ABD Doları’nın hegemonyası, tüm ülkelerin mal varlığını yağmalıyor
ABD geçen uzun süre içinde ABD Doları’nın küresel finans alanındaki hegemonyasından keyfince faydalandı ve diğer ülkelerin mal varlığını yağmaladı.
ABD, ekonomisini canlandırmak istediğinde, niceliksel genişleme gibi yöntemlere başvurarak piyasadaki likiditeyi artırdı. Enflasyon yüksek seviyelerdeyken ise, ABD faizi yükseltme yöntemiyle piyasadaki likiditeyi kısıtladı ve uluslararası sermayenin ABD’ye geri dönüşünü sağladı.
ABD, gerçekleştirdiği söz konusu aşırı ayarlamalarla küresel piyasada çalkantıya yol açarken, diğer ülkelerin mal varlığını defalarca yağmaladı.
ABD Merkez Bankası (FED) ABD Doları’nı manipüle ederek, önce faizi düşürmek, sonra da faizi artırmak yoluyla sadece bir hafta kadar kısa bir süre içinde “para gelgiti”ne yol açtı. ABD Doları’nın değerinde büyük dalgalanma nedeniyle tüm dünya ülkelerinin mal varlılığı kolayca ABD yönetiminin cebine girdi.
ABD yönetiminin ABD Doları’nın küresel finans alanındaki hegemonyasından faydalanması, Latin Amerika ülkelerinin ekonomisine büyük zarar verdi. Geçen yüzyılın 70’li yıllarının sonu ve 80’li yıllarının başında FED, ani bir şekilde faiz artırdı. Bu uygulama, ABD Doları’nın değerinin yükselmesine ve petrol fiyatlarının düşmesine neden oldu. Bazı Latin Amerika ülkeleri de böylece ABD Doları’nda kurulan tuzağa düştü. Ağustos 1982’de Meksika’da borç krizi patlak verdi. Daha sonra çok sayıda Latin Amerika ülkesi borcunu ödeyemedi. Bu nedenle 80’li yıllar Latin Amerika bölgesinde “kayıp 10 yıl” olarak isimlendiriliyor.
ABD yönetiminin ABD Doları’nın küresel finans alanındaki hegemonyasından faydalanması, Güneydoğu Asya ülkelerinde finans krizinin patlak vermesine neden oldu. ABD, kendi ailesinin “arka bahçesi” olan Latin Amerika bölgesinden sonra yağmalamak için gözünü Asya ülkelerine çevirdi. Geçen yüzyılın 90’lı yıllarının başında Güneydoğu Asya bölgesinde ekonomi hızla gelişiyordu. Bu ülkelerin halkları refah içinde kalkınmasına kavuşuyordu. Ancak FED’in manipülasyonu sayesinde, çok sayıda ülkenin ekonomisinin aşırı seviyede ısınmasına neden oldu. 1994-1995 döneminde FED, peş peşe 13 ay içinde 7 kez faiz artırdı. ABD Doları’nın güçlü olması nedeniyle büyük ölçekteki sermaye ABD’ye geri döndü. Bu, 1997-1998 döneminde Güneydoğu Asya finans krizine yol açan kritik bir unsur oldu. Temmuz 1997’de Tayland Bahtı değer kaybetti, daha sonra Güneydoğu Asya ülkelerinin finans piyasalarında büyük çalkantılar yaşandı. Bu ülkeler daha sonra büyük bedeller ödeyerek, ancak çalkantıdan kurtulabildi.
Aralık 2015’te FED, 2008 yılında finansal krizinin patlak vermesinden bu yana uyguladığı niceliksel genişleme politikasına son vererek, faiz artırmaya yeniden başvurdu. Böylece 2018 yıl sonu itibariyle 9 kez faiz artırımı gerçekleştirildi. ABD’nin başta bu uygulama olmak üzere aldığı bir dizi tedbir, dış finansman talebi yüksek olan yeni yükselen piyasa ülkelerini büyük sıkıntıya soktu. 2018 yılında Arjantin’de enflasyon yüzde 47,6’ya ulaştı. Türk lirasının değerinde yüzde 30’dan fazla düşüş yaşandı.
Ancak, ABD’nin küresel finans alanındaki hegemonya komplosu bu yıl yeniden sahnelendi. Bu yılın mart ayından bu yana geçen süre içinde FED, salgın döneminden bu yana uygulanan süper niceliksel genişleme politikasına son verdi, yurtiçinde yüksek enflasyona karşı, faizi sürekli artırdı ve ABD Doları’nın büyük boyutta değer kazanmasına neden oldu. Bu durum, birçok ülkede ithal enflasyon baskılarının şiddetlenmesine, para birimlerinin değer kaybetmesine neden olurken, ekonomik temeli zayıf, döviz rezervi yetersiz olan bazı ekonomilere büyük zarar getirdi.
Verilere göre, yıl içerisinde Avro’nun ABD Doları’na karşı değer kaybetme boyutu, yüzde 10’u aştı. Buna paralel olarak Japon Yeni, toplam yüzde 20 oranında değer kaybederken, İngiliz Sterlini, toplam yüzde 10 oranında değer kaybetti. Temmuz ayında küresel yatırımcılar, yeni yükselen sanayi ülkelerinden 10 milyar ABD Doları tutarında sermayeyi geri çekti. Analistler, Avro’nun değer kaybetmesi nedeniyle ABD’nin büyük kazanç elde ettiğini, ABD’nin ABD Doları’nın değerinin güçlü olmasından ve Ukrayna’da krizin kötüye gitmesinden faydalanarak, Avrupa ülkelerinin mal varlığını yağmalamaya kalkıştığını savundu.
ABD Doları’nın hegemonyasının birçok ekonomiye büyük zarar getirmesine rağmen, FED’in faiz artırma girişimlerinin etkisinin eskisi kadar güçlü olmadığı görülüyor. Bunun arkasındaki nedenlerden biri, yeni yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerin, ABD’nin mali ve para politikalarına karşı sürekli uyanık kalmasıdır. Çok sayıda ülke, koordinasyon mekanizmasını hareketlendirdi veya acil rezerv düzenlemelerini başlattı. İşin daha önemlisi, tüm dünya ülkelerinin ABD Doları’nın hegemonyasının kötü etkisini kavrayabildi, bazı ülkeler, ABD’nin yağmalama girişimlerini reddetti ve ikili para takası ve döviz rezervi çeşitliliğini artırma yöntemleriyle ABD Doları’yla bağlantıyı kesmeye çalıştı.
Analistler, dünyanın ABD Doları’nın hegemonyasından kurtulmasının zor ve uzun bir süreç olacağına işaret ederek, buna rağmen bu sürecin artık başlatıldığını ve sürecin güçlü bir eğilim göstermeye başladığını savundu.