Arap dünyası neden Batı tarzı demokrasiye inancını yitirdi?

2022-07-25 20:51:33

Uluslararası anket kuruluşu “Arap Barometer” tarafından yayımlanan iki anket raporu, Arapların çoğunun Batı tarzı demokratik sistemlerin etkinliğine olan güvenini yitirdiğini ve Çin modelinin giderek daha çekici olduğunu gösteriyor. 

Anket, 23 bin katılımcı ile Fas, Tunus, Irak, Sudan, Libya, Ürdün, Lübnan, Moritanya ve Filistin dahil olmak üzere Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yer alan 9 ülkeyi kapsıyor.

 Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Arap ülkelerinin halkları “Demokrasinin deniz feneri” unvanıyla övünen ABD’nin temsil ettiği Batı tarzı demokrasiye olan güvenini neden yitirdi? Bu, esas olarak ABD’nin bölge halkına karşı işlediği birçok siyasi suçtan kaynaklanıyor. 

Birincisi, ABD’nin bölge ülkelerine gerçekleştirdiği askeri işgal ve siyasi müdahaleler. Örneğin, ABD, Afganistan ve Irak’ta savaşları işledi, Libya’ya askeri müdahalede bulundu. ABD, Suriye’nin silahlı muhalif güçlerini desteklemekle mevcut Suriye yönetimini devirmeye kalkıştı, ayrıca Lübnan’a askeri müdahale yaptı. 

ABD Brown Üniversitesi tarafından yayımlanan bir araştırma raporuna göre, sadece 2001 yılından bu yana geçen süre içinde ABD’nin sözde “terörle mücadele” kisvesi altında bölgede düzenlediği çeşitli savaşlarla askeri operasyonlar, 800 binden fazla kişinin yaşamını kaybetmesine yol açtı. Sadece Afganistan, Irak ve Suriye’de bu savaşlardan dolayı 20 milyondan fazla kişi mülteci durumuna düştü. ABD, Orta Doğu’da sözde “demokratik transformasyon” sürecini yaygınlaştırmaya çalıştı, “Arap Baharı”nın meydana gelmesini tetikledi. ABD’nin bu girişimleri, Orta Doğu’da büyük ölçekli çalkantılara yol açarken, birçok Arap ülkesinde iktidarların değişmesine neden oldu. 

İkincisi, ABD’nin bölge ülkelerine zorlayıcı diplomasi izlemesi ve yaptırım uygulaması. ABD, kendi siyasi çıkarlarını korumak için bazı bölge ülkelerine kafasına estiğinde tek yönlü yaptırım uyguluyor. Örneğin, İran, Irak, Libya, Sudan, Suriye, Yemen gibi ülkeler, ABD’nin yaptırımlarının mağduru oldu. İran’a uygulanan yaptırımlar kırk yılı aştı. ABD’nin bu girişimleri, bu ülkelerde ekonomik gerilemeye ve halkın yaşamını zorla sürdürmesine yol açtı. 

Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ABD müttefik ülkeleri de yaptırımların mağduru oldu. ABD, sıkça sözde “demokratisi” ve “insan hakları” bahanesiyle bu ülkelere yaptırım uyguluyor. ABD, Rusya’dan S-400 füze sistemini alması gerekçesiyle Türkiye’ye yaptırım uygulayacağı uyarısında bulunmuştu. 

Üçüncüsü, ABD’nin bölge ülkelerinin kaynaklarını yağmalaması. ABD’nin körfez bölgesinde askeri güçlerini konuşlandırması, iki kez Irak’ta savaş düzenlemesi ve geçen uzun süre içinde İran’a düşmanca yaklaşmasının arkasında, petrol kaynaklarını kontrol etme amacı yatıyor. ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda yasa dışı askeri güçleri konuşlandırdığı 2015 yılından bu yana, Suriye’nin petrol kaynaklarını sürekli gasp ediyor. 2021 yılında Suriye’nin günlük petrol üretimi 85 bin 900 varil civarındaydı. 70 bin varilden fazlasını ABD ordusu çaldı. ABD’nin bu haydutça girişimleri, Suriye ekonomisine ciddi darbe indirirken, bölge halkının büyük öfkesine yol açtı. 

Dördüncüsü, ABD’nin bölge ülkelerine ideolojik önyargılı bir tavırla yaklaşması ve “nefret diplomasisi” izlemesi. ABD’nin Orta Doğu politikası, Arap ülkelerine ve İslam dünyasına ayrımcılık yapmakta.  Örneğin, Filistin sorunu üzerine ABD, İsrail’in yanında dururken, Filistin dahil Arap ülkelerin çıkarlarına hiç önem vermiyor. ABD’nin bu tutumu, Orta Doğu barışı ve istikrarının temeli olan Filistin sorununun uzun süredir çözülememesine neden oldu. ABD ayrıca sözde “İslamofobi” tehdidini kışkırtmaya çalıştı, eski ABD Başkanı Donald Trump, Irak, Suriye, İran, Yemen ve Somali gibi bazı bölge ülkelerinin vatandaşlarının ABD’ye girişini yasaklayan bir kararname çıkardı. Hiç kuşkusuz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da bugünkü çalkantıların meydana gelmesinin ana sorumluluğunu ABD üstelenmelidir. Bu durum altında, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Arap ülkelerinin vatandaşlarının neden Batı tarzı demokrasiye olan güvenini yitirdiğini kolayca anlayabiliriz.

Öte yandan “Arap Barometer”in en son anketinin sonucu da bir ölçüde Çin ve Arap ülkeleri arasındaki dostluğunun giderek derinleştiğinin bir göstergesi.  Çin ve bölge ülkeleri arasındaki dostluk eskilere dayanıyor. Yüzyılda ender rastlanılan küresel siyasi durum ve COVID-19 salgınının iç içe geçtiği bir dönemde, Çin ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da bulunan Arap ülkeleri birbirlerine yardım sağlıyor, meydan okumaların birlikte üstesinden geliniyor, iki tarafın çeşitli alanlardaki işbirliği günden güne yoğunlaşıyor. Çin, Arap ülkelerin en büyük ticari ortağı konumunda. Bölge halkının neden Çin modelini olumlu bulduğunu anlamak zor değil.