahliye planının kabul edilip edilmeyeceğini belirleyecek standartlarla ilgili bir soru sorulduğunda, net bir cevap veremediler. Japonya Başbakanı Fumio Kishida, 21 Ağustos'ta yerel balıkçılık sektörü temsilcileriyle yaptığı görüşmede de tarafların onayını alamadı.
Birçok Japon balıkçı, hükümetin daha önce verdiği taahhütleri yerine getirmediğini belirtti. Japon hükümeti, sadece kendi vatandaşlarını yanıltmakla kalmayıp uluslararası ilişkilerde de bu planı “güvenli ve zararsız” olarak sunma çabası içine girdi. Japonya, atık suyu “işlenmiş atık su” olarak tanımlayarak gerçek tehlikesini örtmeye ve uluslararası platformlarda bu iddialarını yaymaya çalışıyor.
Bununla birlikte, Japonya'nın bu plan için "faaliyet belgesi" alabilmek adına büyük miktarlarda para harcadığı ortaya çıktı. Güney Kore medyasında yer alan bir habere göre, Japon hükümeti, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) değerlendirme raporu taslağını elde ederek, bu taslağa önemli düzeltmeler önerdi. Bu amaçla, UAEA sekreterya görevlilerine 1 milyon avro üzerinde bir miktar para verildi. Yayımlanan değerlendirme raporu, katılan uzmanların tüm görüşlerini tam anlamıyla yansıtamadı.
Radyoaktif atık su, nükleer kirlilik oluşturuyor. Ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın bu gerçek değişmez. Araştırmalar, Fukuşima'daki nükleer kirliliğin trityum ve karbon 14 gibi çok sayıda radyoaktif madde içerdiğini gösteriyor. Bu maddeler, okyanus hareketleriyle Pasifik'in her yanına, hatta tüm dünya denizlerine yayılabilir. Bu, deniz ekosistemine ve insan sağlığına büyük zararlar verebilir.
Japonya'nın bu planı uygulama kararlılığı, aslında büyük bir nükleer riski tüm insanlığa yüklemesidir ve bu kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Japonya'da yapılan bir ankete göre, katılımcıların yüzde 80'i, hükümetin bu konudaki açıklamalarının yeterli olmadığı görüşünde. Güney Kore'den 40 binden fazla kişi, Japonya'nın bu planı uygulamaması için kendi hükümetine Uluslararası Deniz Yasası Mahkemesi'nde dava açma çağrısında bulundu.
BM Deniz Yasası Antlaşması'na göre, her üye ülkenin deniz çevresini koruma sorumluluğu vardır. Japonya'nın bu antlaşmanın bir katılımıncısı olarak uluslararası yasaların gerekliliklerini yerine getirmesi gerekir. Uluslararası toplum, bu yasalara dayanarak Japonya'dan tazminat talep edebilir. Japonya'nın bu tavrıyla uluslararası kredibilitesi sarsılmış durumda ve dünya, Japonya'nın bencillik ve sorumsuzluğu nedeniyle bir bedel ödememeli.