Çinliler çayı geliştirmeye ve kullanmaya devam ettiler ve uzun yaşam süreci boyunca çayların fonksiyonlarını sürekli zenginleştirip iyileştirerek çayı Çin'in "ulusal içeceği" haline getirdiler. Aynı zamanda çay içme alışkanlığını zamanla kültürel ve manevi içerikle zenginleştirdiler.
Günlük hayatta Çinliler, insanların günlük vücut ihtiyaçları ile çay arasındaki önemli ilişkiyi doğru bir şekilde açıklamak için yakacak odun, pirinç, yağ, tuz, sos, sirke ve çayı içeren yedi kelime kullanır ve çayı yemek kadar yaşamsal önemde görür.
Kültür ve sanat bakımından, piyano, satranç, kaligrafi, resim, şiir, tütsü ve çay dahil yedi kelime, görgü kuralları, sanatsal estetik ve kültürel zevk açısından eski Çin hanedan ailesi, edebiyatçılar ve bürokratların zarif yaşamını yansıtmıştır.
Bir resimde Guqin (eski bir Çin çalgısı) çalan Song hanedanı imparatoru Huizong (MS 1100-1126), zarif bir resim çizerek kaligrafi çizen Cai Jing (günümüzde başbakana denk gelen imparator Huizong yönetimindeki en üst düzey yetkili), tütsü yakan Tong Guan (günümüzde başbakan yardımcısına denk gelen bir yetkili) ve çay demleyen bir cariye, sanki kağıtlardan çıkıp gerçek yaşama dönmüş gibidir.
Song Huizong’un Guqin çalması
Saflık, huzur, uyum, zarafet, değişim, Zen ve çay olmak üzere yedi kelime, felsefe açısından çay ve Konfüçyüsçülük, Budizm ve Taoizm öğretileri arasındaki gizemli ilişkiyi, çayın seküler yaşam felsefesi ve kraliyet ailesinin yaşam felsefesiyle gizemli ilişkisini anlatır.
Çinli Taocular sessizliğe ve eylemsizliğe dikkat ediyorlar, Yeşil çayın zarif ve hafif tadını Taoizm’de aydınlanma arayışlarının bir biçimi olarak işaretleyerek insanların kalbindeki saflık duygusunu tarif ediyorlar. Zen Budizmi, duvara dönük meditasyon yapma arayışındadır. Zen'e girmemiş olan küçük keşişin dikkati kaçınılmaz olarak uykusuzluktan dolayı dağılabilir. Pu'er çayı onu uyarıp ayık hale getirebilir.
Konfüçyüsçülük "uyum" kelimesine değer verir ve "ailenin uyum içinde olduğunu" vurgular. Arkadaşlar bir araya gelerek çay içip sohbet ederek bu neşeli zamanların tadını çıkarırlar. Edebiyatçılar ve bürokratlar çay tadımı sırasında rüzgarı ve ay ışığını izleyerek sohbet ederken huzur hissine değer verirler. Bununla birlikte, hem tanrılar hem de seküler dünya, Zen ve çayın entegrasyonu olarak belirlenen bu gizemli kavramı takip eder. Bu kavramın insanlara bir tür ruhsal ilham verdiğine inanılır.
Çin'in çay seremonisi sistemi Tang ve Song hanedanları arasında (MS 618-1128) kuruldu. Tang Hanedanı’nın altın çağında, "Çay Klasiği" adlı kitabın yazarı olan Çin çay dehası Lu Yu’nun temsilciliğindeki edebiyatçı bürokratlar ve çay kültüründe becerikli olan kraliyet ailesi, Tang Hanedanı’nın çay seremonisinin başlıca yöntemi olan "çay pişirme"yi mükemmelleştirdi. 1984'te Xi'an yakınlarındaki kraliyet ailesine ait Budist Famen Tapınağı'ndan çıkarılan altından yapılan lüks çay eşyaları seti, bize Tang çay seremonisinin lüksünü ve görkemini gerçekçi bir şekilde gösteriyor.
Tang Hanedanı’nın çay seremonisinde kullanılan lüks çay eşyaları seti
Kuzey Song Hanedanı’nda Çin’in çay seremoni kültürü zirveye ulaştı. Song imparatorluk ailesi çay seremonisinde çok titizdi. Çay seremonisinde on adım uygulanırdı ve ayrıca ondan fazla çay eşyası vardı. Bu çay seremonisinin tamamlaması yaklaşık 45 dakika sürerdi. Song Hanedanı İmparatoru Huizong'un tam katılımı nedeniyle, imparatorun çay seremonisiyle ilgili bir dizi özel eşyası vardı. En tipik olanı, Song Huizong’a beyaz çay yapmak için tasarlanan, siyah bir porselen olan "Jianzhan" adlı çay fincanıdır. "Jianzhan"dan en kalitesi olan “ Yaobian Tianmu Zhan”, porselen fırınında yapılan bir milyon çay fincanından sadece bir tanesinin seçildiği son derece değerli bir çay fincanıdır. (İşin eğlenceli tarafı, bu fincana çay döküldüğünde, fincanın dış yüzeyinin sıcak çayın etkisi altında göz kamaştırıcı bir altın gibi görünmesidir ve fincanın iç yüzeyi ise aynı zamanda kuzey kutupdaki mavi ışığa çok benzeyen göz kamaştırıcı mavi bir ışık gösterir). Günümüzde bu eşsiz fincan türünün tek örneği, Japonya'daki Fujita Sanat Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.
Japonya'daki Fujita Sanat Müzesi'nde -- “ Yaobian Tianmu Zhan”
Çin çay seremonisinin dünyaya gitme adımı, Japonya'ın Tang Hanedanı döneminde Çin’e elçiler gönderdiği dönemde (MS 588-929) başladı. Japon çay dehası Sen no Rikyu (MS 1522-1591) Wabi-cha adlı çay seremonisini tamamlayarak, Çin çay seremonisinin temelinde bağımsız bir sistem oluşturdu. Yüzlerce yıllık gelişme ve tanıtımdan sonra, Japon çay seremonisi günümüzde dünyadaki en tipik ve mükemmel çay kültürü sistemi haline geldi. Aynı zamanda dünyaya, özellikle Asya çay kültürünün gelişimine ilham verdi.
17. yüzyılda, siyah çayın Avrupa'ya girmesiyle birlikte çay, porselen ve ipek, Avrupalıların eski doğu ülkelerine dair sonsuz hayal gücünü tatmin ederdi. İngiliz İmparatorluğu'nun yükselişiyle birlikte siyah çay, İngiliz kültüründeki en seçkin ve zarif görgü kurallarını ("Soylu Çay Saati") zenginleştirmekle kalmamış, aynı zamanda "güneş batmayan imparatorluğun” dünyayı fethetme adımlarıyla dünyanın her yerinde kök salmıştır.