Çin'de basın yayın dünyasına dair çarpıcı veriler
Çin Devlet Basın Yayın Radyo Televizyon Genel Müdür Yardımcısı Zhang Hongseng, Çin genelindeki sinema salonlarında beyaz perde sayısının 49 bine çıktığı bilgisini verdi. Çin, bu alanda dünya birincisi konumunda.
2016 yılında Çin'de 1 milyar 372 milyon kez film izlendi. Film izleme sayısı 2017 yılında daha da arttı.
Zhang, 19. Ulusal Kongre kapsamında düzenlenen bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, Çin'de kültür alanında büyük çaplı bir yapım ve üretim sistemi oluşturulduğuna işaret ederek, yayınlanan kitap sayısı, TV dizileri, animasyonlar ve filmler üretimi bakımından Çin'in hep dünya genelinde ilk sıralarda yer aldığını söyledi.
Çin'de yayınlanan kitapların çeşidi 500 bine yakınlaştı. Radyo programlarının toplam süresi 7 milyon 710 bin saatini, TV programlarının süresi 3 milyon 520 bin saatini aştı.
Çin'de gösterime giren filmlerin sayısı 772 olarak tespit edildi, Çin yapımı TV dizisi sayısı 334'ü buldu. TV animasyonlarının yayın süresi 120 bin dakikaya ulaştı. Çin televizyonlarında toplam 10 bin saat belgesel yayını yapıldı.
Zhang Hongseng, Çin'deki kitap, gazete ve dergi yayıncılığı yapan kuruluşların toplam sayısının 126'ya çıktığını, film yapımcılığı yapan 2 bin şirket bulunduğunu, radyo ve TV programları üreten kuruluşlarının sayısının 14 bin 389'u bulduğunu kaydetti.
Basın, yayın, radyo ve televizyon sektörlerinin ulusal ekonomiye katkı oranı da sürekli yükseldi.
2016 yılında Çin'de basın ve yayın sektörlerinde gelir 2 trilyon 360 milyar yuanı buldu. Aynı yıl Çin'de sinema alanında 49 milyar 283 milyon yuan gişe geliri elde edildi.
Çayhaneden sinemaya...
Çin halkı 11 Ağustos 1896'da Shanghai kentindeki "Xu Yuan" adlı bir bahçede bulunan "You Yi Cun" adlı bir çayhanede ilk defa sinemayla buluştu.
O dönemde, Batı dünyasından gelen filmler, yerel opera ve akrobasi programlarının arasında gösteriliyordu. Sinema, çayhanenin bir parçasıydı ve izleyiciler, film izlerken çay da içiyordu. Seyyar satıcılar, izleyicilerin arasında dolaşarak yiyecek satıyordu.
Batı dünyasından gelen bu filmlerin bazıları Pekin Operası üstadı Tan Xinpei'nin zarif gösterilerinden daha ilgi çekici olabiliyordu. Çinliler bu filmlerde yabancı ülkelerin krallarının faytonla seyahate çıkmasını, Hintlilerin sopayla dans etmesini, sarışın genç kızların suda oynaştıklarını görünce, kendilerini tutamayarak "Bravo" diye bağırıyorlardı...
Oysa sinema ve opera arasında büyük fark vardı. Sinemadaki ışık ve gölgeler, yalnızca karanlıkta görünür. Çayhanede film izleyenler için özel odalar açılarak, özel biletler satılıyordu. Bundan sonra, sinema alanında ticari anlayış, günden güne gelişti. Böylelikle "Sinema Evi" adı ortaya çıktı. Sinemanın çayhane ve oyun bahçesinden çıkıp bağımsız bir konum kazanması, bu yüz yıl boyunca piyasa bakımından Çin sinemasının attığı önemli bir adım sayılır.
Dönemin Shanghai gazetelerinde yer alan haberlere göre, o günlerde sıkça sinema evlerine gidenler beşe ayrılıyordu: Aşık gençler, sahne oyunundan bıkan ve boş zamanları olan kadınlar, can sıkıntısı çeken zengin tüccarlar, gerçek hayattan kaçan gençler ve sinema yorumcuları...
O yıllardaki filmlerin öğrenmeye meraklı Çinli gençler için çekiciliği, ünlü Çinli yönetmen Tang Xiaodan'ın hatıralarında görülebiliyor: "Tiyatronun yanı sıra sinema evine, örneğin İspanyol tüccar Ramsey'in, Çinlilerin sinema merakına seslendiği Hongkou Sinema Evi'ne büyük rağbet vardı. Buradaki aletlerin çok basit olmasından dolayı bilet fiyatı da diğer sinema evlerinden düşüktü. Yemeklerimizi yanımızda getirip filmi başından sonuna kadar izliyorduk. Bu sinemanın sahibi kısa sürede hem çok para kazanmış hem de Çin sinemasında ilk sadık izleyici kitlesini yetiştirmişti."