Dün, BM tarafından belirlenen “uluslararası köle ticareti ve köleliğin kaldırılmasının anılması günü” idi. İronik olan, “insan kaçakçısı” olarak anılan ABD, kısa süre önce yayımladığı yıllık raporda, kendini insan kaçakçılığıyla mücadelede en iyi performans gösteren ülkeler listesine dahil etti. Bu, ABD’nin insan hakları konusundaki çifte standartlılığı ve iki yüzlülüğünün bir göstergesi.
Kölecilik ve köle ticareti, insanlık tarihindeki en çirkin kayıttır. Özellikle Büyük Okyanus ötesinde yaşanan köle ticareti tarihi kan ve gözyaşıyla doludur. Günümüzde dünyanın süper gücü olarak bilinen ABD, ilk ekonomik birikimini kölelerin sırtından kazanmıştır. Kölelere kan borcu olan ABD’nin insan haklarını gündeme getirme, özellikle diğer ülkeleri bu hususta suçlama hakkı kesinlikle yoktur.
Köle ticareti yapmak, sömürgecilerin insanlık dışı suçlarından biri. Bu suç asla ve asla unutulmamalı. Ancak yüzlerce yıl geçmesine rağmen, kölelik sisteminin ABD toplumunun kapanmayan yarası olduğunu görmek üzüntü verici. Ne yazık ki, insan kaçakçılığı ve zorla çalıştırma sorunu ABD’de hâlâ ciddiyetini koruyor ve ülkenin azınlıkları bu sorunun en büyük mağduru.
Gerek insan kaçakçılığı, gerekse zorla çalıştırma, bütün bunlar buzdağının sadece görünen kısmı. Kölecilik sistemi “insan haklarının deniz feneri” olmakla övünen ABD’de halen aktif.
ABD’nin insan hakları konusundaki kötü sicili, Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan “İnsan doğuştan eşittir” ifadesini zayıf kılıyor. Bu nedenle “insan hakları yargıcı” olduğunu iddia eden ABD, her şeyden önce kendisini yargılamalı. Geçmişine ve bugününe bakınca, ABD’nin diğer ülkeleri insan hakları konusunda eleştirmeye hiçbir şekilde hakkı olmadığını görmek mümkün.