18. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın ortalarına kadar olan iki asırlık süreçte, Batılı ülkeler sanayileşme yoluna girmeye başlamış, dünya tarihinde büyük değişimler meydana gelmiştir.
18’inci yüzyılın ortalarından 19’uncu yüzyılın ortalarına uzanan süreç, sanayi devriminin başladığı ve geliştiği dönemdir. Söz konusu dönemde, Çin’de hüküm süren Qing Hanedanı ülkeyi kapalı bir politikayla yönetiyordu. İmparatorlar, kendini beğenmişlik ve kibir içindeydiler. Dolayısıyla sanayi devriminin getirdiği gelişme fırsatları kaybedilmiş, ülke hem iktisadi hem de teknik açıdan dünyanın gelişme hızının çok gerisinde kalmıştır.
Fırsat, bir kere Qing Hanedanı’nın kapısını çalmıştı; lakin ne yazık ki, bu kadim halk, ona gözlerini ve kulaklarını kapamıştı. İngiltere, o dönemde Çin'e en çok ürün satan ve Çin’den en çok ürün alan ülkeydi. İngiltere’nin Çin'den yaptığı ithalat, diğer Batılı ülkelerden yaptığı toplam ithalatın yaklaşık yüzde 90'ını oluşturuyor; Çin’e yaptığı ihracat ise toplam ihracatının yüzde 70'ten fazlasına tekabül ediyordu. Gel gelelim, Qing imparatorları bu durumdan haberdar değildi; onlar, İngiliz ve Hollandalıları "kızıl saçlı yabancılar" olarak anıyor, bu halkları tanımakla ilgilenmiyordu.
Çin’i ziyaret eden İngiliz heyeti, yanında Güneş sistemi ve yerküre modelleri, Herschel teleskopları, Parker lensleri ve barometre gibi bilimsel aletlerin yanı sıra, buharlı motorlar, pamuk eğirme makineleri, tarak makineleri ve bir sıcak hava balonu pilotu dahi getirmişti. İmparator, eğer ilgisini çekiyorsa balonla gökyüzünde bir tur bile atabilirdi.
Ancak, Qing imparatorunun Sanayi Devrimi'nin getirdiği yeniliklere pek ilgisi yoktu; imparator, "yürüteç" ve "robot köpekler" gibi narin oyuncaklara düşkündü. Sanayi Devrimi ile temas etme fırsatı heba edilmiş oldu.
19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın ortalarına kadar olan süreçte Çin, Batılıların gemilerinin ve toplarının saldırısı altında yarı sömürge ve yarı feodal bir ülkeye dönüştü. Bir asır daha kaybedilmişti. Yabancı güçlerin saldırganlığı, yönetimin yozlaşması, yıllarca süren savaşlar ve halkın yoksullaşması, ülkenin inşasını gerçekleştirmeyi ve çağa ayak uydurulmasını imkânsız hâle getirdi.
Kayıp 200 yılın aksine, Çin Halk Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana, özellikle de reform ve dışa açılma politikasının uygulandığı 30 yılı aşkın sürede büyük sıçramalar yaşadı. Reformlar, bugün daha yüksek bir noktaya ulaştı. Çin'in attığı adımlar ve izlediği yol bir kez daha tüm dünyanın ilgilendiği bir konu oldu. Bu arka planda, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2013 yılında yaptığı bir konuşmada, yakın çağdan günümüze Çin tarihini anlatarak, "reform ve dışa açılmanın, hem tarihî olguların da defaatle ispatladığı gibi, çağdaş Çin'in kaderini belirleyen kritik bir tercih, hem de ÇKP’nin ve halkın çağa ayak uydurmak için sağlıklı adımlar atmasını sağlayan kıymetli bir hazine olduğunu vurguladı. Bu sayede, reformlar üzerindeki mutabakat için sağlam bir temel oluşturuldu.