Çin'in başkenti Beijing sokaklarının günlük hayattaki kültürü kendine özgü bir tarza sahiptir. Kışın kentin her yanından geçen nehir veya göllerin buz tutmasıyla kızakları ve patenleriyle buz üstünde kayan insanlar, Beijing tarzı dar sokaklarda (hutong) soğukta içilen sıcak soya sütü veya işkembe çorbasının buharında ısınan yüzler; yazın bir parkta yürürken çok uzaktan kulağa çalınan Beijing operasından ezgiler, yapılan kırbaç egzersizleri, kurdela ve meydan danslarındaki ahenk insanı cezbeder.
Günümüzde başkent Beijing'i deneyimlenmek etkileyici iken kentin görülemeyen yanlarını da keşfetmek isteyen okurlar için Çin edebiyatı birçok değerli eseri barındırıyor. Çin'deki Büyük Yaşam programında romanlarında Beijing tarzını tüm gerçekçiliğiyle ortaya koyan Çinli yazar Lao She'dan bahsedeceğiz. Hutong demek; Beijing'in kültür beşiği demekti. Dış kısımları yüksek duvarlarla örülü avlulu evlerin bir araya gelmesiyle oluşan mahalleri hutonglar birbirine bağlardı. Günümüzde kentin bazı kesimlerinde geriye kalan labirenti andıran gri duvarlı bu dar sokalarda hala seyyar satıcıları, Çin satrancı oynayan yaşlıları, iştahla gazoz içen çocukları görmek Çin'in eski zamanlarına yolculuğa gitmiş gibi bir his verir insana. Beijing'de fakir bir ailede dünyaya gelen Lao She (1899-1966), kentin esas kültürünün yaşandığı söz konusu hutonglarda büyüdü. Çin'deki yurttaş edebiyatının önemli eserlerini verecek olan bu genç adam, yaşamının büyük bir bölümünde öğretmen, okul müdürü olarak görev yaptıktan sonra üniversite profesörü olarak çalıştı. Batı kültürünü de bilen Lao She, geleneksel Çin kültürünü inceleyip yeni romanlar yazmaya başladı. Başlıca eserleri arasında Lao Zhang Felsefesi, İki Ana, Kedi Şehrinin Hikayesi, Deve Xiangzi, Boşanmak romanlarını sayabiliriz. Lao She'nin en önemli romanlarından biri olan Deve Xiangzi'nin sayfalarını araladığınızda 1920'li yıllarda çekçekli bir arabayla hayatını kazanıp hayallerini gerçeğe dönüştürmek isteyen bir adamın çektiği sıkıntıları ve Beijing'in fakir mahallerinde yaşananların içinde buluyorsunuz kendinizi. Deve Xiangzi romanını okurken, Yaşar Kemal'in Beyaz Pantolon öyküsündekine benzer bir anlatım tarzı okumaya devam etmenizi sağlıyor. Xiangzi, para kazanmak için büyük şehirlere giden genç bir köylüdür. Her ne kadar iri bir vücuda sahip olsa da Xiangzi'nin hayalleri mütevazidir. Bir kadınla evlenip birkaç çocuğu olsun isteyen Xiangzi giyecek kıyafet, yiyecek yemek bulduktan sonra kendi halinde sıkıntısız bir hayat yaşamak ister. Tüm bu hayallerini gerçekleştirecek yegane şey ise para biriktirip alacağı çekçekli bir arabadır. Xiangzi çekçekin önüne kendisini koşarak, müşterilerini taşımanın ve para kazanmanın hayalini kurar. Xiangzi bu uğurda para biriktirmek için çekçekli arabaları kiraya veren zenginlerin yanında çalışmaya başlar. Ancak zamanla anlar ki kazandığı paranın çoğunu çekçek kirasını ödemek için ayırdığı için para biriktirmek çok zahmetlidir. Böylece Xiangzi harcamalarını kısar, ücreti yüksek ama daha tehlikeli işleri kabul edip hayatını tehlikeye atar. Çünkü her yetenekli aşçının iyi bir bıçağı, terzinin keskin bir makası olduğu gibi Xiangzi de iyi bir çekçekli arabaya sahip olmayı diliyordu. Ancak dönemin kasvetli şartları nedeniyle Xiangzi isteklerini gerçekleştiremez. Çekçekli arabayı almak için biriktirdiği paraya dedektif Sun ona şantaj yapıp el koyar. Xiangzi yılmaz ve defalarca muradına ulaşmak için çabalar. Binbir zorlukla elde ettiği çekçekli arabasını ise karısı Tigress'in cenaze masraflarını karşılamak için satmak zorunda kalır. Üst üste hüsrana uğrayan yaşam dolu Xiangzi, sonunda umudunu kaybeder ve çekçekli araba almaktan vazgeçer. Gelecekten beklentisi kalmayan yorgun adam üçkağıtçı ve gamsız biri olur ve kendini içkiye verir.Romanı gerçekçi bir yaklaşımla kaleme alan yazar, toplum eleştirisi yaparken aynı zamanda insanın doğasını da ortaya koyar. Lao She'nin yarattığı Xiangzi karakteri öykünün başında temiz kalpli ve çalışkan biriyken zamanla bu özelliklerinden vazgeçer ve bir anti-kahramana dönüşür.