Gelişen Çin’in dış politikadaki öncelikleri de çeşitleniyor

2021-03-12 12:17:15

Gelişen Çin’in dış politikadaki öncelikleri de çeşitleniyor_fororder_WANGYILARDER

Çin, ekonomisinin büyümesi ve siyasi etkisinin artmasıyla son yıllarda yaşanan tüm küresel krizlerde desteği, fikri ve müdahalesi beklenen bir ülke hâline geldi. Dünyanın 2008 finans krizinin etkilerinden sıyrılmasına öncülük eden Çin, COVID-19 pandemisi esnasında da kritik roller üstlendi.

Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin basın toplantısı, yıllık meclis toplantıları kapsamındaki en önemli etkinliklerden biri. Wang’ın gazetecilerin sorularını yanıtladığı basın toplantısı, her yıl Çin’in dış politikasına dair bilgileri derli toplu şekilde ve direksiyonun başındaki isimden alma imkânı tanıyor.

Wang’ın basın toplantısının gündeminde, COVID-19 salgını ve aşı işbirliğinin yanında, Çin-ABD ilişkileri, Çin-AB ilişkileri, Çin’in Myanmar’daki duruma bakışı gibi konular vardı. Çin basınında yer alan değerlendirmelerde, Wang’ın toplantıda somut mesajlar verdiğine işaret edildi.

Çin-ABD ilişkilerine dair yaptığı değerlendirmede, işbirliğinin güçlendirilmesinin ve farklılıkların yönetilmesinin önemine vurgu yapan Wang Yi, Washington’un Çin’in iç işlerine müdahale etmesine izin vermeyecekleri uyarısında bulundu. Wang, ABD’yi, insan hakları ve demokrasi kisveleri altında diğer ülkelerin iç işlerine karışmakla suçladı.

Biden yönetiminin, daha önceki yönetimin izinden gitmeyerek, Taiwan meselesinde Çin’in kırmızı çizgilerini geçmemesi ve ateşle oynamaması uyarılarında bulunan Wang, Güney Çin Denizi konusunda da “seyrüsefer serbestisi” adı altında sorun yaratan Batılı ülkelere tepki gösterdi.

Şu gerçeği de görmek lazım: Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki dengeler tüm dünyayı çok yakından ilgilendirdiği için Çin’in dış politikasında ABD ile ilişkilerin büyük önem taşıdığı inkâr edilemez. Bu durum, Wang Yi’nin basın toplantısında da yine açıkça görüldü.

Tabii, toplantının gündeminde uluslararası ilişkilerin sıcak konuları da vardı. Bunların başında COVID-19 salgınıyla mücadele ve aşı işbirliğinin geldiği söylenebilir.

Dışişleri Bakanı Wang Yi, aşıların virüse karşı bir silah ve hayat kurtarma ümidi olduğunu kaydederek, aşıların tüm insanlığa fayda sağlaması gerektiğini söyledi.

Çinli bakanın özellikle altını çizdiği, Çin’in COVID-19 aşısını küresel kamu ürünü yapma taahhüdünü veren ilk ülke olduğu gerçeği, Çin’in küresel sorunlardaki ‘kurtarıcı’ rolünün somutlaşmış bir örneği sayılmalı. Wang Yi’nin verdiği bilgiye göre, en başından beri, aşıya erişilebilirliğin sağlanmasının önemine vurgu yapan Çin, şu ana kadar 43 ülkeye aşı ihraç ederken, aşıya acilen ihtiyaç duyan 69 gelişmekte olan ülkeye de aşı bağışında bulundu.

Türkiye’yi de yakından ilgilendiren Kuşak ve Yol inisiyatifi konusuna da değinen Wang Yi, söz konusu işbirliği kapsamındaki hiçbir büyük çaplı projenin salgın nedeniyle askıya alınmadığını, ilgili projelerin yerel ekonomilerin istikrarına katkı sağladığını ve bu ülkelerin vatandaşlarının hayatlarını iyileştirdiğini ifade etti.

Wang Yi, basın toplantısında Myanmar'daki durumla ilgili olarak da Çin’in önerilerini ortaya koydu.

Çin’in dış politikasında çeşitlilik faktörü her geçen gün daha çok öne çıkarken, Wang’ın toplantısında Beijing’in küresel hadiseleri aktif şekilde izlediği, küresel dengeleri gözettiği ve belirlediği net olarak görüldü. Aynı şekilde, bazı Batılı basın organlarındaki yayınlara bakarak tüm dünyanın birkaç Batılı liderle hemfikir olduğu söylenemez. ABD’nin öncülüğünde bazı ülkelerce Çin’e yöneltilen ideolojik saldırıların, tüm dünyanın görüşünü, uluslararası toplumun ortak fikrini yansıttığını söylemek abesle iştigal olur.

Birçok ülke, Çin’in yanında yer alarak, Batılı ülkelerce kendilerine dayatılan siyasi sistemlere, ekonomik modellere yahut ideolojilere tepki gösteriyor ve Çinli liderlerin her fırsatta zikrettiği “her ülkenin kendi koşullarına uygun kalkınma yolunu seçmesi” ilkesini savunuyor.

Çin, kendi kalkınmasına ve yoksullukla mücadele çalışmalarına odaklanıyorken, ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkeler, Çin’in yükselişini “statükonun” değişmesi olarak yorumluyor, daha da tuhafı, bu değişimi kendi lehlerine çevirmenin yolunu Çin karşıtı cepheler oluşturmakta, Beijing’in uluslararası kuralları ihlal ettiğine dair algı yaratmakta arıyor.

Çin’in bu konudaki tavrı gayet net: Çin, uluslararası kurallara dayalı sistemin muhafazasında ısrar ediyor; tabii Çin’e göre bu sistem, BM Tüzüğü’ndeki ilkelere dayalı bir sistem, ABD’nin çıkarlarına değil.  

刘文俊