CRI Türkçe
ABD Başkanı Joe Biden, göreve ilk başladığında, COVID-19 salgınıyla mücadelede başarısız bir performans ortaya koyan Donald Trump yönetimine kıyasla olumlu adımlar atmış, aşı çalışmalarının yoğunlaştırılmasını sağlamıştı.
Biden yönetimi, ABD vatandaşlarına bir nebze umut getirmiş, ülkede salgındaki durum kısa bir zamanda iyileşme göstermişti.
Ancak, Delta varyantının yayılması ve birçok eyaletteki önlemlerin gevşekliği gibi nedenlerle ülkedeki durum tekrar kötüleşmeye başladı.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından yayımlanan rapor, temmuz ayında ülkedeki vaka sayısının önceki aya göre yüzde 700 yükseldiğini ortaya koydu.
USA Today’ın haberine göre, ülkedeki günlük ortalama vaka artışı 125 bini geçerken, ABD’liler ağustos ayında geçen aydan da daha kötü bir tabloyla karşılaşabilir.
Johns Hopkins Üniversitesi’nin verilerine göre, ağustos ayının ilk 12 gününde tespit edilen vaka sayısı, temmuz ayı toplamını geride bıraktı. Mevcut bulaşma hızına göre, ağustos ayında kaydedilen vaka sayısı 3 milyon 400 bine ulaşabilir.
Federal hükümetin belirlediği salgınla mücadele önlemlerinin eyaletlerin iç hukukuna aykırı olması gibi engeller nedeniyle, önlemlerin ülke çapında uygulanmasında büyük zorluklar yaşanıyor.
Biden yönetimi, salgınla mücadele çalışmalarında aşılamayı teşvik etmekten başka somut bir çare bulmuş değil.
Diğer yandan, Biden yönetimi ekonomiyi güçlendirmek için de dolar basmanın haricinde bir çözüm ortaya koyamadı.
Uzmanlara göre, Demokratların 2022 yılında düzenlenecek ara seçimleri kaybetmesi, Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluğu yeniden kazanması çok muhtemel.
Demokrat Parti de Cumhuriyetçi Parti’nin yolunu izleyerek, içinde bulunduğu siyasi çıkmazdan kurtulmak için kendi sorumluluğunu Çin’e yüklemeyi tercih etti.
Biden yönetimi, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uzmanlarının Çin’de salgının kaynağına dair yürütülen araştırmalarla ilgili raporunu reddederek, müttefiklerini de bu konuda kendisine destek vermeye çağırdı.
Çin’de salgının kaynağıyla ilgili yeniden araştırma yapılması için DSÖ’ye baskı yapan ABD, siyasi zorbalığını bir kez daha ortaya koydu.
Bunun yanı sıra, ABD’li istihbarat birimleri, Biden’in talimatı doğrultusunda, COVID-19’un Wuhan’daki laboratuvardan sızdığını ispat etmek için 90 gün içinde kanıtlar bulmaya uğraşıyor.
Peki, ABD yönetimi niçin salgının kaynağını araştırma çalışmalarında Çin’i karalamayı ve iki ülke arasındaki ilişkileri bozmayı istiyor?
ABD yönetimi, bu sayede ABD vatandaşlarının gündemini değiştirebileceğini, dikkati başka konulara yönelterek salgınla mücadeledeki başarısızlığını unutturabileceğini düşünüyor.
ABD’li siyasetçiler, ABD-Çin ihtilafını kullanarak, COVID-19 vakalarındaki artışın rekor seviyelere ulaştığını unutturabilecekleri kanısında. Biden, ara seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’yi mağlup etmek için Çin’e karşı daha sert bir tavır sergilemeye çalışıyor.
Tabii gerçek tabloya bakınca, Biden yönetiminin de Trump yönetimi gibi salgınla mücadele çalışmalarında başarısız olduğunu görmek zor değil.
Ülkede salgındaki durum kötüleşmeye devam ediyor, ancak Biden yönetimi bu soruna makul bir çözüm bulmak yerine, salgının kaynağıyla ilgili araştırmalar konusunda Çin’e karşı daha da saldırgan bir üslup benimsemeye çalışıyor. Biden, bu şekilde Cumhuriyetçileri “susturarak” ülkedeki seçmenlerin desteğini kazanmayı hedefliyor.
İster Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun, iki partiden de siyasetçilerin, partilerini ve şahsi menfaatlerini korumak için siyasi spekülasyonlar dâhil her tür yola başvurabileceğini herkes görüyor.
Biden yönetimi, 2022 yılındaki ara seçimi kazanmak için elinden geleni yapıyor ve bu siyasi amaca ulaşmak için de salgının kaynağıyla ilgili araştırmalar konusunda Çin aleyhinde karalama kampanyaları yürütüyor. Bu siyasetçilerin gözünde, olgular da insanların sağlığı ve yaşama hakkı da zerre kadar değer taşımıyor.