Büyük güç rekabeti çağın gidişatına uymuyor

2023-06-20 21:20:50

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken birkaç gün önce ilk Çin ziyaretini tamamladı. Beijing’de mevkidaşı Qin Gang ve Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Wang Yi’yle görüştükten sonra, Blinken Büyük Halk Toplantı Sarayı’nda Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’le bir araya geldi. 

Görüşmede Xi Jinping, büyük güçler arasındaki rekabetin zamanın gidişatına uymadığı gibi, Amerika'nın kendi sorunlarının ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukların çözümü olmadığına işaret etti.

İki dünya savaşı felaketi ve Soğuk Savaş’ın gölgesi, insanlığı derin felaketler ve acı derslerle baş başa bırakmıştır. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar, Ukrayna krizi de dahil olmak üzere çok güçlü bir barış arayışı içindeler. Günümüzün uluslararası toplumunda yerel çatışmalar devam etse de, barışçıl kalkınma hala dünyanın eğilimi ve insanların özlemidir.

Özellikle çok sayıda gelişmekte olan ülke, Soğuk Savaş sonrası barışçıl kalkınma dönemini daha da fazla önemsiyorlar ve kendi gelişmeleri için barışçıl bir uluslararası ortam yaratmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

İkincisi, ekonomik küreselleşme, tüm ülkelerin çıkarlarının iç içe geçişini ve bağımlılığını derinleştirdi. Büyük güçler arasında bir savaş çıkarsa, bundan tüm taraflar zarar görür. Bu nedenle, Soğuk Savaş zihniyetine ve sıfır toplamlı oyuna dayalı büyük güçler arasındaki rekabet, zamanın eğilimine uymuyor ve kendini beğenmiş hegemonya anlayışı dünya çapında giderek daha fazla ülke tarafından tepkiyle karşılanıyor. 

Çin-ABD ilişkileri, ABD'nin Çin'e yönelik yanlış algılara sahip olması ve Çin'e yönelik yanlış politikalar uygulaması nedeniyle en düşük seviyeye indi.

ABD'nin Çin'i yanlış anlamasının nedeninin büyük bir kısmı, kendi içindeki siyasi kutuplaşmadan ve toplumsal bölünmelerin derinleşmesinden kaynaklanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde iki parti arasındaki siyasi çatışma giderek sertleşirken, iki parti Çin'e karşı daha sert bir tavır için yarışıyor. Çin ile ilişkiler açısından sadece dar görüşlü politikacılar öne çıkıyor. Nixon ve Kissinger gibi siyasi strateji uzmanlarına sahip olmak artık zor.

İkincisi, enflasyonun ciddileşmesi, silahlı saldırıların artması ve ırkçılığın kötüleşmesi dahil ekonomik ve sosyal riskler, ABD’deki toplumsal çatışmaların yoğunlaşmasına neden oldu. ABD yönetimi, kendi üzerine düşen sorumlulukları Çin’e yüklemek için “Çin virüsü” ve “casus balonu” gibi yalanlar uydurdu. ABD’li vatandaşlar bu yalanlar nedeniyle Çin hakkında yanlış anlayışlara sahip oldular.  

  Diğer yandan, Amerikan askeri-sanayi kompleksi Beyaz Saray’ın askeri ve güvenlik politikasını kontrol altına aldı. ABD’li silah şirketleri Ukrayna krizinden büyük kazanç elde etti. Hint-Pasifik bölgesindeki ülke ve bölgelere silah ihracatını arttırmak için, ABD’li silah şirketleri Çin tehdidinin abartılması ve Taiwan’ın “diğer Ukrayna” olarak nitelendirilmesiyle bölgede silahlandırma yarışının başlamasını istiyorlar. 

Ancak ABD Çin'i ne kadar suçlarsa suçlasın bu kendi sorunlarını çözmeye yetmez, ABD'nin iç sorunlarını ancak Amerikalıların kendisi çözebilir.

2009 yılında, Obama yönetimi göreve başladıktan sonra, zamanın Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Çin dahil 4 Asya ülkesini ziyaret etti. Clinton Çin gezisi sırasında yaptığı açıklamada, ABD ve Çin arasındaki ilişkilerin 21. yüzyıldaki en önemli ikili ilişkilerden biri olduğunu, geçen 30 yılda yapıcı ortaklık ilişkilerini sürdüren iki ülkenin küresel finansal riskin çözülmesi, güvenlik ve iklim değişikliğiyle mücadele dahil alanlarda iş birliği yapabileceğini belirtti.

  2009 yılından bu yana geçen 14 yılda, ABD’ye yönelik dış politikasını değiştirmeyen Çin, ABD’yle sağlıklı ve istikrarlı ilişkileri sürdürmek için büyük çaba gösterdi. Ancak bugünlerde ABD’ye göre, Çin artık en büyük rakip haline geldi. Çin’le iş birliği yerine, Çin’e baskı ve yaptırım uygulama kararı almayı tercih etti. Ne değişti? ABD bu durumdan bir ders almalı.